Koç Holding ortak sigara üretimine girmek için British - American Tobacco ile görüşmelere başlarken... Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi Başkanı Prof. Elif Dağlı, Başkan Rahmi Koç'a üzüntülerini bildiren bir mektup gönderdi. Elif Dağlı mektubuna:
"...Sizin, ailenizin ve şirketler topluluğunuzun Türk insanı gözünde saygın bir yeri vardır. Bu saygıdan yola çıkarak, başta Türk Tabipleri Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Hemşireler Birliği, Türkiye Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, Toraks Derneği ve temsil ettiğimiz otuzu aşkın sağlık derneği ve vakfı adına size bu mektubu kaleme almayı gerekli bulduk..."
diye başlıyor... Sigaranın ülke çapındaki tahribatını anlatıyor. Şöyle devam ediyor:
"Sayın Koç, siz yıllardır hepimizin gurur duyduğu sanayi hamlesini başlatarak Türkiye'yi dışarda birçok Türk ürünü ile tanıttınız. Eğitime katkıda bulundunuz, okullar, üniversite kurdunuz. Amerikan Hastanesi sağlık konusunda İstanbul'un öncü kurumlarından... Temasınız olan Houston Methodist Hastanesi Türkiye'den giden birçok hastanın tedavi edildiği merkez oldu. Biz sizi eğitim ve sağlık konusundaki sorumluluğunuz ile tanıdık.
...Biz Türk insanının hayatını kurtarmak için gecesini gündüzüne katan sağlık çalışanları olarak, Koç Şirketler Topluluğu'nun dünyanın ölüm tacirleri arasında yer almasını istemiyoruz.
Koç ailesinin ana ve çocuk sağlığında gösterdiği hassasiyeti, bu öldürücü ürün için de gösterdiğini dünyaya duyurmak istiyoruz."
Okurumuz anlatıyor...
"Geçen yıl ünlü bir şirkette çalışan arkadaşımı ziyarete gitmiştim... Baktım giriş çıkış çok sıkı. Her tarafta kamera... Sebebini sordum:
- Hem gelen giden izleniyor... Hem de personelin hırsızlık yapıp yapmadığı kontrol ediliyor...
Bu okurumuz geçenlerde manşetlere çıkan bir haberle sarsılmış...
Çünkü personelini "hırsızlık yapıyor mu yapmıyor mu" diye kameralarla kontrol eden patronun sahibi olduğu bankayı boşalttığı (soyduğu) ortaya çıkmış!
Kaçak Cavit Çağlar'ın oğlu gece alemlerinde konuşmuş: "Bizde para bitmez!"
Eh, bizde de size para kaptıracak keriz bitmez!..
***
Kutan, "Bu cinayetlerin Hizbullah'a yararı yok" demiş... Demek ki hangi cinayetlerin yararı olduğunu biliyor zat - ı muhterem!..
Avukat, müvekkillerinden birine telgraf çekti:
"Kayınvalideniz dün gece öldü. Gömelim mi, mumyalayalım mı yoksa yakalım mı? Acele yanıt."
Yanıt hemen geldi:
"Emin olmak isterim. Her üçünü de yapın."
Demokrasilerde seçim bir umuttur. Ne yazık ki siyaseti parselleyen ve her biri icraat sınavında çakmış 5 partiden birini seçmeye dayalı bizim sistemde o umut da yok. Danıştay Emekli Üyesi Metin Şekercioğlu anlatıyor:
"Liseyi Elazığ'da bitirip çeşitli fakültelere dağıldık. Osman adlı bir arkadaşımız da İstanbul'da bir üniversiteye kaydoldu. Bir zaman sonra Osman'ı sordum arkadaşlara. Dediler ki:
- Yurtta kalıyor. Çamaşırlarını hiç yıkatmayıp kirli kirli biriktiriyor. Toplu mekanlara gideceği zaman çamaşırlarını ışığa tutuyor, hangisi daha temiz görünüyorsa onu giyip gidiyor...
Herhalde halkımızın seçimde yapacağı da Osman'ın çamaşır seçmesine benzeyecek..."
Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel bor madenlerinin devletleştirilmesine karşı çıkıyordu. Birden gazete sütunlarına Sina Gürel'in aşk hikayesi döküldü. DSP Milletveikili Hasan Metin, Genel Merkez'in komutlarına uymayan davranışlarda bulunuyordu. Onun da aile sorunları dökülüverdi medyaya... DSP milletvekili Hasan Düz DSP Genel Başkan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ı suçlayarak istifa etti. Dün baktık Sabah gazetesinin manşetinde Mustafa Düz'ün bir banka hikayesi... Neymiş hikaye? Efendim, DSP eski milletvekilleri Mustafa Düz ve Ersin Gök, bundan bir yıl kadar önce "Almanya'da bir firmadan deprem bölgesine 500 milyon dolarlık ucuz kredi bulduk, bize bu kadarlık teminat mektubu verin, krediyi size çıkaralım" diyerek Halkbank yöneticilerine başvurmuşlar. Halkbank bu öneriyi reddetmiş. Bu aracılıktan komisyon alma hayalleri suya düşen milletvekillerinden Mustafa Düz de, "Madem öyle, işte böyle" diyerek Halk Bankası yöneticileriyle bu bankadan sorumlu Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ı karalama kampanyası başlatmış.
Dün Mustafa Düz'e bu olayla ilgisini sorduk. Dedi ki:
- O haberi soruşturan muhabire, sözünü ettiği kredi olayının hiçbir yerinde yer almadığını söyledim. Bu konuda ne yazılı ne sözlü hiçbir girişimim olmadığını açıkladım, elinizde böyle bir belge varsa hodri meydan, açıklayın, dedim. Ama haber yine de o şekilde çıktı. Neden? Çünkü Hüsamettin Özkan'ın ayağına basmıştım. Sayın Özkan'a buradan çağrı yapıyorum. Bu konuda ellerinde ne somut belge varsa ortaya koysunlar. Ayrıca çamur atarak ortalığı bulandırmak yerine haklarındaki iddialara cevap versinler.