Kütüphane rafında melul mahzun bir kitap: "George Dumezil'le Konuşmalar"... Sinatle Yayınevi tarafından 1998 yılında bin tane basılmış... Tek baskıda kalmış... Geçen yüzyıla damgasını vurmuş bu ünlü Fransız dil bilgini ve din tarihçisi pek ilgilendirmemiş bizi... 60'a yakın eseri olan Dumezil'in 30'a yakın dil bildiği söylenir. 1925 tarihinde İstanbul Üniversitesi'nde dinler tarihi okutmuş, Türkiye'de kaldığı 6 yıl boyunca Türkçe ve Kafkas dilleri üzerinde araştırma yapmıştır.
Pek çok ülke gezen ve 97 yaşında ölen George Dumezil kitapta diyor ki:
- ... Türkiye benim ikinci vatanım gibidir ve böyleyken on kadar vilayette birkaç yer biliyorum yalnızca. Ama orada evimde gibiyim - ya da gibiydim. 1972'den beri gitmedim Türkiye'ye...
Bir başka soruya yanıtı:
- ... Yaşadığım tüm ülkeler içinde her şeye yeniden başlamak elimde olsaydı öyle sanıyorum ki Türkiye'de yaşamak ve muhtemelen de ölmek isterdim... Özellikle Boğaz'da...
Türkiye'yi böylesine seven başka yabancılar, yazarlar, bilim adamları üniversite hocaları da vardır. Biz onları - bırakın sevmeyi - tanımayız bile. Okul kitaplarında gelecek nesillere tanıtmak ne kelime, bir sokağa adlarını vermek aklımızdan geçmez. Sevilmeyi çok isteriz de sevenlere değer ve karşılık vermeyi beceremeyiz. Nedense, biz hep böyleyiz!
Eğer zor bir görevle karşılaşırsanız onu tembel birine devredin.
Kolay çözümü mutlaka biliyordur...
Doğan Yayın Grubu'nda çalışan gazeteciler laikliğin altını oyan gelişmeler karşısında ilgisiz kalabilir mi? Laiklik ile şeriatçı gelişmeler arasında tarafsız durabilir mi? Ne yazık ki AKP'ye karşı mültefit davranma çabasındaki bazı meslektaşlarda böyle bir tavır seziliyor. Oysa Doğan Grubu bu konuda Temel İlkeler belirlemiş. İlan etmiş. 1'inci maddede şöyle deniyor:
"Doğan Medya Grubu Atatürkçüdür."
Ve madde 6:
"Doğan Medya Grubu laiktir. Din ve vicdan özgürlüğünü savunur. Ancak dinin siyasallaşmasına ve kamusal yaşama müdahalesine karşı çıkar..."
Netice... Doğan Grubu laiklik ve demokrasi konusunda taraftır.
Gençliğin güzel bir yüzü, ihtiyarlığın güzel bir ruhu vardır.
Bazı imamlar İ.Ü. Rektörü Prof. Alemdaroğlu'nun cenazesini yıkamayacaklarını söylüyorlar.
O imamların Alemdaroğlu'ndan daha uzun yaşayacakları ne malum..!
Japon Prensi Tomohito Mikasa ve eşi Prenses Nobuko Ankara'ya geldiler, oradan Kırşehir Kaman'a geçtiler, bugün de Hattuşa'yı ziyaretleri bekleniyor.
Japon arkeologlar Kaman'da Kalehöyük kazısını yürütüyor, Hattuşa'daki kazıyı da paraca destekliyorlar.
Prens ve Prenses aynı yerleri geçen haziran ve geçen ekimde de gelip gezdiler. Bu bir yıl içindeki üçüncü ziyaretleri.
Japon Prensi neden bir yılda üçüncü kez Kalehöyük ve Hattuşa'yı geziyor?
Nedir Prens'i bu kadar cezbeden şey? Beraberinde geçen defa getirdiği 65, bu defa getirdiği 74 kişinin görevi nedir? Neyi araştırıyorlar?
Bunları bilmiyoruz... Aslında Prens'in geldiğinden de haberdar olmayacağız ama geçen defa ay yıldızlı tişört giydiği, bu defa da tırnağına ay yıldızlı resim yaptığı için gazeteler ilgi gösterince haberdar olduk. Prens algı düzeyimize uygun mesaj vererek gelişinden bizi haberdar ediyor. Teşekkür ediyoruz...
***
Japon halkı bugün bizim üzerinde oturduğumuz Hitit uygarlığı konusunda bizden çok şey biliyor. Chie Shinohara adlı bir hanım yazarın 1987 yılında Hattuşa'yı gezip inceledikten sonra yarattığı "Kızılırmak Kıyısında" adlı çizgi roman 7 yıl boyunca 28 kitap halinde yayımlandı, toplam 11 milyon sattı... En çok satılan ve beğenilen manga (çizgi roman) ödülüne layık görüldü. Japonya'da Hititler'le ilgili başka eserler de yayımlandı. İlgi büyüdü.
***
Kaman'daki Kalehöyük kazısı başkanı Dr. Sachihiro Omura, geçen yıl "Yomiuri Shimbun" gazetesine yazdığı yazıda Kalehöyük kazısını anlattı. Kazı için yakındaki köyden 50 işçi bulup getirmişler. İşçiler mola anlarında birbirlerine:
"Yandaki köyden falanca kişi altın bilezik bulmuş..." şeklinde hikâyeler anlatıyormuş. Altın nesne bulunmayan Kalehöyük'te neden kazı yaptıklarının merak uyandırdığını anlatan profesör, yazısında diyor ki:
- Tarih boyunca Kalehöyük'te hangi medeniyetlerin yaşadığını ve bunların kültürlerini öğrenmek istiyorum, desem beni anlamayacaklardı...
***
Peki amblemi yıllardır Hitit Güneşi olan Ankara'da oturan büyüklerimiz Japonların Hititlere olan bu ilgisini anlıyor mu? Hattuşa neresidir, kültürel değeri nedir, Japon Prensi bir yılda buraya üç kez neden gelir, diye merak ediyorlar mı? DHA Çorum Temsilcisi Şevket Erzen'in şu sözleri yukardaki sorunun da yanıtıdır:
- Hattuşa Ankara'ya sadece 200 kilometredir. Bugüne dek burayı ne bir başbakan ne bir kültür veya turizm bakanı gelip ziyaret etti...
Mahfi Eğilmez geçen yıl yazdığı "Anitta'nın Laneti" adlı kitapla kamuoyunun ilgisini Hititler üzerine çekmeye çalıştı ama siyasetçi hiç oralı olmadı. Oy ve paranın olmadığı yere siyasetçiyi götürmek mesele...
Gelişmiş ülkelerin bugünkü zenginliklerini tesadüf veya şansa değil bilimsel ve kültürel arayışlara borçlu olduklarını ne zaman kavrayacağız dersiniz?
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024