Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



İlerleme Raporu'nda Kıbrıs ve "w,q,x" harflerine takıldık kaldık. Oysa kimi hassas noktaları zorlayan başka talepler de var...
Örneğin AB bizden Rum Patrikhanesi'nin "ekümenik statüsü"nü tanımamızı da bekliyor...
Türkiye malum... Rum Patrikhanesini sadece İstanbul'daki Rum Ortodoks azınlığın dini ve ruhani lideri olarak tanıyor.
Ekümenik (Evrensel) niteliğini kabul etmiyor.
Devletin resmi görüşü "Lozan Antlaşması müzakereleri sırasında bu konuda taraflarca bir nevi mutabakat" sağlandığı yolundadır.
Kimi görüş sahiplerine, örneğin Prof. Baskın Oran'a göre ise bir mutabakat söz konusu değildir. Lozan görüşmelerinde Lord Curzon, "Patrik'in sadece dünyevi işlerle ilgileneceği tabiidir" şeklinde bir söz sarf ediyor, İsmet İnönü "Lord Curzon'un bu beyanatından büyük memnunluk duydum" diye karşılık veriyor. Konuşma bu kadardır. Bir mutabakat yoktur.
Lozan Antlaşması'nda Patrik'in statüsü konusunda bir madde yok.
Bu konuda kuşku egemendir.
Patrik'in etki ve yetkisini dar alanda tutmak Türkiye'nin resmi politikasıdır. Geçmişte kimi patriklerin Türkiye'ye karşı dostane olmayan tutumu ve Patrik Grigoryus'un Mora isyanını desteklediği için asılması kuşkuların kaynağıdır. Ayrıca Patrikhane'nin Fener'i bir Vatikan yapma hevesinden hep kuşku duyulur. Ancak şartlar bizi konuyu yeniden düşünmeye zorluyor.


"Rencide olur didei huffas ziyadan"

"Yarasaların gözü ışıktan rahatsız olur"



Rize maçının tekrarlanacak olması Fenerlileri sevindirdi. Sanki bu defa galibiyet garanti...


NTV Brüksel muhabiri Güldener Sonumut, Brüksel'den çarpıcı bir haber veriyor... NTV internet sitesinde yer alan yazıda Abdullah Gül'ün Kıbrıs'ta çözüm şartının rapora konulacağını önceden bildiği hatta bunu istediği şu sözlerle anlatılıyor:
"... Gül, baş başa görüşmede Verheugen'den, Kıbrıs sorununu çözmek isteyen AKP hükümetinin elini güçlendirecek, çözüme direnenlere karşı hükümete yardımcı olacak bir yaklaşım talep etti.."
Hükümet Kıbrıs'ı "AB hayali" karşılığında "babalar gibi" satacak, o anlaşılıyor.

Güney Koreli üniversite öğrencisi K.J.P. tek başına tatile geldiği Trabzon'da Sümela Manastırı'na giderken kimliği meçhul bir kişinin tecavüzüne uğradı. Güney Kore halkının Dünya Futbol Şampiyonası'nda Türk bayraklarını sallayarak bize gönderdikleri gönül dolusu sevgiye talihsiz bir karşılık verdik. Geçen hafta da Manavgat'tan Almanya'ya aynı mesajı göndermiştik.
Bizim tecavüze uğrayanı değil de tecavüzcüyü kurtarmaya yönelik yasalar ve bu yöndeki tartışmalar başka ne üretecekti, bu tür cinsel canavarlardan başka?

AKP'li Başkan Burhan Kuzu'nun, milletvekili dokunulmazlıklarını görüşecek Anayasa - Adalet Karma Komisyonu'nun bir yıldır toplamadığını... CHP Grup Başkan Vekilleri'nin son çare olarak bu taleplerini kendisine yazılı olarak ilettiklerini ancak yine de sonuç alamadıklarını geçen hafta anlatmıştık. Burhan Kuzu, dün bizi aradı ve komisyonu yarın (bugün) toplantıya çağırdığını açıkladı. Bilvesile kendisine sorduk.
- Komisyonu bir yıldır niye toplamıyordunuz?
- Bilindiği gibi dokunulmazlıkları da içeren Anayasa değişikliği bir yıldır Meclis'in gündeminde. Bu amaçla bir Uzlaştırma Komisyonu da kuruldu. Anayasa değişikliği Meclis'ten geçerse belki pek çok dokunulmazlık ortadan kalkacaktı. Beklememin nedeni buydu.
- Bir sonuç aldınız mı?
- Hayır... Ama baktım ki CHP bu konuyu istismar ediyor, o zaman ben de buyrun, topluyorum Komisyonu, diyorum.
- Bu şekilde toplanacak komisyondan bir şey çıkması mümkün mü?
- Hiç zannetmiyorum. Bu anlamsız, usuli bir toplantı olacaktır.
- AKP dokunulmazlıkların sınırlandırılmasından korkuyor gibi bir görüntü var, ne dersiniz?
- Valla milletvekillerinin çoğuna bakıyorsunuz, yargıya güveni yok. Yargı siyasallaştı, diye olsa gerek.
- Aynı yargı CHP'liler için de söz konusu ama onlar korkmuyor.
- Ne diyeyim, herhalde çok cesur insanlar! Baksanıza hakkında 24 dosya olan Sefa Sirmen bile korkmuyor. Bir bildikleri mi var, nedir?
***
Başbakan'ın yüksek sesle okuduğu "damardan girme, hortumları kesme" nutuklarını tatlı tatlı dinlerken aklımıza gelen soruyu sizlerle paylaşalım:
Kendi dokunulmazlığının kalkmasından ve açıklarının ortaya çıkmasından bu kadar korkan bir kadro başkalarının yolsuzluğu üzerine gidebilir mi?
"Hortumcu basın" ile ufak ufak ilerletilen samimiyet de bunu göstermiyor mu?


Başbakan Erdoğan, "Maalesef geçmişte cehalete karşı savaşmadık" demiş! Cehalete karşı savaşılmış olsaydı şimdi başımızda başka birisi olurdu...