Melih Aşık
Necmettin Erbakan yalancı medya(!)dan saymadığı kendine yakın yazarlara iki gece önce Başbakanlık Konutunda bir yemek vermiş. Yemeğe saptayabildiğimiz kadarıyla
Nazlı Ilıcak, Ali Bayramoğlu, Emin Pazarcı, Fehmi Koru, Yavuz Gökmen, Ömer Çelik, Zahit Akman, Behiç Kılıç, Tamer Korkmaz, Mustafa Karaalioğlu gibi isimler katılmış.
Erbakan yemekte az konuşmuş.
Yavuz Gökmen, dünka yazısında Erbakan'ın yemekteki kısa ama özlü sohbetini şöyle aktarıyordu:
- Önce çorba içtik, arkasından şu böreği geldi. Benim hamur işiyle aram iyi olmadığından su böreğini yemedim. Erbakan yemek sırasında söylediği en net sözlerden birini bu sırada etti:
"En iyi su böreğini Çırağan Sarayında yapıyorlar" dedi...
***
Başbakan
Erbakan bu sözleriyle su böreği meraklılarına adres gösterirken dolaylı olarak Başbakalık Konutu aşçısının böreğini pek beğenmediğini ihsas etmiş. Neyse ki son yıllarda başbakanlar bu Konut'ta uzun süre yaşamak zorunda kalmıyorlar. Bu arada Başbakan'ın özel yemeğine çağrılı gazeteciler ile Genelkurmay Brifingine çağrılı gazetecilerin yolu Esenboğa'da kesişmiş.
Nazlı Ilıcak, Akşam'daki yazısında kendi gazetelerine Genelkurmay'dan davet gelmemesini eleştiriyordu. Genelkurmay'ın brifingine Akşam'dan başka Zaman, Akit, Milli Gazete gibi yayın organlarından da gazeteci çağrılmamış. Başbakan'ın çağırığı gazetecileri Genelkurmay... Genelkurmay'ın çağırdığı gazetecileri Başbakan çağırmıyor. Basın da bir bölünme yaşanıyor...
Necmettin Erbakan partisinin grup toplantısında:
"Atom bombası patlatıyorum" diyerek Genelkurmay Başkanı
Karadayı' nın kendisini ziyaret edeceğini açıklıyor ve peşinden medya ile muhalefete sesleniyor:
"Ordumuzu rahat bırakın. Ordumuz yurt savunmasıyla ilgilidir. Kendi işinde gücündedir..."
Aynı dakikalarda Genelkurmay Başkanlığında basına brifing veriliyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez
"İç düşmanın dış düşmandan daha tehlikeli duruma geldiği " açıklanıyor... Erbakan Ordu'nun
"yurt savunmasıyla" ilgili olduğunu söylerken... Askerler yurdun PKK'ya ve RP'nin de pek uzağında olmayan irtica güçlerine karşı savunulması gerektiğini bildiriyor. Brifinge katılan yüksek rütbeli bir komutan bir gazeteciye şöyle fısıldıyor:
- İran, Libya, Suudi Arabistan gibi "laik cumhuriyet" i yıkmak isteyen güçler içerdeki unsurları kullanarak ülkeyi tehdit ediyorlar. O yüzden içeriye karşı daha dikkatli olmak zorundayız...
ANAP milletvekili
Bülent Akarcalı ile sohbet ederken soruyoruz:
- Ülkenin geleceği ile ilgili olarak Ordu'nun daha hassas ve uyanık olmasını, muhalefet partilerinin ise çok geride kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Ordu bir kurum, diyor
Akarcalı, siyasi partiler ise hala kurum değil. Ancak bunun sorumlusu da Ordu... Siyasi partiler 10 yılda bir darbe yedikler için, özellikle son darbeden bu yana kurumlaşmakta iyice zorlanıyorlar.
Ordu'nun siyasi partiler adına ülkenin gelceğini sahiplenmesi bugün için laik yurtaşlardan onay görüyor. Ancak siyasetçilerin görevini ordunun üstlenmesi uzun vadede çok sakıncalar taşıyan bir gelişmedir... Bu gelişme sonucu...
Askerin siyaset üzerindeki etkisi kurumlaşır...
Siyasi partiler Ordunun güdümünde kurumlar haline dönüşür...
Partilerarası mücadele giderek
"birbirini askere şikayet" eksenine oturur...
Dikta niyetli askerler bu yoldan geçerek yarın kendi liderliklerini ilan ediverir...
Ülkenin yüzde 20'sini temsil eden bir siyasi partinin demokratik yollardan değil asker zorlamasıyla aşağı indirilmesi bu parti kontrolundaki radikal unsurların yeraltına inmesine yol açabilir... Türkiye Cezayirleşebilir...
İplerin siyasetçilerin elinden kaçmaması zorunludur...
Doktor
Tarık Altınok anlattı...
Sahil kasabasındaki meyhaneye giren tek bacağı, tek kolu ve tek gözü olmayan kara korsan müşterilerin derhal dikkatini çekmiş. Tahta bacağını ileri doğru uzatıp kanca kolunu yanındaki iskemleye dayadıktan sonra içkisini yudumlayan korsana meyhanedekiler biraz hoşbeşten sonra merakla sormuşlar:
- Bacağını nerede kaybettin?
- Preveze deniz savaşında...
- Ya kolunu?
- Düelloda...
- Peki ya gözüne ne oldu?
- Güvercin pisledi...
- Güvercin pislemesi gözü kör eder mi?
- Güvercin pislediği gün koluma kancayı yeni taktırmıştım...