Televizyonda Türkiye - İsveç maçını izliyoruz. Maçı anlatan spiker öyle heyecanlı, öyle coşkulu, zaman zaman öyle laflar ediyor ki, insanın dikkati maçtan çok spikere yöneliyor. İşte spikerden kimi inciler:
. Hakan 52. dakikada golü öyle bir yazıyor ki, imzası filelerde hala duruyor.
. Kalede bir kartal var, kartal. O kartal Rüştü.
. Damarlarımızdaki kanın daha hızlı aktığını hissediyoruz artık.
. Şu anda sahada iki top var. Hakem görmedi. Daha doğrusu hiç kimse görmedi.
. Ali Sami Yen stadı tribünleri tezahüratını dalga dalga gönderiyor sahaya.
. Hakan ve Arif. Az adamla yakaladıklarında parçalarlar o İsveç savunmasını, parçalarlar...
. İki kez Avrupa kupasına katılan Türkiye, bu kez Dünya kupasının kapısını çalıyorlar. Hem de sert bir şekilde çalıyorlar.
. (İsveç'in birinci golünden sonra) Dayanamadık...Dayanamadık...Dayanamadık...2 dakika daha dayanamadık...
. (İsveç'in ikinci golünden sonra) İşte yıkıldığımız an. Andreas Anderson durumu 2 -1'e taşıyor. Ah, ah, ah...
Ecevit, Koray Aydın’ın istifası için "onurlu davranış" demiş. Beyefendi siz de böyle onurlu bir davranış düşünmez misiniz?
Cüneyt Canver
Deniz Kavukçuoğlu Marmaris'teki bir barda İngiliz bıçkınların kafaları çekerken önlerindeki şeylerle eğlendiklerini anlatıyor.. Tuvalete giderken bakmış çoğu dövmeli - küpeli gençler yüzbin liralıkların üzerindeki Atatürk resimlerine sakal, bıyık, gözlük vs. takıyorlar... Yaptığınız ayıp değil mi diyecek olmuş... Bıçkınlar:
- Bu para bir işe yaramıyor ki, demişler...
Kadıköy'den İskele Meydanı'ndaki tuvaletin ücreti 400 liraya yükselmiş bu arada... Bir kır kahvesinde küçük çay artık 600 bin lira...
Peki bu 100'lüklerin üzerinde neden hala Atatürk'ün resmi var...
Neden "Komedi Dans Üçlüsü" nün resimleri konmuyor paraların üzerine...
"Liderlik güç kullanmak değil, başkalarını güçlü kılmaktır."
Bennis
Adamın 13 yaşındaki oğlu önce Üzeyir Garih' in katili diye ilan edildi...Deli, tinerci diye damgalandı...Çocuğun katil olmadığı ortaya çıktı ama olan sadece çocuğa değil babaya da oldu. Patronu, artık seninle çalışamayız diyerek adamı kapının önüne koydu. Tüm ailenin hayatı karardı.
Baba şimdi işsiz, aile perişan.
***
Kendi halinde bir kadıncağızdı...Kayseri'de bir fabrikada temizlik işçisi olarak çalışıyordu. İstanbul'da askerliğini yapan oğlu Yener Yermez, Üzeyir Garih cinayetinin sanığı olarak yakalandı. Bu felaket yetmezmiş gibi, kadın işinden de oldu. O da patronu tarafından kapının önüne kondu.
Bir cinayet işlendi, fatura bu cinayetle uzaktan yakından ilgisi olmayan iki garibana çıkartıldı.
Yapılanlar insanlığa sığıyor mu?
Eğer sığmıyorsa yapılabilecek bir şeyler yok mu?
Madem ki İstanbul polisi yanlış bir gözaltı ile suçsuz bir çocuğun babasının işinden olmasına yolaçmıştır... İstanbul Valisi Erol Çakır, Fuat'ın babasının patronuna telefon açmalı, ondan haksız yere kovduğu babayı yeniden işe almasını istemelidir.
Kayseri'de idari yetkililer aynı insancıl davranışı göstermeli, Yener'in annesinin tekrar işine dönmesi için aracılık etmeliler.
İki ilin valisi için bu bir insanlık görevidir.
Eylül ayını yağmurlarla karşılarken günün anısına Haydar Ergülen'in birkaç dizesini ekleyelim:
Yağmurlu bir kahvede
şiir okumak isterdim
sanki dünyanın tüm şairlerinden bana
mektup gelmiş gibi hissederdim
şimdi bir yağmur arıyorum
bulursanız yazın adresime
bütün zarfları şiir diye saklayacağım orada
belki bir yağmur antolojisi oluruz
birike birike