Melih Aşık
Sadece bir kelime...Ama aynı zamanda çok şey ifade eden bir kelime; İnsan. Adam. Namus. İnanç. Kararlılık. Dürüstlük...Sapına kadar gazeteci, sapına kadar emekçi ve emekçi dostu; Adıyla, soyadıyla;
Mustafa Ekmekçi.Mesleğimizin yüz akı bu güzel insanı dün kaybettik. Yüreğimiz acıyla burkuldu. Kendisini Ankara bürosu çalışma arkadaşlarından
Mustafa Balbay ve Işık Kansu' nun iki anısıyla selamlıyoruz.
"
Cumhuriyet gazetesine, Cumhuriyet okuruna aşk derecesinde bağlı bir insandı ve bunun en yakın tanıklarından biri de bendim. Son yıllarda ayda bir Anadolu'nun çeşitli yerlerine konferans vermeye gidiyorum. Diyelim Amasya'nın Suluova ilçesine gideceğim. Mustafa Abi bunu duyar duymaz hemen bana gelir, bak Balbay derdi, Suluova ilçesinin filanca mahallesinde bir Cumhuriyet okuru var. Adı şu, telefonu bu...Kendisini görmeye çalış, benim selamımı söyle.
Ya da Ayvalık'a gideceğim. Gelir, bak Balbay derdi, Ayvalık'ın girişinde sağ tarafta bir köy var...Adı da şu...Orada bir Cumhuriyet okuru var. Telefonunu vereyim, kendisini gör. Hem selamımı söyle, hem de bir ihtiyacın olursa kendisine bildir. Mutlaka yardımcı olur.
Diyebilirim ki, Mustafa Ekmekçi, Türkiye'nin en ücra köyündeki Cumhuriyet okurunu bile bilir ve onunla haberleşirdi. Ve Cumhuriyet ailesi onun için Türkiye'nin en büyük, en güzel, en anlamlı ailesiydi. ""Kadın Düşmanı Sözlük" adlı kitaptan dün verdiğimiz
"Kadınları iğneleyen sözler" kimi hanımları kızdırmış. Sevgi Yücel hanımefendi öfkelenmek yerine tutmuş karşılık olarak bize
"erkekler hakkında" söylenmiş kimi sözler göndermiş. Birlikte okuyalım...
Bir erkekle evlenmeye karar verdiğinizde eski eşiyle yemeğe çıkın.
Shelley Winters
***
Bazen kadınlarla erkeklerin birbirlerine gerçekten uygun olup olmadığını merak ediyorum. Belki yanyana iki evde oturup, arasıra görüşmeliler.
Katharine Hepburn
***
Erkeksiz bir kadın bisikletsiz bir balığa benzer.
Gloria Steniem
***
Bir erkek konuşma yapmak için ayağa kaltığı zaman insanlar dinler. Bir kadın kalktığında ise insanlar bakar, gördüklerini beğenirlerse dinlerler.
Pauline Frederick
***
Erkek, kendisinden daha zeki olmasının dışında, kadının her kusurunu bağışlar.
Minna Artrim
***
Kadınların aptal olduğunu inkar etmiyorum; Tanrı onları erkeklere uyum sağlasınlar diye öyle yaratmış.
Geoge Eliot
***
Bir erkeğin evi dışarıdan bakıldığında kalesi gibidir. İçeriden bakıldığında ise daha çok onun çocuk yuvasıdır.
Claire Booth Luce
***
Esaret halkalarının takılmasını görmemek için düğünlere hiç gitmem. "Figaro'nun Düğünü"ne bile gitmedim.
Bu da benden
KAYNAK: Women's Wit and Wisdom...
