Hıncal Uluç, sık sık yaptığı gibi, dün yine köşesinde bize dersler vermiş, zengin bilgi ve yorumlarına yarattığı mucizeleri eklemişti.
Hıncal gazetelerde daha çok tiyatro yazılmasını savunmuş. Buna kim hayır diyebilir? Peşinden (o her zamanki tevazuu ile) kendisinin tiyatroya katkısını anlatıyor:
"Tuhaf Bir Çift, ortalama 60 - 70 kişiye oynuyordu. Bir tek yazı yazdım gişe önünde kuyruklar oluştu. Bir Kış Öyküsü boş sıralara sahneleniyordu. Bir kez yazdım telefonlar kilitlendi... "Rezervasyonlarımız doludur" ilanları verilmeye başlandı.
Bir tek kişinin bir tek yazısı mucizeler yaratabiliyorsa tüm medya tüm tiyatroları işlese ne olur bir düşün..."
Hıncal'ın bu satırlarını okuyunca etkilenmemek, hatta kıskançlığa kapılmamak elde değildi. Mucizenin boyutları konusunda daha iyi fikir sahibi olmak için "Bir Kış Masalı"nın sahnelendiği Yayla Sanat Merkezi'ndeki bir arkadaşımızı aradık. Hoşbeşten sonra konuya girdik:
- Hıncal'ın yazısından sonra telefonlar kilitlenmiş öyle mi?
- Ne kilitlenmesi?
- Eee, oyun kapalı gişe oynamaya başlamış...
- Tam tersine seyirci azlığından oyunu haftada üç günden iki güne indirdik.
- "Rezervasyonlarımız doludur" diye ilan vermişsiniz...
- Verdik çünkü Hıncal'ın yazısından sonraki oyun seyirci yokluğundan iptal edildi...
- Hıncal bunları bilmiyor muydu?
- Tiyatro ilanlarına baksa görürdü.
- Peki niye telefonlar kilitlendi falan diye yazıyor.
- Atıyor...
Mucizenin sırrı böylece çözülmüş oldu.
Fransa'da iki arkadaş evde oturmuş sınavlara çalışıyorlar. Üst kattan bir tıkırtı geliyor. Konuk öğrenci arkadaşına soruyor:
- Yukarda kim var?
- Anneannem.
- Ne yapıyor?
- İncil okuyor...
- Hımmm, o da bizim gibi finallere hazırlanıyor desene...
Yavru bir karides oturmuş bir kayanın dibinde tek başına ağlıyormuş. Yanından geçen komşuları sormuş:
- Neden ağlıyorsun yavrucuğum?
Demiş ki yavru karides:
- Annem kokteyle gitti, dönmedi ona ağlıyorum...
DİZİ
Okurumuz Hasan Bey açık saçık dizi filmleri yeni bir isim bulmuş:
"Düzü film"
Akşam'daki sütununda Aydın Boysan anlattı...
Hollywood aktörü yaşlanıyordu. Yeni filmlerde rol alamama korkusu içindeydi.
Bu korkudan kurtulmak için "Casanova" pozları takınarak boyuna çapkınlık masalları anlatıyordu.
Kendisini iyi tanıyan hanım yıldız Joan Crawford durumu özetledi:
- Bırakın konuşsun! Bütün malul gaziler, savaştan söz etmeye bayılır.
...
Hint fakirleri malum... Çivili yatakta yatar, dinlenir, keyfederler. İki fakir yine yanyana çivili yatakta yatarak söyleşirken birisi soruyor:
- Öğleden sonra ne yapacaksın?
- Dişimi çektireceğim.
- Ne hınzır adamsın. Hep keyfini düşünürsün...
Her yeni gelen günü
Yeni bir ümitle beklemeli
Her yeni gün
Yeni havalarla gelir.
Gece, yağan yağmurla uyursun
Sabah, bir de bakarsın odan güneşli
Her gelen vapuru, treni
Yeni bir ümitle beklemeli
Her gelen vapur, tren
Yeni insanlarla gelir"
Necati Cumalı
.İHTİYAÇTAN banka hortumlamıyor ki bunlar kardeşim. Hırsızlık ruhlarına işlemiş. Yoksa zaten herbiri köşeyi çoktan dönmüşler, ihtiyaçtan niye hortumlasınlar değil mi? Şerefsiz bunlar, şerefsiz. Şerafettin.
. MECBURİYETTEN temiz, dürüst kaldık be bilader. Yoksa biz de bilirdik rüşveti, irtikapı, ihtilası, korrapşın'ı vesaireyi... Ama gel de bu işte bunları yap. Ne diyeyim, kader utansın.
Süleymaniye Kütüphanesi'nden evrak memuru Süleyman.
. BAYANDAN dayak yenir mi? Eee, her biri denizanası gibi 100 - 120 kiloluk şeylerse, hele hele bir de beşi birden üzerinize çullanırsa tabii ki yenir birader. Stevlana, Olga, Oksana, Marianna, Jana. Erkekseniz (!) teker teker gelin lan kahpeler!
Biz Bize - Diz Dize Birahanesi müdavimlerinden Osman.
. AVUKATTAN avukata fark varmış meğerse. Biz kendisini Sinopluların avukatı olacak diye seçmiştik, o Cavit'lerin, Murat'ların avukatı çıkmasın mı? Canımızı sıkmasın mı? Bütün hayallerimizi yıkmasın mı? Olmadı Yaşar Bey, inanın hiç olmadı. Sinoplu seçmenler adına Senai.
. ÇOK DÜRÜST adam. Üstelik de geçmişinde en ufak falsosu yok. Rica ediyorsun duymuyor, yalvarıyorsun tınmıyor. "Bakın beyefendi, imzalamazsanız memlekette kriz çıkar, faturası da sana çıkar" diye tehdit ediyorsun, olmuyor. Tutturmuş bir, hukuk da hukuk, Anayasa da Anayasa... Olmuyor ama Sayın Sezer, vallahi de billahi de olmuyor.
Bülent - Devlet - Mesut.
. TELEFONLARINIZ dinleniyor, aman dikkatli olun, ileri - geri konuşmayın, iş görüşmelerini (!) telefonda yapmayın, diye aylardır uyardım ama dinlemediniz Sayın Genel Müdürüm. N'oldu şimdi peki?
Yan koğuştan Daire Başkanınız Necmettin.
. YETİŞTİRİLMEK üzere elemanlar aranıyor. Partimizin felsefesini özümsemiş, iş bilen, iş bitiren, ser verip sır vermeyen, ama iş bitirirken beceriksizlik edip açık da vermeyen elemanlar yetiştirilmek üzere aranıyor.
Müracaat: ANAP Genel Merkezi.
. BAYAN niçin böyle yapıyorsunuz? Hergün aynı bankı paylaştığımız o parkta kaçamak bakışlarınızla bendenizi niçin öyle manalı manalı süzüyor... Ama cesaretimi toplayıp yanınıza doğru biraz kayınca da yana çekilip ben garibi böyle kahrediyor, üzüyorsunuz?
Münacettin İkincibahar. Maçka Parkı.