Huysuz İhtiyar, Kenter tiyatrosundaki gösterimine başarıyla devam ediyor.Oğuz Aral'ın yazıp Müşfik Kenter'in oynadığı oyundaki "Huysuz İhtiyar" çok dürüst biri... Ve genellikle hayatın kendi istediği ve bellediği doğrular üzerinde yürümemesine huysuzlanıyor.
Bir de Ankara'da huysuz ihtiyar var ki... O tam tersine... Kendi yanlışları doğru kabul edilmediği için maraza çıkarmakta...
Cumhurbaşkanı önüne gelen kararnamelere gözü kapalı imza atacak... Kesinlikle "hukuk"tan söz etmeyecek... Yolsuzluklara (Hükümetin ayakta durması adına) göz yumacak... Tam bir kapıkulu gibi davranacak.
Hele yolsuzlukların üstüne gidilmesi... Ve ucunun hükümete dayanacak olması.. Ankaralı Huysuz'u iyice zıvanadan çıkarıyor.
Bakınız bir siyasetçi dostumuz dünkü olaylar üzerine ne diyor:
- Cumhurbaşkanımız, Devlet Denetleme Kurulu'na banka sektöründeki yolsuzlukları araştırma görevi verdi. Bu araştırmada kimlere, hangi siyasilerin baskısıyla usulsüz kredi verildiği ortaya çıkacak. Bu arada el konan bankalar da araştırılacak. Bankalar Yeminli Murakıpları'nın, bu bankalarla ilgili raporlarını hangi tarihte tamamlayıp ilgili bakanlara teslim ettikleri belli olacak. O belli olunca, ilgili bakanların tam 1.5 yıl niçin gereken işlemleri yapmadıkları sorusu gündeme gelecek. Raporları 1.5 yıl sümen altında tutmanın, hangi siyasilere ve bürokratlara ne kazandırdığı (!) ortaya çıkacak. Herhalde Hikmet Uluğbay'ın intihar teşebbüsünde bulunmasının nedeni de aydınlanmış olacak.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'na belli ölçüde müdahale eden ve sağlıklı çalışmasını engelleyen Hükümet, aynı şeyi Devlet Denetleme Kurulu için yapamayacağını biliyor.
Bana göre kamu bankalarındaki yolsuzlukları ve batan bankalara el konulmasının niçin bu kadar geciktirildiğini araştırmak bugünkü Hükümet'in sonunu hazırlamak demektir. Başbakan Ecevit'in telaşının asıl sebebi budur."
Bu telaş sonucu, ülke ekonomisini milyarlarca dolar zarara sokma pahasına kriz tırmandırılıyor. Ülkeye yazık ediliyor. Çok yazık...
Basınımız her zamanki gibi.. Kanunsuz Corc'un Bağdat bombardımanını atari oynayan çocukların neşesiyle izliyor... Genelde W. Bush'tan yana sevinç çığlıkları sergileniyor renkli sayfalarda!
Düşünün ki birileri komşunuzun dairesini kurşunluyor... Komşunun çocukları ölüyor... Kurşunlardan bazıları sizin eve sıçrıyor... Büyükler endişeli. Ama evin küçük oğlunun bütün bu olup bitenlerden haberi yok. Ufaklığın aklı hiçbir şeye ermediği için ortada bir kovboyculuk oyunu var sanıyor. Kan gövdeyi götürürken onun neşesinden geçilmiyor. Basınımız da maaşallah farklı değil...
Neredeyse Bush'a "Vur vur" diye tempo tutacak...
Oysa Amerika'yı durdurmak açısından Türk basının alacağı tavır bölgedeki hükümetlerin alacağı tavır kadar önemli. Washington yarın bu kanunsuzluğu değerlendirirken kuşkusuz bölge ülkelerinin kamuoylarını da hesaba katacak. Türk basını da değerlendirme tartısında bir ağırlık oluşturacak.
Hiç değilse bu gücümüzü ve önemimizi bilebilsek...
Baykal’a uyarı mektubu verildi. Mektubu "Şeyh" yazmadıktan sonra ne yazar!..
***
Oğul Bush gelir gelmez kendine bir "dam" buldu, adı: Saddam!..
Cihan Demirci
Sözde Nazım'a itibarını iade edecekler. Oysa konuştukça asıl kendilerinin bir itibar ve ihtiyaç krizi içinde bulundukları anlaşılıyor. Sevgili Bekir Coşkun sütununda diyor ki:
"Bu adamların gönlü ile Nazım'a iade-i itibar verilecekse kalsın. Bence Nazım'ı bu adamların elinden kurtarın."
Sevgili Arda Uskan da dün Radikal'de noktayı şu sözlerle koyuyordu:
"Bırakın o Moskova'daki mezarında rahat rahat yatsın.
Bu utanmazlar ülkesinde bir dünya sanatçısının ne yeri var ki?"
Alın bizden de o kadar...
Haklı adam bir günde üç defa açıklama yapıp sonunda sözü olmayacak bir yere "Cumhurbaşkanı özür dilesin"e getirir mi? Kamuoyu dün MGK toplantısında olup biteni bilmiyordu. Ancak Cumhurbaşkanının bir "sürç ü lisan"da bulunsa bile Ecevit'in söylediği gibi "terbiye sınırlarını aşan bir sorumsuzluk örneği" vermeyeceğini biliyor. Ve görüyor ki Bülent Ecevit'in derdi açıkça banka soygunlarını denetlemeye karar veren Cumhurbaşkanı Sezer'i "harcamak"tır. Ne var ki halk Cumhurbaşkanı'nı artık tanıdı. Ve ona sarıldı. Zor harcatır Sezer'i Ecevit'e... Zor...