Daniel Colagrassi usta bir fotoğraf sanatçısı.. Usta bir aşçı... Aynı zamanda şairdir... Yazar arkadaşımız Mine Kırıkkanat'la evlendikten sonra İstanbul'un hemşehrisi oldu. Geliş gidişlerinde çektiği fotoğrafları geçen yıl sergiledi. Bu yıl da İstanbul şiirlerini biraraya topladı. Paris'te yaşayan karikatür ustası Selçuk Demirel'in enfes desenleriyle hoş bir kitap ortaya çıktı.
İşte o kitaptan, Hüseyin Baş'ın çevirdiği bir Daniel şiiri:
***
Sövmesini bilmiyorsan eğer/ İstanbul'da.../ Gerektiği zaman gerçekten!/ Selam vermez sana kimse.
Öfkelenmesini biliyorsan eğer/ İstanbul'da.../ Gerektiği zaman gerçekten!/ Dinlemez kimse sözünü.
Dövüşmesini bilmiyorsan eğer/ İstanbul'da / Gerektiği zaman gerçekten!/ Kimse saymaz seni.
Boğazlamayı bilmiyorsan eğer/ İstanbul'da.../ Gerektiği zaman gerçekten!/ Kimse adam yerine koymaz seni.
Ama kaçınmasını bildiysen eğer/ Gerçekten gerekse de!/ Öfkeden.../ Dövüşten.../ Cinayetten.../ Bela çıkaranlara sövüp sayarak
İstanbul'da!/ Mahalle komşusu sayacaklardır seni!
Hayat, içinde siyah rengi de bulunduran bir gökkuşağıdır.
Ecevit, vatandaşın birini:
"Bana güldü, benimle alay etti" diyerek; mahkemeye vermiş.
Yargıç ilk celsede şikayeti reddetmiş...
Kararı şöyle açıklamış:
"Sayın Ecevit'in iktidarında hiçbir vatandaşın yüzü gülmediğinden..."
***
Öğretmenler Günü dolayısıyla yaptığı konuşmasında, keyifli bir şekilde tüm öğretmenlere; "Afganistan'a öğretmen gönderilecektir" müjdesini veren Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'na sormuşlar:
- Sahi, Afganistan'a neden öğretmen gönderiyorsunuz?
Bostancıoğlu:
- Afgan halkına moral vermek amacıyla, demiş...
- Nasıl yani?
- Öğretmenlerimizi gören Afganlılar, yeryüzünde kendilerinden daha fakir insanlar olduğunu anlayacak ve hallerine şükredeceklerdir!
Can Ozan
Herkes yoksulluk çektiğinde, eğer birileri giderek daha da iyi duruma gelmiyorsa, hiç kimse daha kötü duruma düşmez.
Newyork'ta ikiz kulelere yapılan saldırıyla ilgili olarak 39 yurttaşımız haftalardır hapiste. Haklarında hiçbir açıklama yapılıyor. Gece ışıkları söndürüp televizyon izlerken içerde kaynak yaptıkları ihbarı üzerine tutuklanan 4 gencimiz de muhtemelen hala tutuklular arasında.
Kendini sadece Afganistan'a asker yollamakla yükümlü gören Ankara'dan ses çıkmıyor.
Bu arada ABD terör sanığı yabancıları gizli askeri mahkemelerde yargılama hazırlığını sürdürüyor.
ABD'de özellikle siyah tenli yabancılar için hukuk dibe vurmak üzeredir.
Amerikalılar da bunu görüyor. Aşağındaki fıkra onların imalatı...
İlkokul öğretmeni sınıfta öğrencilerine tek tek soruyor:
- Mary, dün okuldan çıktıktan sonra ne yaptığını anlatır mısın bize?
- Bahçede bebeklerimle evcilik oynadım öğretmenim!
- Çok güzel! Şimdi lütfen tahtaya geç ve "Bebeklerimi seviyorum!" yaz bize!..
***
- Peki Mike! Anlat bakalım! Dün sen ne yaptın okuldan çıkışında?..
- Bisiklete bindim...
- Öyleyse sen de geç tahtaya; "Bisiklete binmeyi seviyorum" yaz!
***
- Ve şimdi de sen Muhammed El Abdurrahman ibn Ahmet bin Abdullah Shahriz!.. Sen ne yaptın okul çıkışında?..
- Mary ve Mike ile bahçede oynamak istedim, fakat "Defol git pis Arap!" deyip beni kovdular.
- İnanamıyorum! Çok ayıp! Çok yakışıksız! Utanç verici! Şimdi geç tahtaya Muhammed al Abrurrahman ibn Akhmed bin Abdullah Shakhriz!.. Ve herkes bunu hatırlasın diye yüz defa altalta yaz bakalım:
"Amerika Birleşik Devletleri'nde ırkçı, etnik veya dini ayrımcılık işaretlerinden hiçbirini hoşgörüyle karşılamayacağız! "