"...Türkiye'nin temel sorunu yolsuzluktur ve siz bunun üzerine kararlılıkla gitmiyorsunuz.
Zekeriya Temizel iyi işler yapıyor ama yapmadıkları var. Sadettin Tantan da iyi işler yapıyor ama siyasi boyutuna gelince duruyorsunuz.
Daha önce irticai bir soruşturmada DGM'ye yönelik konuştunuz, arkasından Beyaz Enerjiyle ilgili savcıya müdahale ettiniz.
Yargıya baskı yapıyorsunuz...
Yolsuzlukları koruyor görüntüsü veriyorsunuz.
Bu yoksul halkın bankalarda 12 milyar doları gitti. Bugün hala kamu bankalarında yolsuzluklar oluyor. DDK devreye girdi diye niye rahatsız oluyorsunuz?
***
Bunlar Cumhurbaşkanı Sezer'in MGK'de Başbakan ve arkadaşlarına karşı sarfettiği cümlelerden bazıları...
Bu sözlerin altına hangi vatandaş imza atmaz?
Üslubu şöyle.. Sesinin tonu böyle... Ama konuşmanın özü bütün vatandaşların yüreğinden ve beyninden geçen duygu ve düşünceler...
Zaten Ecevit - Özkan ikilisini çileden çıkaran da ucu kendilerine dokunacak yolsuzlukların üzerine gidilmesi değil mi?
***
Gelelim Hüsamettin Özkan'ın şu komik:
- Hukukçuyum diyorsunuz, yasaya uymuyorsunuz. Yasa 'yüzde 10' derken evinizin kirasına 'yüzde 25' zam istiyorsunuz!" sözlerine...
İdare Hukuku Profesörü Ülkü Azrak diyor ki:
- Bu zatın hukuktan hiç anlamadığı bu beyanıyla ortaya çıkıyor. Çünkü yasadaki o hüküm özel hukukta "tamamlayıcı" ya da "yorumlayıcı" olarak nitelenen bir hüküm.. Yani yüzde 10 oranı sözleşmenin tarafları başka bir oran üzerinde uzlaşmamışlarsa geçerli olur. Bu arada aklıma bir fıkra geldi. Bir Alman, Amerikalı misafiriyle istasyonda tren bekliyor... Tren gecikince Amerikalı dayanamayıp;
- Anlaşıldı, diyor, Almanya'da da işler iyiden iyiye aksamaya başladı...
Alman hiddetleniyor:
- Öyle ama siz de zencileri öldürdünüz!
O hesap...
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer için inanılmaz sayıda destek mesajı geliyor... Adeta bir sevgi seli... "Cumhurbaşkanımızı harcatmayalım" diyen mesajlar... "Cumhurbaşkanıma dokunmayın" şeklinde sloganlar... "Umutlarımızın tükenme noktasında Sayın Sezer'le birlikte hayat bulduk, onu kaybetmeyelim" yollu dilekler... "O'nu banka hortumcularına ve çıkar çetelerine kurban vermeyelim" yollu çağrılar...
"Gerekirse miting yapalım" diyenler.
Bu kadar sevgi Türkiye'de pek az devlet adamına nasip oldu. Ve pek az devlet adamı böyle kısa zamanda bu kadar sevgiyi hak etti. Herhalde üzüntülü günlerin en büyük tesellisidir Cumhurbaşkanı için bu muazzam halk desteği...
Bülent Ecevit'in istikrar diye diye ülkeyi içine soktuğu istikrarsızlıkla ilgili bir okur fıkrası...
Adamın biri yağmurda arkadaşına bir şemsiye ödünç vermiş. Adam kullanıp yağmur bitince geri vermiş. Vermiş ama artık her fırsatta:
- Benim şemsiyem olmasa sırılsıklam ıslanmıştın,
der dururmuş. Sonunda arkadaşının canına tak etmiş. Bir gün birlikte yürürlerken adam yan taraftaki göle atlayıp çıkmış. Ve sormuş:
- Eğer şemsiyeyi vermese idin ben bundan fazla mı ıslanırdım?
Okurumuz diyor ki:
- Sayın Ecevit'in istikrar hükümeti olmasaydı Türkiye bundan daha kötü durumda mı olurdu?
Özel radyolardan birinde son MGK toplantısında çıkan kavga işleniyor. Sunucu, programa telefonla katılan dinleyicilere aynı soruyu soruyor:
- Sizce kavgada kim haklı? Cumhurbaşkanı mı, Başbakan mı?
Soruyu yanıtlayanların tamamına yakını Cumhurbaşkanından yana görüş açıklıyor. Bir dinleyici;
- Bence de Cumhurbaşkanı haklıdır, dedikten sonra devam ediyor:
- Ancak Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Hüsamettin Özkan'ın üzerine Anayasa kitabını atmasını da şiddetle kınıyorum.
- Bu hareketi yanlış buluyorsunuz yani?
- Tabii ki yanlış buluyorum. Masada koskoca sürahi şişesi dururken Cumhurbaşkanımızın yaptığı da iş mi?
Başbakan Ecevit, Cumhurbaşkanı Sezer için diyor ki:
- Bana bir diyeceği varsa başbaşa konuştuğumuzda belirtebilirdi
Ancak kendisi "Denetlemenin denetlemesi mi olurmuş" türünden eleştirileri medyaya yapıyor. Kendisinin açıkça eleştiri hakkı var. Ama Cumhurbaşkanı'nın aynı hakkı yok. Kaldı ki Cumhurbaşkanı'nın konuştuğu yer MGK... Bakın işe...
Bağdatın bombalanması Ecevit'e haber verilmemiş... Türkiye'deki dar gelirlilerin mutfaklarının bombalandığını söyledik de ne oldu?
Günay Kosova