Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bursa Uludağ Üniversitesi öğretim üyelerinin akademik ûnvanlarını birer Atatürk rozeti takarak aldıklarını (ve kimilerinin rozet takmaya gelmediğini) yazmıştık... Dicle Üniversitesi’nden bir doçent okurumuz diyor ki:
- Bizler Dicle Üniversitesi öğretim üyeleri doçent, yardımcı doçent, profesör ve diğer akademik ûnvanlarımızı hak etmemize rağmen alamadık. Kasım 2000 tarihinde doçentlik sınavında başarılı olarak doçent olmamıza ve üzerinden bir sene geçmesine rağmen halen kadrolarımıza atanamadık. O yüzden pek çok arkadaşımız Diyarbakır’ı terk ediyor... Ankara ne zaman duyacak sesimizi?..

Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince ötekiler de yanlış gider...
C.Bruno

Washington’da savaş aleyhtarı gösteriler yapılıyor... Amerikan polisi göstericileri sadece seyrediyor. Bakırköy’de savaş aleyhtarı gösteriler yapılıyor. Polis göstericileri döverek gözaltına alıyor. Kimi polislerin göstericilerin canını yakmak için özel çaba sarfettiğini televizyonlar gösteriyor. Bu noktada iki soru... Barış istemek mi suçtur, barış isteyeni dövmek mi? Teröre gerçekten karşı olan bir Hükümet, kendi vatandaşını barış istiyor diye dövdürür mü?

Ankaralı meslekdaşımız Hasan Uysal Gençlerbirliği - Galatasaray maçını izilemek için Ankara 19 Mayıs stadyumuna girerken gördüğü manzarayı aktarıyor:
"Seyyar satıcının biri yere serdiği örtünün üzerinde boy boy, model model cep telefonu satıyordu. Fiyatını sordum... En ucuzu 500 bin, en pahalısı 1.5 milyon lira, dedi... Satıcıya "Yahu amma da ucuz" diyecek oldum:
- Bunlar konuşmalık değil abi, atmalık telefon, demesin mi?

Fatih Terim'in Milan'da başarılı olması üzerine, geçen hafta keyifle Bülent Ecevit'i arayan İtalya Başbakanı Berlusconi:
- Sayın Ecevit, demiş, sizin şahsınızda Türk Milleti'ne çok teşekkür ediyorum. Çünkü bizi "Fatih Terim" adında bir Türk kurtardı.
Ecevit, acı acı gülmüş:
- Ne yazık ki, bizi de "Carlo Cottarelli" adında bir İtalyan batırdı!
Can Ozan

TÜSİAD eleştirilerine Ecevit’ten cevap: "Her şeyi altüst edebilirler!" Belki de baş aşağı olan memleket o zaman düzelir Bülent bey!..


Vatandaş Abdullah Özcan, define avcısıymış. Konya'da, bir mağarada Frigyalılar'dan kalma 550 ton külçe altın bulunduğunu tesbit etmiş (!) Konya Kültür Müdürlüğü'nden gerekli izni almış, adamlar tutmuş, kah dinamitle, kah dev iş makinesi ekskavatörle mağarayı hallaç pamuğu gibi atmaya başlamış. Şimdiye kadar 80 milyar lira masraf etmiş, daha ne kadar edeceği de belli değilmiş. "Ama" diyormuş, "Altınları bulursam hem ben kurtulacağım hem Türkiye."
Dünkü Sabah'ta gördüğümüz bu haberden sonra, "Artık umudumuz ne Ecevit ne de Kemal Derviş, umudumuz Abdullah Özcan (!) " diyor, Türkiye'nin önde gelen arkeologlarından Prof. Oluş Arık' a sormaya başlıyoruz.
-Bu işe siz ne diyorsunuz hocam?
- Önce, bu adamın mutlaka aklından zoru vardır, diyorum. Ardından da, ekskavatörle, dinamitle define aramak ve buna izin vermek cinayettir, diye ekliyorum. Böyle bir doğa katliamı olsa olsa herhalde bir tek bizim ülkemizde olur.
- Yetkililer böyle bir şeye nasıl izin verebiliyor peki?
- Bu konuda hem mevzuatımız yetersiz hem de definecileri denetleyecek eleman sayımız... İzin verme olayı tamamen o bölgedeki müzecilerin takdirine kalmış bir şey... Müzeciler, kazı yapmak için başvuranlara genellikle bu izni veriyorlar. Çünkü biliyorlar ki vermeseler adam bu kez kaçak yapacak kazıyı...Ama her şeye karşın, ekskavatörle, dinamitle kazı yapılmasına izin vermek tam bir cinayettir. Türkiye'de resmi olarak 100'lerce diyebileceğim defineci var ama gayri resmi olarak bu sayı binlerle ifade edilebilir.
-Arkeolojiye hayatını vermiş insanların böyle definelerden haberi olmazken, sıradan insanlar nasıl bu bilgilere ulaşabiliyorlar?
- Definecilikte akıl - mantık, bilim falan yoktur... Hayal vardır sadece...