Melih Aşık
Mevlüt Yıldız, Ahmet Acer ve
Metin Birol'un ünvanları; İçişleri Bakanlığı'nda kontrolör. Görevleri; Bakan adına belediyeleri denetlemek... Bir usulsüzlük, bir yolsuzluk saptarlarsa gereğini yapmak, icabında belediye başkanlarını görevden almak.
Adı geçen üç kontrolör, bu yılın başında, İstanbul Eyüp Belediyesi'ni denetlemek üzere görevlendirildiler. İstanbul'a gelir gelmez, yapmaları gereken ilk işlerden biri, gece kalacakları bir mekan bulmaktı. Bu mekan da büyük olasılıkla bir kamu kuruluşunun misafirhanesi olacaktı. Zira günlük 900 küsür bin liralık harcırahla otelde kalmaları pek mümkün değildi.
Ancak kahramanlarımız hiç de böyle yapmadılar. Çünkü denetleyecekleri belediyenin bu konuda kendilerine bir jest! yapacağını önceden biliyorlardı. Nitekim öyle de oldu. Eyüp Belediyesi yetkilileri kahramanlarımızı İstanbul'da karşıladılar. Resmi makam arabalarına bindirdiler, Eyüp Belediyesi'nin yan kuruluşu EVTAŞ'ın Ataköy'de, aylığı 700 dolardan kiraladığı üç daireye ayrı ayrı yerleştirdiler.
Kahramanlarımız dört aydan fazla bir süredir Ataköy'de yaşıyor, Eyüp Belediyesi'nin hesaplarını denetliyorlar! Hiç kuşku yok ki, Başkan'ın bir açığını bulurlarsa gözlerini kırpmadan gereğini yapacaklar! Bu arada Ankara'daki arkadaşları üç işbilir kontrolörü fena halde özlemiş durumdalar.
"Siz dönün, Eyüp belediyesini biraz da biz denetleyelim" diyorlar. Açık Pencere aracılığıyla selam ve sitemlerini yolluyorlar...
Tans Hanım'ın Sultanahmet Meydanı'nda düzenlediği "Haydi İleri!" mitinginden birkaç gün önce Milli Eğitim camiasında yaşananları, okul müdürü bir dostumuzun anlatımıyla aktarıyoruz. Kendisine "Haydi sürgüne!." denmemesi için ismini mahfuz tutarak...
- DYP, Sultanahmet Meydanı'nı doldurmak için partililerin yanında devlet memurlarını da seferber etti. Ben bizim camiada olanlara tanığım: Okul müdürlerinin çağrılı olduğu İlçe Eğitim Müdürlüklerindeki toplantılarda okul yöneticileri ve öğretmenlerden Sultanahmet'te hazır bulunmaları açıkça istendi...
Bu yönde "somut" bir bilgi daha ulaşıyor faksımıza. Anadolu yakasındaki bir ilkokulun idarecilerinin imzasıyla, öğretmenlere hitaben kaleme alınmış bir yazı:
"Bakanlık ve İl'den gelen `emir' doğrultusunda tüm idareci ve öğretmenlerin, dernek ve birliklerin Sultanahmet'teki mitinge katılmaları..."
Yazıda, miting günü 11.30'da İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünden 10 adet otobüs halinde hareket edileceği de ayrıca bildiriliyor öğretmenlere...
Aynı "seferberliğin" pekçok kamu kuruluşunda yaşandığını da duyuyoruz. Yaşam düzeylerinin "iyileştirilmesi" talebiyle meydana çıkan öğretmen ve memurlara polis copunu reva görenler, Sultanahmet'teki danışıklı mitinge otobüs kaldırıyor! Gülsek mi, ağlasak mı...
Yıl 1971...
Süleyman Demirel 12 Mart darbesini izleyen aylarda, bir Ramazan günü Konya'da kapalı salon toplantısı yapıyor. Salon tenha. Karşı tribünde beyaz giysili bir grup dikkati çekiyor. Bir ara bu grup, Demirel'e doğru:
- Sana oy yok, diye bağırıyor...
Demirel
"Niçin" diye soruyor. Yanıt:
- İmam hatipleri kapattığın için...
- İmam Hatipleri kapayan ben değilim, diye sesleniyor
Demirel...
Ama dert anlatamıyor. Aynı topluluk:
- Sana oy yok, diye yineliyor...
Demirel konuşmayı kısa kesip alelacele salondan ayrılıyor. Duruma üzülen Konya Emniyet Müdürü
Nihat Kaner bir köşede gazetecilerle sohbete koyuluyor.
Demirel'e,
"Sana oy yok" diye bağıran imam hatipli grup da gazetecilerin yanına geliyor. Sohbete kulak veriyor. Derken
"Öğle Rakıları" adlı kitabın sahibi, gazeteci ağabeyimiz
Mehmed Kemal:
- Ben öğle rakımı içtim, diye güle oynaya çıkageliyor... Bir de sigara tüttürüyor ki, çok geçmeden imam hatipliler,
"Vay dinsiz, vay imansız!" diye söylenmeye başlıyorlar. Ve bu çember giderek daralıyor..
Orada bulunan
Doğan Katırcıoğlu, meslektaşı
Mehmed Kemal için bir hayati tehlike başgösterdiğini anlıyor. Olay linçe kadar gidebilir.
Mehmed Kemal'i kurtarmak gerekiyor. Ama nasıl?
Mehmed Kemal'in çenesinden eksik olmayan bir tutam sakal
Katırcıoğlu'na ilham veriyor. İmam hatipli grubun elebaşısını bir kenara çekiyor:
- Siz bu adamın kim olduğunu biliyor musunuz?
- Kim olacak kafirin biri. Ramazan günü kafayı çekmiş üstüne bir de sigara içiyor...
- Yanlış biliyorsun arkadaş bu zat bir Amerikalı...
- Ama Türkçe konuşuyor...
- Amerikalı Türkolog... Konya'ya niye geldi biliyor musunuz?
- Nereden bilelim...
- İslam dinini incelemeye...
- İnceleyip de ne yapacak?
- Bizden iyi muamele görürse müslüman olacak...
- Vay be helal olsun, diyor elebaşı, çevresindekilerle birlikte uzaklaşıyor..
Emektar gazeteci
Doğan Katırcıoğlu bu olayı bu hafta Ateş gazetesinde yazdı. Biz de ilginç bularak naklettik...
- Annem 60 yaşından sonra günde 5 kilometre yürümeye başladı, demiş adam arkadaşına. Arkadaşı meraklanmış:
- Görüp tanışabilir miyim kendisiyle...
- Maalesef dostum, 6 aydır ortada yok, nereye ulaştı bilmiyoruz...
Tüm annelerin "Anneler Günü"nü kutluyoruz. Cumartesi annelerinin, şehit annelerinin, Güneydoğu annelerinin, hapishanede çocuğu olan annelerin, çocuğunu okutamayan annelerin, çocuğunun geleceğinden endişeli olan annelerin, tüm mutsuz annelerin.. ve mutlu annelerin "gün"ü kutlu olsun...