Ziyaretimize gelen bir yabancı gazeteci sohbet sırasında "Türkiye neden iflasın eşiğine geldi?" diye sorunca, en kısa yoldan yanıtlamayı denedik:
- Siyasetçiler devlet bankalarını, kimi işadamları da özel bankaları boşalttı. Ekonominin çarklarını döndürecek para kalmayınca ülke iflas bayrağını çekti.
- Bu durumdan kurtulmanın bir yolu olmalı?
- O pek mümkün görünmüyor?
- Neden?
- Çünkü soygunu yürüten "siyasetçi - bürokrat - işadamı" koalisyonu aynen iktidarda. Bunlar çalınan paraları geri almak yerine soygunun izlerini silmeye, hortumcuları kurtarmaya çalışıyor. Yeni hırsızlıkları önleyecek yasalar çıkmıyor. Buna karşılık savcıların yetkilerini kısan bir yasa üzerinde ısrar ediliyor. Görevini iyi yapan savcılara ikide bir ceza veriliyor. Mahkemeler kararsız. Zaman aşımına uğrayan dava sayısı sonuçlanan dava sayısını çoktan geçti. Ülkeyi batıranlar hala iktidarda. Ve halk birşey yapamıyor. Bütün sorun bu...
Halk büyük yalan söylemediği için devletin söylediği büyük yalanları doğru zanneder.
Adolf Hitler
İGDAŞ vatandaşı gaza getirip soyarken, Tayyip Beyler, Müfit Beyler Londra belediye başkanı mıydılar acaba?
Bin Ladin ve Taliban mikrobunu bizzat üreten üreten ABD, onlarla arası bozulunca bu meseleyle hiç ilgisi olmayan insanları öldürmeye başladı. TİME Dergisinin okur mektupları sütununda vicdan sahibi bir Amerikalı okur değişik fikir veriyor:
- Savaş uçaklarımız kentlerin üzerinden (bomba atmadan) yarım saatte bir uçsun. Kentlerdeki insanlar gürültü nedeniyle uyuyamayacak, psikolojik çöküntüye uğrayacak ve teröristleri yakalayıp bize teslim edecektir...
Sağlık Bakanı Osman Durmuş, uzaktan, gelen postacıyı görünce, telaşla kapıyı pencereyi kapatarak; "Evde yokuz" numarasına yatmış.
Karısı:
- Hayrola Osman, demiş, şarbondan mı korkuyorsun?
Durmuş:
- Ne şarbonu hanım... demiş. Biliyorsun eskiden bir sürü anarşik olaylara katıldık. Mahkemeden her an tebligat gelebilir. Zarfı alıp da sakata gelmeyelim!
Can Ozan
"Ladin'in 5. bölüğü sınırımıza yerleşti
Beyaz Saray'a en yakın gazeteci açıkladı: Bin Ladin'in El Kayda örgütüne bağlı 400 kişilik bir bölük Kuzey Irak'a yerleşti"
***
Bu haber, 25 Eylül 2001 tarihli Hürriyet'in sürmanşetinde yer aldı ve hemen ertesi gün hem Başbakanlık hem Genelkurmay tarafından yalanlandı. Gazeteyi bir günde yalancı çıkaran haberin kaynağı Newyork Times'ın, "Beyaz Saray'a en yakın yazarı" diye tanıtılan William Safire' di.
Aradan birkaç gün geçti... Bu defa Newsweek'de Irak - Ladin bağlantısı kurmaya yönelik bir haber başgösterdi ve tabii basınımızın birinci sayfalarına taşındı:
"Irak'ın Ankara Büyükelçisi Faruk Hicazi' nin, 11 Eylül saldırısının elebaşısı Muhammed Atta ile Prag'da görüştüğü ortaya çıktı"
Görüşme ortaya çıktı(!) ama bu haberin de aslı astarı çıkmadı.
Derken, dünkü Hürriyet'in manşeti:
"Bütün gözler Büyükelçide"
"Irak'ın Ankara Büyükelçisi Faruk el Hicazi, 11 Eylül saldırılarına damgasını vuran Bin Ladin ile görüştüğü iddiasıyla dünya basınının odağı haline geldi"
Peki iddianın sahibi mi? Hürriyet'i daha bir ay önce yalancı çıkaran kişi, yani; Newyork Times'ın Beyaz Saray'a en yakın gazetecisi William Safire !
***
Amerika'da bazı çevreler Irak'a saldırılması için can atıyor. Saddam ile Ladin arasında bağlantı kurulabildiği takdirde saldırı gündeme girecek. William Safire yazdığı yazılarla, (içine yanlış haber de katarak) bir biçimde bu bağlantıyı kurmayı kendine misyon edinmiş görünüyor.
Savaşın Irak'a kaymasının Türkiye'de felakete yol açacağı bu kadar açıkken, kendine duyulan güveni yitirmiş bir yazara ve Irak'la ilgili güdümlü haberlere bu kadar kolay inanmasak iyi olmayacak mı?
Savaşın ne kadar süreceği, Amerika’nın elinde "son kullanma tarihi" gelmiş ne kadar silah olduğuna bağlı aslında!..
Cihan Demirci