Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Bir kısım medyaya bakarsak ekonomimiz fena halde! iyi yolda... Enflasyon ve faizler düşüyor, ihracat artıyor, piyasa her geçen gün canlandıkça canlanıyor vs. vs. Peki, İzmitli eczacı dostumuza sorarsak...
"Bunca yıllık eczane sahibiyim, devletten ilaç parası alacağımızı bu kadar uzun süredir tahsil edemediğimiz bir başka dönem daha hatırlamıyorum. Örneğin Maliye Bakanlığı 6 aydır borcunu ödemiyor. Geçenlerde paramı istemek için İzmit Vergi Dairesi'ne gittim. Konuştuğum yetkili, ne parası, 70 milyar lira elektrik borcumuz var, Ankara sadece beş milyar gönderdi, yakında bizi mum ışığında çalışırken görürsen şaşırma deyince tersyüz geri döndüm. Ekonomi iyiye gidiyorsa devlet bizim alacaklarımızı niye ödemiyor?"
Dostumuza birtakım şom ağızlılara kulak asmamasını, moralini bozmamasını, bunun için de bol bol gazete okumasını tavsiye ettik."


Uluslararası platformda "Türkiye" markası oluşturmaya çalışıyormuşuz. Turistlere tecavüzler o markayı oluşturdu bile...



23 Nisan, Meclis Başkanı'nın türbanlı davetine ilişkin tartışmalarla geçti.
19 Mayıs "Gösterileri stat dışına çıkaralım" hezeyanıyla gölgelendi.
29 Ekim, Çankaya Daveti üzerinde kopartılan gürültüyle ezildi.
10 Kasım'ı AKP'li Salih Kapusuz Beyefendi "Üçüncü Dünya ülkelerindeki gibi merasimler yaparak muasır medeniyet seviyesine erişilmez" safsatasıyla küçümsemeye çalıştı.
Milli heyecanı bir biçimde bulandırmak bu iktidarın politikası gibi görünüyor.
Biz mi yanılıyoruz?


Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bundan üç hafta önce Uzanlar'a seslenirken söylediği sözler hatırlardadır:
- Herkes yargıya güvensin...
Anayasa Adalet Karma Komisyonu Başkanı AKP'li Prof. Burhan Kuzu ise dokunulmazlıkların neden kaldırılmadığı sorusuna sürekli aynı yanıtı veriyor:
- Milletvekillerinin yargıya güveni yok.
Herkes yargıya güvenecek. Ama iktidar miletvekilleri güvenmeyecek. Olur şey mi? Şuna "Milletvekilleri kendi sicillerine güvenmiyor" deseniz nasıl olur?


Samsun'daki Ballıca sigara fabrikasının bazı çalışanları başka tesislere nakledilmeleri için dilekçe vermişler. Fabrika Müdürü Muammer Yavuz imzalı yanıtta naklen personel atamalarının ikinci bir talimata kadar durdurulduğu belirtilmiş. Yönetim Kurulu'nun 6 Ekim tarihli toplantısında ise (Sadece 6 gün sonra) 7 elemanın nakil isteği yönetim kurulunca onaylanmış. Neden? Çünkü araya parti ve sendika girmiş. Muammer Bey ne dersiniz bu işe?


Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, dünkü manşetimizde yer alan haberde sergilendiği üzere, türban yasağının AB'nin ilerleme raporuna girmemesini eleştirmiş. Muhalefette oldukları dönemden beri bunu talep ettiklerini söylemiş. Böylece hem muhalefette hem iktidarda oldukları dönemde Türkiye'yi AB'ye şikâyet ettiklerini itiraf etmiş.
Böyle bir duruma ilk kez rastlanıyor.
İlk kez bir Dışişleri Bakanı Türkiye'yi dışarıya şikâyet ederek eleştirilmesini istiyor. Eleştirmedikleri için onları eleştiriyor.
Dışişleri Bakanı'nın sözlerini dikkatle okuduk...
Sayın Gül "Türban yasağı"nı toptan ele alıyor.
Bir ayrıma gitmiyor. Oysa iki farklı konu var.
Türkiye'de özel yaşamda başörtüsü ve türban serbesttir.
"Kamu alanı"nın sınırları konusundaki tartışmaları bir kenara bırakalım.
En azından "kamu görevinde" türban yasaktır ve bunun mantıklı bir gerekçesi vardır. Kamu görevlisi tarafsız durmak zorundadır.
Bu yüzden Avrupa'nın ve dünyanın uygar ülkelerinde "devlet görevinde" türban gibi dini simgeler yasaktır.
Türkiye'de de türban dini simge sayılmış ve hem Anayasa Mahkemesi hem Yargıtay kararlarıyla "okullarda ve devlet dairelerinde" yasaklanmıştır.
Şu sırada Fransa aynı yola gidiyor. Almanya aynı yolda.
En azından kamu görevindeki yasak konusunda hiç tartışma yok.
Abdullah Gül'ün kamu görevindeki türban yasağını da eleştiri kapsamına alması, en azından yasallıkla ve yasalara saygıyla bağdaşmıyor.
***
AÇIKLAMA... Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Diriöz, dün Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün İlerleme Raporu'nda Kıbrıs koşulunun yer almasına tepkisiz kaldığı yolundaki söylentilerin doğru olmadığını, konu öğrenilince Kıbrıs'ın rapordan çıkartılması için her türlü temasın yapıldığını söyledi.
Bu arada dünkü sütunumuzda "Rum Patriğinin sadece dünyevi meselelerle ilgileneceği" şeklinde bir cümle yayımlandı. Oradaki "dünyevi" sözcüğü "uhrevi" olacaktır. Düzeltir, özür dileriz.