Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Melih Aşık


Demokrasi ve milli iradeden en az söz etmesi gereken kişi, Malum Hanım, şu günlerde bu yüce kavramlardan en çok söz eden kişi durumunda. Cumhurbaşkanı'na hitaben diyor ki:
- Milli iradeye ipotek koyamazsınız...
Bunu söylerken bir yandan da milletvekillerine tek tek:
"Mesut Yılmaz Hükümetine güvenoyu vermeyeceğim"
diye deklarasyon imzalatıyor.
Böylece milletvekillerinin iradesine bizzat ipotek koyuyor.
Erbakan kendi koydukları bu ipoteği hatırlatarak:
- Mesut Yılmaz emaneti derhal geri vermelidir, diyor, işte elimde 280 küsur imza var...
İyi de... Hangi koşulda alındığı belli olmayan bu imzaların sahipleri "Mesut Yılmaz'a güvenoyu vermeyeceğim" diyor.
Bu imzalar "DYP - RP - BBP Koalisyonuna güvenoyu vereceğim" demiyor ki...
Erbakan, basın toplantısında Demirel'in 20 yıl önceki demeçleriyle bugünkü tavrı arasındaki çelişkilere dikkati çekiyor.
Sanki kendilerinin 20 ay önce birbirleri hakkında söyledikleriyle bugünkü birliktelikleri daha az çelişkili...
Milli iradeye gelince... İdris Akyüz yazdı. ANAP, DSP, CHP'nin toplam oyu RP, DYP, BBP'nin toplam oyundan 1 milyon daha fazla. Sayı da tutmuyor.


Çok kişinin dikkatinden kaçtı ama okurumuz Birsen Yıldızbaş'ın dikkatinden kaçmamış:
- Dikkat ederseniz Tansu Hanım "gerekirse şehit de veririz" diyor...
- Evet...
- Ama "Gerekirse şehit de oluruz" demeye dili varmıyor...
Doğru bir tespit... Nasıl olsa can başkasının... Bol keseden ver...
Okurumuz Yavuz Bey ise sorunu bir başka yönden inceliyor:
- İnsanlar kutsal amaçlar uğruna ölürse şehit olur, diyor, yaralanırsa gazi olur. Tansu Hanım'ım koltuğu uğruna kendini harcayana ise ne şehit ne gazi, ancak niyazi derler.


Antalyalı okurumuz Fatma Gürkaş güncel gelişmeler içinde ilginç bir noktaya dikkati çekiyor ve bakınız faks mesajında ne diyor:
"Sade bir vatandaş olarak benim merak ettiğim bir konu var. Tansu Çiller RP ve BBP ile zaman zaman yaptığı görüşmelerde yanında DYP'den hiç kimseyi almıyor da (görüşmelere şahit olması açısından) neden Mesut Yılmaz'la yaptığı dünkü görüşmede Nahit Menteşe'yi not alması için yanında bulunduruyor?
Acaba diyorum, RP'ye verdiği tavizleri kurmaylarının öğrenmesini istemediği için mi?"


Aydın Boysan 16'ıncı kitabı "Yaşama Sevinci" ni geçen hafta sonu Galatasaray'daki Sabah Kitapçısı'nda imzaladı. Fakat diğer yazarlardan farklı olarak... Kitapla birlikte şişe de imzaladı.
Aydın Ağabey'in imza gününe iki torba dolusu rakıyla geldiğini gören Sabah Kitabevi'nin Genel Müdürü Haluk Arığ sordu:
- Bu şişeler nedir ağabey?
- Promosyon...
- Ne promosyonu?
- Gazeteler promosyon olarak bisiklet televizyon falan veriyor ya... Ben de rakı veriyorum...
- Herkese mi?
- Herkese değil tabii... İçmesini bilene..
Aydın
Ağabey kimi dostlarına kitabı yanında bir şişe de rakı imzalayıp verdi. Böylece şair, yazar ve bilumum sanatçıların yakın dostu "rakı"ya ilk kez edebi bir kişilik kazandırdı. Resimde Mimar Egemen Akalın hanıma rakı imzalarken görülüyor Aydın Ağabey. Afiyetle...


Bodrum Kalesi'nde bulunan `şapel'in (küçük kilise) RP'li Kültür Bakanı İsmail Kahraman eliyle `mescit' haline getirilmesi.. ve.. içinde bulunan Doğu Roma dönemi gemi maketinin "parçalanmak pahasına" bir başka yere taşınması projesi hakkında yazdığımız yazıya Kültür Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği bir yanıt gönderdi... Deniyor ki:
"...Bakanlığımız bu çalışmanın gereği olarak gemiyi kale içinde inşa edilen mekanda muhafaza etmekle görevli olduğu gibi, aynı şekilde tarihi mekanı bütünleştiren minareyi de onarmakla yükümlüdür... Bakanlığımızca sözkonusu mekanın tarihi konumuna ve gayesine uygun olarak en iyi şekilde muhafaza ve teşhirine çalışılmaktadır. Gemi içersindeki sualtı eserleri aynen teşhir edilecektir. Bazılarının hayallerinde canlandırdıkları gibi mescidin namaz kılınmak üzere yapılması da sözkonusu değildir. Amaç, ne gemiyi ne müzeyi yok etmek, ne de ibadete açık bir mescit yapmaktır..."
Üstü kapalı ve lastikli bir açıklama...
Bodrum'da yaşayan ve gelişmeleri çok yakından izleyen arkeolog dostumuz diyor ki:
- Kültür Bakanı'nın Muğla Valiliği'ne yazdığı yazıda, yeni düzenlemenin "amacı"ndan açıkça söz ediliyor: "Cami sergilemesi yapılmak üzere" deniyor. Anlaşılan, şapeli belki ibadete açık mescit yapmayacak ama yine de boşaltacaklar. Planları gemi batığını kale içinde inşa edilen başka bir mekana taşımak... O mekan ise Kaş - Uluburun'da 1982 yılında çıkarılan dünyanın en eski gemi batığının sergilenmesi için tahsis edilmiştir. Şapeldeki geminin sökülüp oraya götürülmesi tahribata yol açacağı gibi, bu durumda Uluburun batığının sergilenme olanağı da yok edilmiş olacaktır."
Kültür Bakanı, Kayseri ve Trabzon'da da kendi başına benzer düzenlemeler yapıyor.
Kültür ve demokrasiye biraz saygılı insan bunları yapar mı?..
Böyle kararlar her ülkede geniş bir sanat ve kültür çevresinde tartışılır... Karar ancak bu tartışmaların gösterdiği doğrultuda alınır. Kültür Bakanı aslen hukukçu... Kültürle, müzeyle, tarihi eserle ilgisi yok. Üstelik... Bir kez dahi Bodrum'a gelip bu mekanı gezmemiş. Oturduğu yerden kararlar alıyor. Kararların da tek amacı var: Refah tabanına ucuz ve kolay tarafından selam göndermek. Bu uğurda neleri harcadığı ise önemsiz... Tarihmiş, kültürmüş, batıkmış, müzeymiş... Bunların değeri onca üç beş oyu geçmiyor tabii...

Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr