Hortumcular yatlarında katlarında sefa sürüyorlar deyince, bir okurumuz aşağıdaki satırları yazma ihtiyacı duymuş:
- Hortumcular, mütevazi tekneleri ile marinalarda konaklayan benim gibi pekçok denizseveri de rahatsız etmektedir. Aynen yazdığınız gibi... Bu ekonomik krizin baş sorumluları, bu hortumcular, yabancı bayraklı süper yatlarında sefa sürmeğe devam etmektedirler. Havalarından geçilmez, ellerinde telefon bağıra bağıra "Ankara" ile konuşurlar...
Bir kuruş vergi vermedikleri gibi yakıtlarını export faslından ucuz alırlar.
Daha da önemlisi bunlara "mühim şahıslar"ın ziyareti eksik olmaz.
Ünlü siyasetçiler bu vergi kaçakçısı yabancı bayraklı teknelerden eksik olmazlar... Sonra bizden fedakarlık isterler...
Marinalardaki büyük motorlu yatların yüzde 80'i yabancı bayraklıdır. Bunların da yüzde 90'ı Türk sahiplidir. Herhalde bunların da yüzde 30'luk kısmı (belki çok daha fazlası) bizi bu hale getiren hortumculara, vurgunculara aittir.
Ama bunları ne maliye görür ne de basın...
Halkımız zaman zaman siyasetçiler ile hortumcuların suç ortağı olduğunu unutup hortumlanan paraların geri döneceğini zanneder. Ama çooook bekler...
Eğitimin amacı neyi değil, nasıl düşüneceğimizi anlatmak olmalıdır.
J.Beattie
MHP’nin yayla şenliklerinde Türklerin Ergenekon’dan çıkışı canlandırılmış. Devlet Bey biraz da krizden nasıl çıkacağımızla ilgilense...
Cihan Demirci
Mesut Yılmaz bir Kurultay konuşması yaptı... Koalisyon içinde yine tartıyşma çıktı. Üstad az ama öz konuşuyor! Gelin de İhsan Sabri Çağlayangil'in ünlü sözünü anımsamayın:
- Ben durup dururken meseleler yaratıp sonra da onları çözmeye çalışmakla vakit kaybetmem...
Atatürk'ün Karlsbad'da kaldığı evin kapısındaki tabelanın okunmaz hale geldiğini bir okurumuz bizlere aktarmıştı. Prag Büyükelçiliğimiz konuyla ilgileniyor. Bu arada okurumuz Muharrem İnce de Ata'nın Selanik'teki evinin kapısındaki tabelaya dikkati çekiyor:
"Türk milletinin büyük müceddidi ve Balkan ittihadının müzahiri Gazi Mustafa Kemal burada dünyaya gelmiştir. İşbu levha Türkiye Cumhuriyeti'nin 10'uncu yıldönümü münasebetiyle konulmuştur"
Acaba tabelayı Türkçeleştirmenin vakti gelmedi mi?
Genelkurmay Genel Sekreterliği’nin Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’ı posta erini fırçalar gibi fırçalaması, bizim demokrasinin henüz okul çağında bile olmadığını gösteriyor. Bu işin bir yanı... Madalyonun öte yanında da, ciddiyetsizliği hayat biçimi haline getirmiş olan bir siyasi lider var. "Ulusal Güvenlik anlayışı her ileri adımı engelliyor" diye bir söz attı ortaya... Gerisini boş bıraktı. Herkes kendine göre lafın içini doldururken, Silahlı Kuvvetler de eleştiriyi üstüne alınıp fırçayı salladı.
Oysa Mesut Bey’in ucunda parasal ve siyasal kazanç bulunmayan konularla ilgilenmediği gerçeğinden hareket edilerek, sözünü ettiği Ulusal Güvenlik kavramının pek de sanıldığı gibi geniş kapsamlı olmadığı algılanabilirdi.
Ne miydi Hazretin derdi?
Bizim duyumlarımıza göre baraja takılma endişesi içindeki Mesut Bey, HADEP’le seçim ittifakı arayışındadır. Ancak böyle bir girişimin önünün "ulusal güvenlik" gerekçeleriyle kesileceği telaşındadır.
Şimdiden bu yolu açmaya çalışmaktadır..
Dün konuyu HADEP Genel Başkan Yardımcısı Osman Özçelik ile konuştuk...
Sayın Özçelik ANAP ile aralarında şimdilik seçim ortaklığı yönünde "resmi bir temas" olmadığını kaydetti... Ancak dedi ki:
- ANAP’ın Doğulu milletvekillerinin önümüzdeki seçimde ittifak yapılması için Genel Merkez’e baskı yaptıklarını duyuyoruz... ANAP’ın Avrupa Birliği açılımlarını ve demokratik girişimlerini samimi buluyoruz. Ulusal güvenlikle ilgili konuların tartışmaya açılması yararlıdır. ANAP ile bir seçim ittifakını mümkün görebiliriz...
- Peki CHP, DYP, Saadet gibi partilerle?
- Baykal yönetimi bu konuda soğuktur. DYP ve Saadet Partisi de böyle bir ittifaka soğuk bakmaktadır.
- Ya Recep Tayyip ve arkadaşları..
- Onların uzun soluklu bir siyasi hareket yaratabileceklerini sanmıyoruz...
- Kala kala seçim ittifakı için en yakın parti ANAP kalıyor?
- Evet öyle...
Sanırız konu biraz olsun aydınlanıyor..