Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Profesör Kenan Bulutay 1977 Ecevit Hükümeti'nde "İşletmeler Bakanı" olarak görev yapmıştı. Sonraki yıllarda 30'a yakın ülkede uzman olarak çalıştı. Halen Girne Amerikan Üniversitesi'nde ders veriyor.
Prof. Bulutay'ın piyasaya yeni bir kitabı çıktı: "Dünya Kazan Ben Kepçe..." Bu kitaptan birkaç çizgi aktaralım...
***
- Ne zaman uzaklaştırıldı Habip Burgiba iktidardan biliyor musunuz?
- Ne zaman?
- Aynı bakanlığa bir günde iki ayrı kişiyi atadığı zaman...
Öte yandan Churchill'e doktoru sen artık yaşlandın, istifa et, demiş. İtiraz etmiş İngiliz Başbakanı... Ve doktora bir ilkokul kitabı vererek "Bak içindeki şiiri ezbere okuyacağım" demiş. Doktor başını sallamış:
- Bu da benim dediğimi doğruluyor, bunayanlar hep yakın geçmişi unuturlar ama çocukluklarını çok iyi hatırlarlar.
Churchill
sonraki günlerde Başbakanlıktan uzaklaştırılmış..
***
Kenan Bulutay bir gün yolda Neyzen Tevfik'e rastlamış. Heyecanla sormuş:
- Siz Üstad Neyzen Tevfik misiniz?
- Üstad'ını atarsan doğru, demiş Neyzen Tevfik.
Eski nesil hakettiği ünvanları bile taşımaya tenezzül etmezdi.
Şimdikiler ise haketmedikleri ünvanlarla anılmak için milletin önünde binbir takla ve hava atmaktalar...

Avrupa Birliği'nin Katılım Ortaklığı belgesine karşılık Türkiye'nin görüşü olarak hazırlanan "Ulusal Program" bugün liderler zirvesinde ele alınacak. Uzun süren hazırlık döneminde yeni bir aşama başlayacak.
Acaba bu hazırlık sürecinde bir yanlışlık yapıldı mı? Bir eksiklik var mı?
Var...
Ulusal Rapor'un arkasında ulus yok...
Bürokratlar tarafından hazırlanan rapor liderlerin onayı ile kesinleşecek... Avrupa'ya bu şekliyle gönderilecek...
Peki ne yapılabilirdi diye sorarsanız.
Rapor kesinleşmeden önce kamuoyunun, düşünce odaklarının, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin tartışmasına sunulabilirdi. Alınacak görüşlerle zenginleştirilir, daha nitelikli hale getirilebilirdi. Arkasında halk desteği olan bir rapor Avrupa nezdinde de daha inandırıcı olur, Türkiye'nin elini güçlendirirdi.
OECD'den Mehmet Öğütçü dostumuz der ki bu konuda:
- OECD'de olsun Dünya Bankası gibi kuruluşlarda olsun kritik konular internet aracılığıyla kamuoyuna naklediliyor, o konuda fikri olanların düşünceleri alınıyor. Böylece hazırlanan raporlar zenginleştirildiği gibi raporun açıklanmasından sonra yapılacak eleştirilerin de önü alınmış oluyor.
Ulusal Belge'nin kamuoyunda tartışmaya sunulmasını öneririz. Biraz geç belki ama doğrusu o...

Alman Sosyal Demokrat Parti'nin Avrupa Parlamentosu'ndaki temsilcilerinden Ozan Ceyhun geçen hafta İstanbul'da yaptığı konuşmada dedi ki:
- Bakın, İsrail bugün çıkıp "AB'ye girmek istiyorum" dese AB içinde buna "hayır" diyebilecek ülke tanımıyorum. Ama İsrail'in buna ihtiyacı yok, dolayısıyla öyle bir talebi de yok. Türkiye'nin de aynı lükse sahip olması lazım. Türkiye'nin Katılım Ortaklığı belgesi ve "ulusal program"la bunu gerçekleştirme şansı var. AB'ye üye olmak için değil, tersine, aynen İsrail gibi "üye olmama" fiyakasına sahip olabilmek için...

Yaşı 90'a yaklaşan dedeyi 17 yaşındaki tazeyle evlendirmişler.
Herhalde miras meselesi falan...
Gerdek vakti gelmiş.
Gelin yatağın ucunda süklüm püklüm oturuyor.
Dede sormuş:
- Sana seks namına bir şey öğretmediler mi?
- Hayır demiş kızcağız.
- Ben de bütün bildiklerimi unuttum, ne yapacağız şimdi!?

Almanya'da bir lisede öğrenci olan Fritz, derslerde öğretmeni Helga'ya biraz fazla dikkatli bakıyormuş.
Helga bir ara koridorda Fritz'i yakalamış:
- Neden bana öyle dikkatli bakıyorsun?
- Sizi seviyorum.
- Ama ben çocukları sevmem.
- Öyleyse dikkatli oluruz...