Melih Aşık
Zeytinburnu Belediye Başkanı Dr.
Adil Emecan geçenlerde bir grup gazeteciyle birlikte
Rauf Denktaş'ın davetlisi olarak Kıbrıs'a gitti.
Emecan ve gazeteciler ilk gün kendilerine tahsis edilen bir tur otobüsüyle Ada'yı dolaştılar. O arada garip birşey oldu. Otobüsteki gruba çevredeki tarihi ve turistik yerlerle ilgili bilgi veren rehber bir ara politikaya girdi. Ve ufak ufak
Rauf Denktaş'ı da eleştirmeye başladı. Dr.
Adil Emecan bu durumda birşeyler söylemek zorunluğu duydu. Rehbere görevinin politik yorum yapmak değil, sadece tarihi ve turistik değerler hakkında bilgi vermek olduğunu anımsattı. Rehber de konuyu değiştirdi. Tur bitti.
Akşam masada Dr.
Adil Emecan, Cumhurbaşkanı
Rauf Denktaş'a bu durumu anlattı.
Denktaş'ın böyle bir duruma çok kızacağı, derhal rehberin adını isteyeceği falan sanılıyordu. Türkiye'deki liderler öyle yapardı çünkü. Ancak
Denktaş bu anlatılana hemen hiç tepki göstermedi. Sadece güldü:
- O adamın işi tarihi eserleri anlatmak, dedi,
ben de bir tarihi eser olduğuma göre size beni de anlatmış. Üzerinde duracak bir konu değil...
Demokratlık lafla olmaz. Davranışla olur. Demokrat bir lider o anda
Rauf Denktaş'ın davrandığı gibi davranırdı. Masadakilerin
Denktaş'a sevgisi ve saygısı o yüzden biraz daha arttı...
Aramıza yeni katılan, değerli mizahçı arkadaşımız
Cihan Demirci dün hızlı tramvayda seyahat ederken birden şu anonsu duymuş:
"Sayın yolcular, lütfen çantalarınıza eşyanıza ve ceplerinize çok dikkat ediniz..."
Aynı anda arka taraftan biri fısıldamış:
- Galiba enişte tramvaya bindi...
Vakıfbank'ın RP'li Genel Müdürü
Nazım Ekren, Çankaya, Gaziosmanpaşa ve Merkez Şubelerinin başarılı hanım müdürlerini, sırf kadın olduklarından dolayı emekliye sevketti. Haber dün Radikal Gazetesinin manşetinde
"Taliban usulü kıyım" başlığıyla yer aldı.
Refahlılar kadının bırakın kendisini sesini bile sorun yapıyorlar biliyorsunuz.
Necmettin Hoca şarkı söyleyen kadın sesi duymamak için yalnız erkeklerin okuduğu bir İstiklal Marşı kasedini yanından ayırmıyor...
Kanal 7 ve diğer dinci televizyon kanallarına kadın şarkıcı çıkarılmıyor.(Buna karşılık kadınların erkek şarkıcıdan etkilenmedikleri varsayılıyor ve bol bol
Ahmet Özhan gösteriliyor.)
RP yanlısı Milli Gazete'nin Fıkıh köşesinde
Mehmet Talu'ya bir okur soruyor:
- Kadınların radyoda İslami program yapması caiz mi?
Yanıt:
- Kesinlikle caiz değildir. Çünkü kadınların sesleri de vücutları gibi namahremdir. Erkeklerin duymaması gerekir. Zaruretler müstesna...
RP'lilerin kadına bakışı bu çerçevededir. Ayrıca resmi devlet kuruluşu olan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın verdiği fetvalar hiç farklı değil...
Böyle olunca... Elbette imam hatip okullarında veya Kuran kurslarında 11 - 12 yaşından başlayarak çocuklara belletilen kadın imajı da aynı çerçevede olmaktadır.
Geleceği merak edenlere saygıyla duyurulur...
İsmet İnönü'nün aşağıdaki sözüne
Mehmet Emin Bora'nın dün elimize ulaşan
"Arpacık" adlı kitabında rastladık. Demiş ki hatıralarında
İsmet Paşa:
"Bir eşkıyayı ortadan kaldırmak için hükümetin başka bir eşkıya ile işbirliği yapması, asırlardan beri idare şekli olarak memleketin geleneğinde yerleşmiştir. Biz cumhuriyette böyle bir yola girmedik. Eşkıya ile devlet idaresinin bir tertibe, bir anlaşmaya girmesi olmaz. Devlet idaresinde böyle bir şeyi benim aklım almaz..."
Peki devlet, eşkıya ile işbirliği yaparsa ne olur?..
Çete oluşur...
Çeteler bir süre sonra kendi hesabına çalışmaya, her türlü pis işi yapmaya başlar. Sıkışınca da
"Ben herşeyi vatanım milletim için yaptım" diye kendini savunur, vatanseverliği kalkan olarak kullanır...
Çeteyi bir kez devlet içine soktunuz mu oradan çıkarmak artık mesele olur...
Çete devleti ele geçirir...
İsmet Paşa bütün bunları gören bir devlet adamıydı...
Gözü koltuktan başka birşey görmeyen siyaset tüccarları eşkıya ile ortak iş çevirelim derken ülkeyi götürüp çetelere teslim ettiler.
Şimdi milletçe çetelerin elinden kurtulmanın çaresini arıyoruz.
Ve bulmakta zorlanıyoruz...
Gazeteciler ve televizyoncular görev sırasında sık sık şehir eşkıyasıyla karşı karşıya gelir. Hırpalanır, dövülür. Ne hikmetse gazeteler ve televizyonlar genellikle kendi elemanlarının itilip kakılmasını olağan karşılar. Aslında halkın haber alma hakkına yapılan bu saldırı bazen küçük bir haber olur. Bazen olmaz.
İnterstar televizyonu önceki gece özlenen duyarlığı gösterdi. Gazeteci ve televizyoncuların,
"Susurluk sanıklarının yakınları" adı verilen silahlı ve karanlık kişilerce tartaklanmasını ilk haber olarak verdi. Gerekli yorumu da yaptı. Dayak yiyen, tartaklanan gazeteci ve televizyoncuya sahip çıktı. O yüzden kutluyoruz...
Yazara Emailm.asik@milliyet.com.tr