Melih AŞIK
Kentlerimizi sular - seller götürdüğünde... daha çok "yerel" ihmaller, umursamazlıklar ve yapılaşmadaki "çarpıklık"lar eleştiriliyor. Aslında "doğru" bir bakış açısı.. Ancak "eksik" bir tarafı olduğunu Kocaeli Üniversitesi öğretim üyelerinden Doktor
Tanay Sıdkı Uyar'ın bize ulaştırdığı faks notundan anlıyoruz.
Sel felaketlerinde
"yerel" ihmallerin yanında..
"küresel" boyutta bir umursamazlığın da etkili olduğunu söyledikten sonra... bakınız ne diyor Dr.
Uyar;
- Atmosfer ısısının sabit kalması için, güneşin verdiği ısının önemli bir kısmının atmosfer dışına yansıması gerekir. Oysa insanların enerji gereksinimlerini karşılamak için yaktıkları karbon içeren kömür, petrol ve doğal gaz gibi "fosil yakıtlar", atmosfer içinde ek karbondioksit üremesine ve birikmesine neden oluyor. (Çarpıcı bir örnek olsun diye belirteyim; sadece bir tek otomobil, yılda ortalama 6 ton karbondioksit üretiyor...) Bir yandan da ormanlar kesiliyor. Sonuçta atmosfer içinde insanların soluk alabilecekleri hacimler giderek daralıyor.. Bir diğer nokta.. Karbondioksit gazının özelliklerinden biri de ısıyı bünyesinde tutmasıdır. Atmosfere verdiğimiz ek karbondioksit, aynen bir serada olduğu gibi atmosferi ısıtıyor. "Sera gazı etkisi" diyoruz buna. Atmosfer böylece ısınıyor ve kutuplardaki buzulların, dağlardaki karların erimesine yol açıyor. Atmosferde dolaşan serbest su miktarı da giderek artıyor. Sel felaketleri işte bu sürecin sonunda gelinen nokta...
Devlet Bakanı
Hikmet Sami Türk geçenlerde makamında çalışıyordu ki, kapısı açıldı, içeriye orta yaşlı bir adam girdi.
- Buyrun, arzunuz nedir?..
- Sizden bir iş rica etmeye geldim efendim.
- İş mi? Şu anda işsiz misiniz?
- Hayır efendim, halen SSK'da çalışmaktayım.
- Size nasıl yardımcı olabilirim? Nasıl bir iş düşünüyorsunuz?
- Önemli birşey değil efendim...Herhangi bir kamu kuruluşunda genel müdürlük olabilir...
- SSK'da çalıştığınıza göre, ilk düşündüğünüz herhalde SSK Genel Müdürlüğü'dür...
- Evet efendim. SSK Genel Müdürlüğü'nü düşünüyorum.
- Peki, halen SSK'da hangi görevde bulunuyorsunuz?
- Laborantım efendim!..
Hikmet Sami Türk, "Sen hele bir özgeçmişini yaz, Özel Kalem'e bırak, ben ilgilenirim" dedi ve adamı gönderdi...
Sion - Galatasaray maçını önceki akşam seyirciler TGRT'de, anonslarda belirtildiği üzre, "
Ümit Aktan farkıyla" izlediler. Geri kalanlar ise bu farkın karşısında hayretten hayrete düşmüşlerdi. Ekran başında not tutan bir okurumuz dün
Ümit Aktan farkı hakkında
"Bir fark ki dostlar başına" dedikten sonra ekledi:
- Rakip oyuncunun kendi kalesine attığı golü
Hagi'ye attırmasına mı şaşarsınız? Kırmızı kartı önce
Arif' e, sonra
İlie'ye göstertip nice zaman sonra Sion'lu oyuncunun atıldığını görebilmesine mi yanarsınız? Ya espri niyetine kullandığı benzetmeler? Bakın neleri not almışım:
- Midesi düştü rakibin...Bağırsakları düğümlendi.
-
Arif bu, üç sene bekler, bir vurur, pir vurur.
Arif, Arif'im benim...
- Şerbet gibi maç...
- Bu kaleler niye bu kadar alçak?
- Top havada bir an tereddüt etti kavis yaptı
- Neuchatel'e 5 çocuklu bir maçımız var,
- Hagi çok çalışıyor, bundan fazlasını beklemek de ayıp olur; oldu olacak maçtan sonra bir de formaları yıkasın!",
- Feti, boşluğu duble ederek kapatmaya çalışacak
- Gol atacaklar, ne atarlarsa atsınlar, maçtan önce palavra atmışlar
- Top bir karış aşağıdan gitse gol olacak ama bir karış aşağıda iki eldiven var, eldivenlerin içinde de
Volkan'ın elleri var.
-
Haci - Arif...Haci - Arif deyince büyük bestekarın adını vermiş gibi oluyorum ama, gollerin adresini veriyorum.
-
Fatih, Fatih, Fatih...Kramponları jilet gibi
Fatih' im.
- Gelin, gelin diyoruz üzerimize, gelin de 3. golü atalım.
-
Marco Grassi bir kafa vurdu Sion'dan, top gelecek Cenevre'den...
.
İlie sarı kart görüyor. Peki ben kırmızı kartı niye kırmızı kart olarak görüyorum.
- Şu anda rakip...Ben sayıyorum sayıyorum Sion 10 kişi çıkıyor. ( Ümit'in, oyundan atılan oyuncunun Galatasaraylı değil, Sion'lu olduğunu henüz anlayamadığı anlar...)
-
Hagi okşar gibi aldı topu, sever gibi bıraktı.
- Topla uzun uzun muhabbet etme hakkı tek
Hagi' de var.
- Onlar da bir gol atsınlar, maçın tadı çıksın.
-
Tolo... Hayır, hayır golü
Lamba attı.
-
Hagi hemen elini kaldırıp
Tugay' dan özür diliyor. O topa giderdim ama 5 - 6 sene önce der gibi...
-
Marco Grassi öyle bir göğüs istobu yaptı ki, top sanki ağaca çarptı.
- Hakemler hakkında konuşmayı da sevmiyorum ama çok konuşuyorum galiba...Bu cümleyi de benden gaf arayanlara ithaf ediyorum.
Uzun sözün kısası... Sempatik sunucu
Ümit Aktan fazla heyecanlandı... Ölçüyü kaçırdı.
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr