Kitapçı rafındaki kalın kitabın kapağı güncel çağrışımlar yapıyor:
"Hapishanenin Doğuşu"
Yazarı: Michel Foucult...
Kitabın arka kapağında şu satırlar okunuyor:
"...Modern iktidar çocuğu okulla, hastayı hastaneyle, deliyi tımarhaneyle, askeri orduyla, suçluyu hapishaneyle kuşatarak bireyselleştirmiş, kaydetmiş, sayısal hale getirmiş, egemen olmuştur. Her kişi bir yerde kayıtlı hale gelince herkes denetim altında olacak, gözetim altında tutulacaktır. Modern iktidar büyük gözaltıdır."
Kitabı okumaya yeltenince önce gözünüz korkuyor. Çünkü tam 445 sayfa... Bizim okumaya korktuğumuz kitabı Mehmet Ali Kılıçbay oturup Fransızca'dan sayfa sayfa çevirmiş. Kılıçbay Gazi Üniversitesi'nde hoca... Aynı zamanda TV 8'de haftada bir tartışma programı düzenliyor. Çok aydınlatıcı, özgün kitaplar yazıyor. Tartışmalara katılıyor. Türkiye'nin en verimli düşünce adamlarından biri... Ve o hengamede oturup böyle cilt cilt çeviriler yapıyor. Telefonu çevirdik; sevgili okul arkadaşımıza bir selam sarkıttık. Hoşbeş ettik...
- Yahu Mehmet Ali senin kaç kitabın var?
- Sanırım 14 tane oldu...
- Peki kaç çevirin var?
- Çeviri kitaplar da 50'yi buldu sanırım...
- Kitap çevirisi yapanlar hep bu işin zahmetine değecek para alamamaktan yakınır...
- Aynen öyle.. Bu işte para mara yok...
- Peki kendini neden bu zahmete sokuyorsun?
- Bu da bir çeşit delilik işte.. İzahı yok...
Böyle deli (!) ler de olmasa... İyice çölleşecek kültür yaşamımız. Kitaba gelince... Okumanızı salık veririz... Neler çekmiş insanoğlu tarih boyunca... Görmek için...
31 Aralık gecesi televizyonlar dünyanın farklı yörelerinden yılbaşı görüntüleri yansıttı.. Bizden 8 saat önce 2001'e giren Sydney'den başlayarak birçok önemli dünya merkezinden coşkulu görüntüler izledik. Okurumuz N. Kemal Uçkan diyor ki:
- Sydney Limanı üzerinde yapılan göz kamaştırıcı havai fişek ışık gösterilerinden 8 sonra bizim Taksim Meydanı'ndan görüntüler ekrana geldi. İnsanlar birbirlerine maytap atıyor, cam çerçeve iniyor, canhıraş feryatlar yükseliyordu. O sıkıntıyla bir an Boğaziçi Köprüsü üzerinde bir havai fişek gösterisi ve Sydney'de olduğu gibi köprüden denize doğru akan ateş gösterisi yapılamaz mıydı, diye düşündüm. Teknik açıdan zor olduğunu sanmıyorum; en sıradan futbol maçlarında bile benzer şeyler yapılıyor. Böylece bütün kente aydınlık bir coşku havası verilir, halk ilkelliği değil bunu paylaşırdı.
F tipi cezaevlerinde hem hükümlü hem de tutuklular yatıyor.Haydi hükümlüleri anladık diyelim, cezası kesinleşmemiş tutuklular neyin cezasını çekiyorlar orada?
Derya Derin
İstanbul'un yarısı varoşlarda yaşıyor... Varoş nüfusunun çoğunluğunu çocuklar oluşturuyor. Parksız, bahçesiz, sinemasız, tiyatrosuz, okulsuz alanlarda, taş mahalle aralarında yetişen o çocuklar kimi zaman yasadışı örgüt üyesi.. Kimi zaman stadyum savaşçısı.. Kimi zaman The Marmara taşlayıcısı olarak çıkıyor kent sahnesine... Kim bu çocuklar? Hangi koşullarda yetişiyor? Hangi hayat yaşanıyor varoşlarda?
Bilgi Üniversitesi bu sorulara yanıt aramak için "Kuştepe" semtini kapsayan bir araştırma yapmış... Prof. Gülten Kazgan ve üç öğretim üyesinden oluşan ekibin semt halkıyla yüzyüze yaptığı görüşmeler sonucunda ortaya çıkan "Kuştepe araştırması" İstanbul'un varoş gerçeğine ilişkin ilginç ipuçları içeriyor... Şöyle bir göz atalım...
22 bin nüfuslu Kuştepe'de yerleşmiş ailelerin yüzde 70'i İstanbul'a bir başka kentten göç etmiş... İstanbul'a geliş nedeni; yüzde 75.9'luk bir oranla "geçim sıkıntısı ve iş bulma düşüncesi..."
Ankete katılanların neredeyse tümü, göç etmeden önce yaşadıkları yere dönmeyi arzuluyor. "Ama dönme imkanım yok" diyenlerin oranı yüzde 64.4...
Semt nüfusunun yüzde 18'i tamamen eğitimsiz, yüzde 55.8'i ilkokul, yüzde 8.8'i ortaokul mezunu.
Kuştepe'de her dört hane reisinden biri işsiz... İş sahibi olan hane reislerinin yüzde 38.1'i sigortasız...
Kuştepe halkının yüzde 58.3'ü yıl boyunca hiç tatil yapmıyor.
Yüzde 63.5'i hiç tasarruf yapmıyor, yapamıyor...
Evlerin neredeyse tümünde "renkli televizyon" var ama yüzde 20.3'ünde çamaşır makinesi yok.. Yüzde 34'ünde radyo, yüzde 44'ünde müzik seti yok.
Kuştepeliler boş vakitleri genellikle "televizyon seyrederek" (yüzde 50.1), "komşuları ziyaret ederek" (yüzde 43.8) veya "kahvede arkadaşlarla" (yüzde 11.7) geçiriyor. Buna karşılık mesela spor yapanların oranı yüzde 3.2...
***
Prof. Kazgan'ın kaydettiğine göre, İstanbul'un diğer varoş semtleriyle kıyaslandığında Kuştepe'de "kent yaşamının gereklerine daha uygun!" bir yaşam sürüyormuş... Gerisini varın siz hesaplayın...
Canlı bombalar aramızda geziyor...İnsanımızın künyesine değil fünyesine bakmakta yarar var artık!..
Cihan Demirci
Genç yönetmen Derviş Zaim'in "Susurluk" ilişkilerinden esinlenerek çektiği Filler ve Çimen adlı film önceki gece gerçekleşen galayla gösterime girdi... Davetiyede çarpıcı bir slogan göze çarpıyordu:
"Tesadüfler, sadece insanların değil ülkelerin de kaderini değiştirebilir..."
Konuklardan biri, gösterimdeki kokteylde iç çekerek dedi ki:
- Biz toplum olarak "Susurluk"u üzerinden dört yıl geçtikten sonra ancak bu film sayesinde hatırlayabiliyoruz... Yani tesadüfler de değiştiremiyor hayatımızı...
Herşey incelikten kişi kabalıktan kırılır.
Atasözü