Her türlü hortumcu, talancı, vurguncuya karşı devlet hazinesini savunan Hazine avukatları ne kadar maaş alır biliyor musunuz?
Bilmeyenlere fısıldayalım...
Adeta garson bahşişi kadar birşey...
Avukatların Ankara'dan bize geçtikleri mesaja göre...
30 yıl kıdemi olan 1'inci derece bir hazine avukatının maaşı topu topu 370 milyon liraymış... Aynı kıdemde bir yargıcın ise bunun üç katı para aldığını bildiriyor avukatlar... Emeklilikte durum aynı. Bir hazine avukatı 240 milyon lira emekli maaşı alırken aynı durumdaki yargıç bunun üç katı maaş almakta...
Tabii yargıçların maaşı da ahım şahım değil. Ancak hazine avukatlarının durumu tek kelimeyle hazin... Maaşlar adeta Hazine'yi savunmamaları için özel düzenlenmiş... Bu maaşa Hazine savunulmaz. Vatandaşın parası hortumcunun elinden kurtarılamaz. Bu maaşı alan daha baştan karşı tarafa teslim olur...
İstenen de o mu yoksa?
Hükümet tüm umutlarını Kemal Derviş’e bağladı. Koalisyon sonunda Kemalisyon oldu!
Derya Derin
Milliyet'in dünkü "Yedikleri yanlarına kar kaldı" manşeti zaten cinnet geçirmekte olan vatandaşı biraz daha çıldırttı... Haberde, el konulan bankaların sahiplerinin mal varlıklarına haciz konulmasını öngören yasa tasarısının Bakanlar Kurulu'ndan geri döndüğü belirtiliyordu.
Hırsız - siyasetçi işbirliğinin son örneğiydi bu...
Çaresiz kalan bir grup vatandaşın şu çağrısı ulaştı dün bize:
- Cumhurbaşkanı Sezer halkın soyulmasına daha fazla sessiz kalmamalı, Hükümet'e, TBMM'ye, yargıya ve tüm kamuoyuna "hırsızlarla daha etkin mücadele" çağrısı yapmalıdır. Sayın Sezer "halkın sesi" olmalıdır. Çankaya'dan soygunlara karşı etkili bir ses yükselmelidir.
Enflasyonu düşürmek için atılması zorunlu ve çok da zor olmayan adımlardan birini iktisatçı dostumuz Teoman Yazgan anlatıyor...
"...24 Ocak 1980'de başlayan ekonomi de model, doların güçlenmesini, Türk parasının itibarını kaybetmesini hedefleyen bir modeldir.
1- Kendi bastığı parayı kullanmayan, ona değer vermeyen bir ülkede istikrardan söz edilemez.
2 - Bu nedenle bütün Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, dolar - mark cinsinden fiyatlandırma, kira mukavelesi, ücret ödemesi gibi uygulamalar hemen yasaklanmalıdır. Dolar bir cazibe merkezi haline gelmiştir. Böyle bir ülkede milli paranın sürekli değer yitirmesi önlenemez.
3- Hiç bir gelişmiş ülkede (başta Avrupa ülkeleri) bir örneği görülmeyen "döviz büroları" hemen kapatılmalıdır. Zaten Özal ekonomisinin en sakat tarafı, "Bir başka ülke parasının yatırım aracı haline getirilmesi" dir. Döviz sadece yurtdışına çıkanlarla, ithalatçılara verilmelidir.
4- Pisikolojik bir neden olarak, Türk parasından yumuşak bir geçişle mutlaka 4 sıfır atılmalıdır. Örneğin Fransa, Brezilya böyle yapmıştır.
"Bir bilen" lerden gelegele "Bir dilen" lere gelip çakıldık sonunda!...
Cihan Demirci
Ne hazin... Ülkemize bugüne dek bir "gezici" sergi kapsamında dahi olsun getirilip sergilenmemiş muhteşem resimler uyuşturucu tacirlerinin, mafya pazarlamacılarının elinde yakalanıyor... Operasyonla ele geçen Van Gogh'lar, Picasso'lar çerçevelerinden hoyratça tutulup suç kanıtı diye sergileniyor...
Mustafa Bayram adlı bir milletvekilinin elinde tablosu ele geçen Pablo Picasso, bugünü görse ne derdi acaba?..
Şu unutulmaz sözlerinde arayalım cevabı:
(...) Sanatı para kazanma aracı durumuna getirenlerin çoğu sahtekardır. (...) Hayır, resim evlere, saraylara süs olsun diye icat edilmedi. Siz sanatçının ne olduğunu sanıyorsunuz? Ressamsa yalnızca gözleri, müzisyense yalnızca kulakları olan, ya da şairse yüreğinin her kıpırtısında harp çalan, boksörse yalnızca kasları olan bir geri zekalı mı?.. Tam tersine! Sanatçı aynı zamanda politik bir kişidir ve dünyada olup biten iyi, kötü, korkunç olaylara tüm varlığıyla tepki gösterir.