Meclis Başkanı
Mustafa Kalemli aynı hatayı ikinci kez yaptı... Birincisinde tarih 23 Nisan'dı... Kürsüde
Bülent Ecevit konuşuyordu. Refah Partililer konuşmanın bitmesini bekleyip uygar biçimde yanıt vermek yerine önce sıralara vurarak konuşmayı dinlenmez hale getirdiler. Sonra kürsüye doğru toplu hücuma kalkıştılar. Meclis Başkanı
Kalemli saldırganları susturup konuşmacının sözüne devamını sağlayacağı yerde tersini yaptı. Kürsüdeki konuşmacıyı susturmaya çalıştı.
Sayın
Kalemli önceki gün partisinin Genel Başkanı
Mesut Yılmaz konuşurken aynı hatayı yaptı.
Mesut Yılmaz Genelkurmay'dan yapılan bir açıklamayı tekrarlarken RP'liler kürsüye doğru toplu hücuma geçince Kalemli saldırganları değil
Mesut Yılmaz'ı susturmaya çalıştı.
Dünkü TBMM toplantısında baktık; RP'lilerin saldırgan yöntemi tutmuştu. Artık kimse kürsüdeki konuşmacının sözünü bitirmesini ve yanıt hakkını kullanmayı beklemiyor, konuşma sürerken kürsüye doğru hamle yaparak konuşmacıyı susturma yolunu yeğliyordu. Bravo...
Çapa Tıp Fakültesi Ortopedi Kliniği'ne uzun yıllar emek veren iki değerli sağlık adamı için dün mütevazi bir jübile düzenlendi: 1962 - 1979 yılları arasında klinikte Röntgen Mütehassısı olarak görev yapan Dr.
Gürbüz Ahıskalı ile 1965'ten bu yana görev yapan Dr.
Latif Akça'ya kliniğin genç doktorları ve sağlık personelinin katıldığı törende birer plaket verildi.
Küçük de olsa bir
"teşekkür..." Emeğini ve beynini insanların hizmetine sunmuş insanları mutlu edecek başka ne var ki...
Ahıskalı ve
Akça dün o yüzden mutluydular. O arada Çapa Ortapedi Kliniği'nin her biri 30 yılı devirmiş Hoca'ları ile konuştuk... Bir merhaba dedik, bin ah dinledik...
Klinik yüzde 60 personel eksiğiyle çalışıyordu. Yeni kadro bir yana, emekli olanların kadrosunu kullanmak bile mümkün olmuyordu. Diyanet İşleri'ne bu yıl 16 bin imam kadrosu verilmesini tıp adamları gıptayla izliyordu. 100 milyar lira sarfıyla son derece modern bir ameliyathane inşa edilmiş, ama cihazlar tamamlanmadığı için hizmete sokulamamıştı.
- 1960'larda röntgen cihazının yenilenmesi gerekiyordu, yeni bir cihaz için istek yaptık, dedi yıllanmış bir öğretim üyesi,
ancak cihazı 30 yıl sonra alabildik...
Daha da dehşet verici olanı... Ortopedik ameliyatlar için elzem olan, hekimin ameliyatı ekrandan izlemesini sağlayan
"scopi" adlı cihazın iki yıldır bulunmamasıydı. Pekçok özel klinikte bulunan, 8 - 10 milyar lira değerindeki bu cihaz
"Üniversite hastanesi" nde yoktu. Ameliyatlar el yordamıyla yapılıyor, hasta her an enfeksiyon tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyordu. Cihazın iki yıl beklemeden sonra şu günlerde geleceği umuluyordu.
Jübile töreninden ayrılırken Çapa'ya gelen hastalara baktık. Stadlarda
"Ölmeye, ölmeye, ölmeye geldik..." diye bağıran bıçkınlara pek benzemiyorlardı. Yaşamaya geldikleri belliydi. Ama biryerleri ağrıdığında kendilerini bir hastaneye atmanın sağlık için yeterli olmadığını da bilmeleri gerekiyordu. Bir toplum kendi sağlığıyla ilgileniyorsa, hastanesinin durumuyla da ilgilenmek, milletvekilinden ve Meclis'inden bu konuda talepte bulunmak zorunda...
Yazara Emailm.asik@milliyet.com.tr