Eğitim hayatının çağdaşlaştırılmasına katkı amacıyla "vatandaş seferberliği" temelinde çalışmalar yapan Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı, önceki akşam Hyatt Regency Oteli'nde bir bilgilendirme toplantısı düzenledi.
Toplantı sonrasındaki kokteylde sohbetler, ağırlıklı olarak "8 yıllık kesintisiz ilköğretim" üzerinde yoğunlaştı. Arkadaşımız Aydın Arıcıoğlu da davetliler arasında bulunan Emekli Orgeneral Muhsin Batur'a Refahyol'un bu konudaki son yaklaşımlarını nasıl değerlendirdiğini sordu. Ve şu yanıtı aldı:
- Bu işi sulandırmaya çalışıyorlar. Latin alfabesiyle bile doğru dürüst okuyup yazamayan küçücük çocukların anlamını bilmeden Arapça Kur'an ezberlemelerine "din eğitimi" denebilir mi?.. Bilinçli din öğrenimi, Türkçe öğretimle mümkün olur. Bakın, çağ nereye gidiyor, biz neredeyiz... Size bir örnek vereyim... Bir arkadaşımız geçenlerde Amerika'da ciddi bir ameliyat geçirdi. O günün akşamı "Geçmiş olsun!" demek için telefonla aradım... Dedi ki bana; "Bugünkü açıklamanı okudum, aynı fikirdeyim!.." Şaşırdım... Daha konuşmayı yaptığım günün akşamındayız; ertesi günün gazetesi yayınlanmamış. Arkadaşım Amerika'daki hastanede, gazetede çıkacak olan haberi bizden önce okuyabiliyor... Hastanenin İnternet sisteminde okumuş... Böyle bir çağda yaşıyoruz.. Ve eğitim sistemini geriye doğru çekme çabalarıyla uğraşıyoruz hƒlƒ...
Metro tezgahıyla ilgili dünkü yazımız üzerine Metro ihalesine Fransız Cegelec firmasıyla ortak giren Cengiz İnşaat'ın sahibi Mehmet Cengiz aradı. Telefon sohbetimizde, söylentilerin aksine Refah Partisiyle en küçük bir ilişkisinin olmadığını söyledi... Anlattığına göre... Kendileri Fransız Cegelec firmasıyla 1989'dan bu yana ortak işler yapıyordu... İstanbul metrosunun elektro mekanik ihalesine de birlikte girmeyi kararlaştırmışlardı. Bu aşamada Refah Partisi'ne yakın Albayrak firması, aralarına katılmak için başvurmuş; Mehmet Cengiz'in "kıramayacağı kimi dostları" nın araya girmesiyle onlar da Albayrak'ı ortaklığa kabul etmişlerdi.(Elbette bu firmanın kendilerine ihalede şans getireceğini de ummuşlardı)
Neticede... Cengiz İnşaat, RP'yle ilişkisi bulunmayan, piyasada isim yapmış bir inşaat fırması olsa da... RP'ye yakın Albayrak firmasının bu ihalede aldığı rolü olağan görmeye imkan yok. Belli ki Anakent Belediyesi bu kanaldan RP'li firmayı besleyecek, karşılığında da anlamlı ve okkalı "teşekkür" ler alacak... Yoksa Albayrak firması neden araya sokuşturulsun.
Eğer bunları CHP'li bir belediye yapsaydı adı "İkinci İSKİ skandalı" olurdu. Bu defa henüz adı koyulmadı...
Tempo Dergisinin dün piyasaya çıkan son sayısında RP'li Hasan Hüseyin Ceylan tanıtılıyor. Otomobili "Omega" imiş... Parfümü "Chanel", Elbisesi "Pierre Cardin", Kravatı "Ricci"... Bir gerçek bir kez daha anlaşılıyor ki... Erbakan takımı kendilerinden olmayanlara "Batı aşığı", "Taklitçi" gibi sıfatlar yakıştırırken onları hor gördüklerinden değil... Onlar gibi olamadıklarından kızıyorlar. Neyse, gelelim sadede... Tempo muhabiri soruyor:
- Peki sporla aranız nasıl?
