Fransız Meclisi'nin Ermeni tasarısını onaylayacağı haftalar öncesinden belliydi. Kılımızı kapırdatmadık. Aklımız tasarının onaylandığını görünce başımıza geldi. Bu defa tuhaf ve ilkel tepkiler göstermeye başladık.
Neyse ki ortalığa yavaş yavaş sağduyu egemen oluyor.
Bu uzun yolculukta sabırlı davranmamız gerektiğini Amerikalı Profesör Justin McCarthy şu sözlerle anlatıyor:
- Ermeniler Batı'yı kendi tezleri doğrultusunda "eğitmek" için 80 yıldır uğraşıyor. Siz de Batı toplumlarını eğitmelisiniz. Bunun için 20 - 30 yıllık bir çaba gerekecek. Ama mecbursunuz.
Ankara yakınlarında Beynam Ormanı kıyısında üye çoğunluğunu milletvekillerinin oluşturduğu bir kooperatif var. Kooperatif eski bakanlardan İsmet Özarslan öncülüğünde kuruldu. Taşeronluğu Aktaş inşaata verildi.
Aktaş İnşaat, yapacağı ödemeler için işçilerle bir anlaşma yaptı. Ne var ki bir süre sonra bilinmeyen bir anlaşmazlık yüzünden işi yarım bırakıp gitti.
İşçiler ellerinde anlaşma Ankara Büromuza geldiler.
Arkadaşımız Fahrettin Fidan'a durumu anlattılar.
Ellerindeki anlaşmayı gösterdiler... Fahrettin anlaşmayı okudu. Bitirirken kahkahalarla gülmeye başladı. Neden mi? Çünkü anlaşmanın son maddesi (afedersiniz) aynen şöyleydi:
- Uymayan puşttur...
Gaziantep’te afla çıkan 325 kişiden 153’ü cezaevine geri dönmüş... Geri kalanlar için de servis konsun bari!..
Mağdurdan geçilmeyen ülkemizin son mağdurlarını tanıyalım: "Dekoder Mağdurları"
Cihan Demirci
Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in kurduğu evlilik dışı ilişki "aldatma" kavramını da gündeme getirdi. Üstüne bir laz fıkrası iyi gider...
60'ındaki Temel, 18 yaşında bir kızla kırıştırmaya başlamış. Karısı durumu anlamış, muzipçe soruyor:
- Beni aldatıyor musun Temel?
- Hayır karıcuğum.
- Ya ne yapıyorsun?
- Çendimi aldatayrum...
Bugün iki kara günün birden; Uğur Mumcu'nun katlinin ve ekonomide 24 Ocak kararlarının yıldönümü... İki uğursuz günün biraraya gelmesi elbet tesadüf. Ne var ki Uğur Mumcu'nun katli ve 24 Ocak, birbiriyle hiç de ilgisiz değil.. Aksine çok bağlantılı kavramlar...
24 Ocak kararları Türkiye tarihinde bir dönüm noktası... IMF buyruklarının ekonomik anayasa haline geldiği... Küreselleşme adı altında Cumhuriyet'in son dayanaklarının eritildiği... Ülkenin ardına kadar sömürüye açıldığı... Bağımsız Türkiye kimliğinin dönüştürüldüğü bir yeni sürecin kilometre taşıdır...
24 Ocak kararlarının 20'inci yılındayız...
20 yıl boyunca, enfasyon düşecek... Yabancı sermaye gelecek... Türkiye'yi çok parlak günler bekliyor... Mucize yaratıyorsunuz masallarıyla uyutulan ülkemiz, ekonomik krizin tam göbeğine yerleşmiş kocaman bir fakirhanedir bugün...
Batılı ülkeler nezdinde Ermeni ya da Kürt lobisi kadar itibarı kalmamış, emekli memurunun maaşını saptama özgürlüğünü bile kaybetmiş, uzaktan kumanda ile yönetilir hale gelmiştir.
24 Ocak kararları ve bu kararları hayata geçirmek için düzenlenmiş 12 Eylül darbesi ile 12 Eylül Anayasası'nın amacı toplumu hak ve özgürlüklerden soyutlamak... Soygun ve sömürüye kapıları ardına kadar açmaktı.
Uğur Mumcu bu soygun ve sömürüye karşı savaştı.
Basının ve özgürlüğün sesini kesmek isteyenlerce öldürüldü.
Katliamın taşeronluğunu kimin yaptığı çok önemli değil. Cinayetin altında soygun, talan, vurgun erbabı cümle uğursuzların imzası vardır.
Sevgili Uğur'u saygıyla anıyor, 24 Ocak'ı lanetliyoruz...
Akıl alacak gibi değil ama... 20 Ocak'ta Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "yasa değişikliği", akaryakıt istasyonlarında yüzde 5'ten düşük alkol içeren içeceklerin satılmasına olanak tanıyor.
Demek ki... Yüzde 5'ten düşük alkol içeren "bira" da bundan böyle benzinci vitrinlerinde kaptan şoförün "mazotu" niyetine rahatça satılabilecek! Trafik canavarını azdırabilecek... Aklınızla bin yaşayın akılsızlar...