Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Ankara Temsilcimiz Fikret Bila'nın "Sivil Darbe Girişimi ve Ankara'da Irak Savaşları" adlı kitabının ilk bölümü gazetemizde yayımlanıyor. Bu bölümde Bülent Ecevit'e düzenlenen sivil darbe var... Ecevitler'e göre sivil darbenin baş aktörü Hüsamettin Özkan'dır... Ecevit darbeyi savuşturdu ve Özkan'ı yedi ama bu olayla birlikte DSP'nin parçalanma süreci de başladı. Parti hem dağıldı hem oyları yüzde 1'e indi. Sayın Ecevit'i son olarak Ankara'da Cumhurbaşkanı'nın verdiği davette gördük. Üzüldük... Güçlükle adım atabiliyordu. Zor ayakta duruyor gibiydi.
Dün DSP'li bir arkadaşımıza sorduk:
- 15 Kasım'da DSP Kurultayı yapılacaktı ne oldu?
- Bülent Bey o verdiği sözü unutmuş görünüyor.
- Peki Kurultay ne zaman?
- Son tarih 2004'ün nisanı... Ancak yerel seçimler bahane edilerek Kurultayın yine erteleneceğini düşünüyorum...
- Bülent Bey'in bir an önce Kongre'yi düzenleyip yönetimi genç insanlara bırakma gibi bir düşüncesi yok mu?
- Yok... Tam tersine şu anda Genel Merkez binasına Bülent Bey'in gelip çalışabilmesi için asansör yapılıyor...
"Mal benim değil mi içine bomba koyar patlatırım da yine kimseye vermem..."
DSP'de geçerli ilkenin bu olduğu görülüyor. Bülent Bey ufak ufak yeniden seçimlere ve başbakanlığa hazırlanıyor... İyi şanslar...

İstanbul'daki patlamalardan sonra olay yerine ilk giden, Amerikalılar olmuş.Belki de olay yerinin yakınlarında bir yerde patlamayı bekliyorlardı.

Dünyanın neresinde bir terör olayı olsa Hıristiyanlar El - Kaide'den... Müslümanlar ise CIA'den şüpheleniyor.

Ulaştırma Bakanlığı İstanbul Bölge Müdür Yardımcılığına Hayrettin İnan atandı...
Sayın İnan'ın ulaştırma ile ilgisi ne düzeydedir?
Herhalde okul servisi düzeyinde. Çünkü Hayrettin Bey'in mesleği ilkokul öğretmenliği... Son görev yeri Ümraniye İlköğretim Okulu... Ulaştırma ile ilgili hiçbir deneyimi yok. Peki neden o göreve atandı?
CHP Milletvekili Berhan Şimşek Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a yönelik soru önergesinde bu konudaki meraklarını dile getirdi. Hayrettin İnan'ın akrabası olup olmadığını sordu.
Yanıtı biz de merakla bekliyoruz...

Süleyman Demirel'in "Bana milliyetçiler suç işliyor dedirtemezsiniz", sözü tarihe geçmişti. Şimdi de kimi gazetelerde hatta hükümet beyanlarında "Bize Müslümanlar suç işliyor dedirtemezsiniz" gibi bir hava esiyor. Teröristin dinlisi de olur, dinsizi de... Bir teröristin Hıristiyan olması Hıristiyanlığı, Müslüman olması İslamiyeti yaralamaz. Ancak Müslüman suç işlemez diye diretirseniz sizin teröristin Müslüman olanını koruduğunuzu düşünürler. Bu tavır soruşturmanın esenliğini de ortadan kaldırır.

Başbakan Tayyip Erdoğan, dün parti grubunda medyayı eleştirdi:
- Sokakta ilk andan itibaren karşılaştığım sorulara bakınız, olmaz böyle şey. Bana ayrı soruyorlar, İçişleri Bakanımıza ve diğer yetkililere ayrı soruyorlar. Müsaade edin, bunun sağlıklı şekilde yürütülmesi için zamana ihtiyaç var. Vakti zamanı geldiğinde zaten gerekli açıklama yapılacaktır. Hatta basın mensupları olarak sizde bir bilgi oluşuyorsa bunu güvenlik güçlerine verip yardımcı olmalısınız. Ama bırakın yardımcı olmayı teşhir ediyorlar...
***
Meslektaşlarımızın bu tür olaylarda fazla heyecanlı davrandığı, her kafadan bir sesin çıktığı, gerçekler yerine varsayımlarla hareket edildiği, doğru ile eğrinin birbirine karıştığı gerçektir...
İyi ama hükümetten de her kafadan bir ses çıkmıyor mu?
Başbakan, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı hepsi ayrı yerlerde aynı sorulara bilgiç havalarda farklı cevaplar yetiştirmiyorlar mı?
Ciddi bir ülkede ciddi bir olay medyaya böyle mi aktarılır?
Elbette hayır...
Bir Batı ülkesinde büyük bir kaza ya da terör olayı meydana geldiğinde hemen bir ihbar masası kurulur... Yurttaşlar yakınlarıyla ilgili bilgi istediklerinde bu masaya başvurur. Ya da tanık oldukları, polise yararlı olabilecek gelişmeleri bu masaya bildirirler. Ayrıca bir de basın sözcüsü tayin edilir. Bu kişi muhtemelen üst düzey bir emniyet yetkilisi olur, günün belli saatlerinde basın toplantıları düzenleyerek medyaya sürekli bilgi verir. Medya tek kanaldan aydınlatılır. Gerçekler öne çıkar, sansasyon ikinci plana düşer.
Medyadan şikâyet yerine bu basit ve uygar yöntemi uygulamak gerekmez mi?

Evde kadın kocasını haşlıyor:
- Hiç olmazsa şu yan komşularımızı örnek al... Kaç yıllık evliler ama birbirlerine hâlâ balayında gibi davranıyorlar... Adam karısını arabada, kapının önünde, her yerde öpüyor... Yazıklar olsun! Sen neden aynı şeyi yapamıyorsun?
- Yaparım yapmasına ama, ben kadını iyi tanımıyorum...