G.Saray hüznü... Melih AŞIKMilan maçını izlerken Galatasaray ile iftihar etmiş, duygularımızı bu sütuna taşımıştık... Fenerbahçe maçını izlerken aynı takımla hüzünlendik... Artık bir Avrupa devi sayılan bu takımın böylesine küçülmesine üzüldük...
Takımın büyüklüğüne ilk darbeyi bir kısım seyirci vuruyor. Maçtan önce koro halinde ana afrat küfür ediyor... Maç başlayınca sahaya sis bombaları atarak maçı durduruyor. Kendi takımının motivasyonunu bozuyor...
Futbolcular aynı havada... Fener fobisi... Aşırı motivasyon.. Gereksiz gerilim... Hepsini sarmış... O yüzden santra vuruşuyla birlikte topla değil hakemle oynamaya başlıyorlar. Dünya çapındaki futbolcumuz
Hagi, sürekli futbol dışı hareketlerle maçı çağrından çıkarıyor. Bu şekilde rakibin asabını bozduğunu, hakemi etkilediğini düşünüyor. Tam tersine önce kendisinin ve takımının motivasyonunu bozduğunun farkında değil. Ayrıca maç boyu futbolcu arkadaşlarına karşı çirkin eleştiri ve tepkiler yönelterek onların oyun heyecanını ve temposunu altüst ediyor. Onu örnek alan diğer futbolcular da birer itiraz hastası olmuş durumda. Hakem rakibe sarı kart gösteriyor, bizimkiler neden kırmızı değil yine saldırıda. Küçük
Emre olmuş büyük bir artist. Her faulde kurşun yemiş asker gibi yere yığılıp acılar içinde çırpınıyor. Biraz sonra hiçbir şey olmamış gibi oyunda...
Bu takıma bir ağabey, bir psikolog lazım. Büyük futbolu büyük futbolcu gibi oynamayı öğretecek birileri...
Fatih Terim'in gitmesiyle birlikte başlayan şımarıklık, gereksiz şişinme, işler tersine döndü mü başlayan panik, şöhretini oynamadan kazanmaya dönüştürme hevesi yani
Hagi cingözlüğü... G.Saray bunlarla büyülmez. Küçülür.
Bunları futbolculara anlatacak birileri lazım.
Hırsız isterizBaşbakan'ın çalan ve çaldıranını mı seversiniz?
Yoksa çalmayıp çaldıranını mı?
Artık çalan ve çaldıranını istiyoruz.
Çünkü bu ülke asla
"Dürüst Ecevit" dönemindeki kadar hızla ve insafsızca soyulmadı.
Malumunuz Başbakan
"hırsız" olunca gözler ve dikkatler kendisine dikiliyor. Muhteremin çalma ve çaldırma hızı yavaşlıyor.
Eğer Başbakan dürüst görünümlüyse... Vatandaş huzur içinde uyuyor. O arada hırsızlar, talancılar, soyguncular malı çuvalla hatta hortumla götürüyor.
Ecevit'in iktidarda olduğu 3 yılda 10 banka battı, halkın 10 milyar doları çalındı.
Yüzde 10 zam isteyen emekçiler ise sokaklarda polisçe dövülüyor.
Başbakan bu ortamı nasıl mı sağladı?
Otomobilin yerlisine, uçağın tarifelisine binip
"Dürüst Başbakan"ı oynayarak...
"Hırsız Başbakan" halkı bu kadar soyamaz ve soyduramazdı.
İhanetin özeti..!Topraksu kapatıldı,
Zirai Donatım kapatıldı,
Zirai Mücadele kapatıldı,
Meyve - Sebze İhracatı Genel Müdürlüğü kapatıldı,
Su Ürünleri ortadan kaldırıldı,
Hayvancılık Islah Müdürlüğü kapatıldı.
Bunların yerine bir şey konuldu mu?
Hayır...
Et Balık Kurumu özelleştirildi,
Süt Endüstrisi Kurumu özelleştirildi,
Yem Sanayii özelleştirildi.
Yerlerine bir şey konuldu mu? Hayır.
12 Eylül sonrasında ve özellikle ANAP döneminde Türk tarımı bilinçli şekilde yok edilmiştir..."
***
Bu sözler kime ait?
Turgut Özal düşmanı bir müseccel solcuya mı?
Hayır...
Bu tabloyu MHP'li Tarım Bakanı
Hüsnü Yusuf Gökalp, geçen hafta sonu Ankara'da konuştuğu ziraatçiler panelinde ortaya koydu. Uzun uzun alkışlandı.
Turgut Özal'ın Türkiye'yi liberalleştirme adı altında her alanda Batı'nın pazarı haline getirmek için çalıştığını, bu uğurda bütün sağlam kurumları yerle bir ettiğini yurtsever aydınlar, bürokratlar, siyasetçiler zamanında çok söyledi. Ancak dinletemediler. Türkiye nüfusunun tarımla uğraşan yarısı fakirliğin çemberinde kıvranırken... Hayvancılık can çekişirken... Şehirler kaçak et ve ithal ürüne talim ederken... Halk nihayet uyanıyor. Ama vakit artık biraz geç...
ABD hala başkanını seçemedi...Hayret, başka ülkeleri yönetecek kişileri "şıp" diye seçenlerin haline bakın...Derya DerinFakirlikGalatasaray kulübü neden parasızlık içinde kıvranıyor. Okurumuz
Mustafa Öncül bunun sebeplerini bulmuş. Sıralıyor:
1- Türkiye'deki hakemleri satın alması.
2- Federasyonu satın alması.
3- Türk basınını ve spor yazarlarını satın alması.
4- Avrupa'daki hakemleri satın alması.
5- Avrupa basınını satın alması.
Eee, bu kadar harcamaya para mı dayanır?
Renk kaymasıBasındaki meslek yaşamımız 30 yılı geçti. Hala bazı şeyleri anlamış değiliz. Mesela... Neden Türkiye'de büyük gazeteler Avrupa ve ABD'deki son teknikle basılır, hatta yer yer onlardan ileridir de... Yabancı gazetelerde renkler kaymazken bizde kimi sayfalar prova baskı gibidir? Neden bu yüzden karikatür ve fotoğraflar anlaşılmaz olur, renkler çamura dönüşür... Neden gazetecilerin emekleri ziyan edilir ve dolayısıyla okurun keyfi kaçırılır?
Bunun teknik izahını yapan biri çıkarsa... Ne kadar sevineceğiz!