Hasan Hüseyin Ceylan yanıt veriyor:
- Koyu bir Fenerbahçe taraftarıyım. Geçen hafta Ali Şen ile Orhan Keçeli gelip beni Fenerbahçe üyesi yaptılar.
İyi mi? Ali Şen'i sık sık Atatürk'ü andığı ve Anıtkabir ziyareti yaptığı için övmüştük. O arada Adalet Bakanı Şevket Kazan'ı ziyaret etmelerinin üzerinde durmamıştık. Ancak Ceylan'ı da üye kaydetmeleri gösteriyor ki, Fener yönetimi RP'yle kaynaşmak için özel bir gayret içinde. Bir yandan Atatürkçülük oynuyorlar, bir yandan RP'cilik... Bravo...
Kapmalı fıkrayı Deniz Som'dan kaptık.
Memleketin birinde işveli bir kadın doktora gitmiş. Söz memleketten dışarı, doktor biraz tacizciymiş. Soyunun demiş, kadın üstündekileri çıkartmış, kombinezonuyla muayene masasına yatmış. Doktor kadının bacaklarını okşarken sormuş:
-Ne yapıyorum şimdi?
Kadın iç geçirerek yanıt vermiş:
-Selülit kontrolü yapıyorsunuz herhalde doktor beyciğim.
Biraz sonra doktorun elleri kadının göğüslerindeymiş:
-Şimdi ne yapıyorum?
Kadın halinden memnun:
-Göğüslerimde ur var mı diye bakıyorsunuz herhalde...
Derken, doktor da kadın da halının üstünde bulmuşlar kendilerini...
Doktor yine sormuş:
-Peki, şimdi ne yapıyorum?
Kadın:
- AİDS kapıyorsunuz!
Dün sabah, Best FM'de Mesut Yılmaz' ı dinliyoruz. Mithat Bereket' in 8 yıllık zorunlu eğitime ilişkin sorusunu yanıtlıyor ve her zamanki gibi "öyle mi deseeemmm, yoksa böyle mi deseeemmm... Ne desem de hiçbir şey demesem, fincancı katırlarını ürkütmesem" havasında konuşuyor...
8 yıllık kesintisiz zorunlu temel eğitime taraftarlarmış da...Ancak bunun uygulanması konusunda bazı tereddütleri varmış da...İmam Hatip okullarında verilen Kur'an ve Arapça derslerini, temel eğitimin 6, 7 ve 8. sınıflarına okutmak gibi ortayol bir formüle sıcak bakıyorlarmış da...Çünkü bu derslerin ileriki yaşlarda verilmeye kalkılması halinde zaman geçmiş olabilirmiş de...Bu yüzden imam hatip ağırlıklı eğitimi tercih edecek çocuklara, bu tercihlerini karşılayacak özel program uygulanabilirmiş de... Ayrıca bu konuların uzmanları tarafından uzun uzun tartışılması, kararın ondan sonra verilmesi gerekirmiş de... Kıvırtıyor da kıvırtıyor...
Oysa Mesut Bey'in "tartışılmalı" dediği bu konu "uzmanlar tarafından " uzun uzun tartışıldı. Milli Eğitim Şurasında geçen yıl yapılan tartışmalara Refah Partisi ile ANAP'ın temsilcileri de katıldı. Görüşlerini istedikleri gibi dile getirdiler. Sonunda Şura'da "Kesintisiz 8 yıl kararı" alındı. ANAP bu kararı benimsedi.
Mesut Bey'in bütün bunlardan haberi yok mu?
Elbette var. Ama partisindeki gerici kanadı memnun etmek için yokmuş gibi görünüyor, kıvırttıkça kıvırıyor. Hatırlarsınız... Geçen yıl 3 ay iktidar olan Anayol'un protokoluna "kesintisiz 8 yıl" ilkesi konulmuş, ancak Mesut Bey programı okurken birden bazı satırları atlayarak o maddeyi beş artı üç formülüne dönüştürmüştü.
Peki bütün bunları gören partinin ilerici ve çağdaş kanadı ne yapıyor? Hiç... Anlaşılan onların da iktidar uğruna terketmeyecekleri ilkeleri pek yok...