Melih Aşık
"
Kurulacak olan hükümet, icraat hükümeti değil, seçim hükümeti olmalıdır. Baskın seçime karşıyız ama erken seçim için en uygun tarih bizce 1997'nin Ekim'idir. Ayrıca 8 yıllık temel eğitimi hemen hayata geçirilmesini, bunun yanısıra da devletin temel niteliğiyle ilgili hırsızlık ve yolsuzluklara bulaşmış milletvekillerinin dokunulmazlıklarını derhal kaldırılmasını istiyoruz."Bunlar,
Mesut Yılmaz'ın kurmaya hazırlandığı yeni hükümetle ilgili CHP'nin öne sürdüğü istekler...
Mesut Yılmaz ise koşulsuz uzlaşma isteğinde. Peki CHP neden kısa süreli olacağı kesin bir hükümeti desteklemek için koşullar öne sürüyor. Amaç siyasi ajantaj sağlamak mı?
Ali Topuz'a yöneltiyoruz soruyu.
-
Sayın Mesut Yılmaz'ın başkanlığında kurulacak hükümetin Refahyol'dan mutlaka farkı olmalıdır. Bunu da en başta 8 yıllık temel eğitim ve yolsuzluklar konusunda ortaya koymalıdır. En azından bu iki konuda Refahyol gibi davranacaksa, o zaman yeni hükümete ne gerek vardır?-
Peki, birkaç ay sonra seçime gidecek bir hükümet bunları yapabilir mi?- Yeter ki istesin! Çünkü bütün bunlar birkaç haftalık iştir bize göre...
-
Ya seçim hükümeti diye bastırmanız?- Birbirinden çok farklı, pekçok konuda ise taban tabana zıt 3-4 partinin kuracağı bir koalisyon hükümeti uzun süre işbaşında kalırsa, kendi içinde çıkacak sorunlar yüzünden yıpranmaya başlar. Bu nedenle çıtayı olabildiğinde alçak tutmalı ve mutlaka yapabileceği şeyleri gündemine almalıdır. Bu hükümetin yıpranıp Refah'ın yeniden umut haline gelmesindeki sakıncaları ise düşünmek bile istemiyorum. Ayrıca bize göre Ekim, Kasım ya da Aralık ayında yapılacak bir seçim, baskın seçim olarak nitelendirilemez ve sağlıklı bir seçimin altyapısını bu süre içinde hazırlamak mümkündür.
Ülkenin kültürünü ileri değil geri götürmek için amansız bir çaba içinde görünen Kültür Bakanı
İsmail Kahraman'ın son marifetleri kültürden nasibini almış her vatandaşı çileden çıkartacak cinsten...
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi içindeki `şapel'in (küçük kilise), `mescid' yapılması; içinde sergilenmekte olan Doğu Roma dönemine ait gemi batığının, buradan çıkarılıp "başka yere" nakledilmesi için hazırlık yapılıyor.. Kayseri Etnografya Müzesi'nin boşaltılmasına başlandı. 750 yıllık bu bina, Hunat Hatun Camii'ne devredilecek... Trabzon'da (dinci kesimlerce cami olarak tahsisi uzun süredir istenen) Ayasofya Müzesi de aynı şekilde boşaltılmakta.
Bu acele taşıma işleminde eski eserler ne hale gelir? Ne gider ne kalır? Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi içindeki şapelin "mescid"e dönüştürülüp ibadete açılması projesine tepki gösteren Bodrum Belediye Başkanı
Tuğrul Acar ve çevre gönüllüsü
Saynur Gelendost da var. Diyorlar ki:
- Bodrum Kalesi'nin hemen bitişiğinde cami var ve ihtiyacı rahatlıkla karşılıyor. Kültür Bakanı'nın şapelle ilgili projesi, kültür adına tam bir katliam. Çünkü içinde bulunan batık geminin "başka bir yere taşınması" mümkün değil. Gemiye ait kalıntılar, çok uzun çiviler ve yapıştırıcı kullanılarak maket haline getirilmiş. Bu ahşap maketin sökülüp yeniden monte edilmesi demek, paramparça edilmesi demek...
Bunlar Kültür Bakanı ve diğer RP'lilerin umurunda mı? Hayır.
Şevket Kazan bir konuşmasında "Yıllardır toprak altından çıkarılan bir takım taşları bize uygarlık diye yutturdular" dememiş miydi?
Kültüre bakışları bu kadar fakirdir...
Neyse ki bu hükümet gitmekte yerine
Mesut Yılmaz başkanlığında yeni bir hükümet gelmektedir, diye sevinenler varsa... Onlar da hemen sevinmesin... Kültüre
İsmail Kahraman'ı aratmayan darbeleri ilk kez
Mesut Yılmaz'ın geçen yıl kurduğu Anayol Hükümeti'nin Kültür Bakanı
Agah Oktay Güner vurmadı mı? Yeni kültür bakanı dikkatle izlenmeli...
Tarikatlardaki pis ilişkileri ortaya çıkardığı için RP'lilerin hışmını çeken araştırmacı yazar
İsmail Nacar' ın korumalarının geri çekildiğini pazar günü duyurmuştuk. CHP Genel Sekreteri
Adnan Keskin dün bir sohbet sırasında söz birara
İsmail Nacar'a gelince;,
-
Biliyor musunuz, benim de korumalarımı geri çektiler, diyor.
Kulaklarımıza inanamıyoruz. Ama nedenini biliyoruz; Çünkü
Adnan Keskin, CHP içinde tarikatçı ve irticacılara en net biçimde karşı çıkan bir isim... O yüzden önce evi kurşunlandı, sonra yüzlerce tehdit mektubu almaya başladı.
Refahyol'un siyasetçi ve bürokratları
İsmail Nacar ve
Adnan Keskin gibi isimleri korumasız bırakarak onları saldırganlara teslim ediyor.
Zora düştüklerinde demokrasi ve insan haklarını hatırlayan, birisine kızdıklarında alabildiğine pervasız ve vicdansız davranan bir siyasi kadro...
Türkiye her türlüsünü görmüştü, siyasi rakibinin canına böylesi pervasız kastedenini ilk kez görüyor.
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr