Newsweek Dergisi, 11 Eylül hava korsanlarının elebaşısı olduğu öne sürülen Muhammed Atta'nın Prag'da Irak'ın Ankara Büyükelçisi Faruk Hicazi ile görüştüğünü yazıyor. Görüşmeler geçen yıl haziran ve bu yıl nisanda gerçekleşmiş. Amerikan istihbaratı doğrusu muazzam. Aylar önce Prag'da yapılmış görüşemeyi bile yeri ve tarihiyle bulup ortaya çıkartıyorlar. Peki bu muazzam istihbarat nasıl oldu da ABD'nin göbeğinde 19 arap teröristin 4 uçağı kaçırıp kamikaze saldırısı düzenlemesi hakkında önceden hiç bilgi alamadı? Bırakın önceden haber almayı.. Aradan neredeyse bir ay geçtiği halde CİA ve FBİ hala uçak kaçıranların yer hizmetlerini gören, aradaki koordinasyon ve lojistiği sağlayan kişi ve örgütlerden bir tekini olsun yakalayabilmiş değil.
Yoksa Amerikalılar Irak saldırısına gerekçe hazırlamak için yukardaki türden balon haberler mi icad ediyor? İki hafta önce de Kuzey Irak'a 400 kişilik Taliban birliğinin gelip savaşa başladığını saygın bir yazara yazdırmışlar, ama haber sonradan fos çıkmıştı. Amerikalı ünlü tarihçi Howard Zinn, "Savaş zamanlarında en yurtsever davranış sürekli soru sormaktır" diyor. Sürekli soru soralım. Propaganda savaşının üçkağıtçılarına teslim olmayalım.
Herkes ABD'ye akıl verirken biz neden asker veriyoruz?
Milliyet'te geçen hafta yayınlanan röportajında değerli yazar Orhan Pamuk 11 Eylül terörünü değerlendirirken:
- O gün bende Amerikalıydım, demişti...
Öğretmen Latife Keskin notunda soruyor:
- Orhan Pamuk şimdi de Afganlı mı acaba?
Öyle olduğunu umuyoruz
Star gazetesinde fotoğraflı bir haber yayınlandı birkaç gün önce... Washington'daki Büyükelçiliğimizin karşısındaki PKK çadırına bir Amerikalı bıçakla saldırmış. Bunun üzerine çadıra ABD bayrağı asılmış... Çadır halen oradaki varlığını sürdürüyor. Senin "terörist" dediğin Washington'un göbeğinde senin Büyükelçiliğine nanik yapıyor. Çünkü sana göre terörist olan Washington'a göre özgürlük savaşçısı. Bizim ölçülerimizde dinci terörist sayılanlar düne kadar ABD’nin dostuydu. Sam Amca’nın yarın bölgede tekrar kimlerle dost olacağı bilinmez, onun dümen suyunda terör mücadelesi yapılmaz.
Askerimiz Afganistan'a kara savaşına mı yoksa para savaşına mı yollanacak?
Mustafa Taş
Batı basınında Amerikan ve İngiliz politikalarını sorgulayan gazeteci ve yazarların sayısı oldukça fazla... Bu yazarları "Antiwar.com", "Commondreams. org", "zmag. org" gibi sitelerde topluca bulup okuyabilirsiniz. Her biri Amerika'nın iki yüzlü, yalana dayalı politikalarını ince ince sorguluyor. Bu yazarlardan İngiliz İndependent gazetesi Robert Fisk, dünkü yazısında bizi de düşündüren ilginç bir soru ortaya atıyor:
- Körfez savaşında İngiltere ve Amerika'nın savaş masrafları, sonradan Suudi Arabistan ve Kuveyt'in petrol gelirleriyle ödenmişti. Bu defaki savaşın bedelini kim ödeyecek?
Bu konuda sizin bir fikriniz var mı?
CIA'da uzun süre çalıştıktan sonra istifa ederek ayrılan ve CIA Günlüğü adlı kitabıyla dünya çapında yankılar yaratan Philip Agee, 24 Eylül'de Stockholm'de son olayları değerlendiren bir konferans verdi.
Philip Agee önce CIA'yı anlattı... Bu kuruluş Pearl Harbor baskınından sonra dünya çapında istihbarat toplamak ve bu tür ölümcül olayları haberalarak önüne geçmek üzere kurulmuştu. (Ama ne yazık ki 11 Eylül terörüne gafil avlanmıştı)... ABD'de CIA'nın yanında daha az ünlü 12 tane daha istihbarat örgütü vardı. Bunların yıllık harcaması toplam 30 milyar dolara ulaşıyordu. Başta CİA olmak üzere bu kuruluşlar yalnızca istihbarat toplamıyorlardı artık. Pekçok ülkede medyaya, siyasi partilere, sendikalara ve benzer kurum ve kuruluşlara sızarak o ülkelerin politikalarını etkiliyorlardı...
Philip Agee, CIA adına görev yaptığı Güney Amerika ülkelerinde iktidar mücadelesini toprak ağalarının ve statükoyu koruyan diğer güçlerin kazanması için çaba sarfetmişti. Ancak destekledikleri kesimlerin yol açtığı çürümeyi ve sergiledikleri aç gözlülüğü görerek yaptığı işten soğumuş, sonunda istifa yolunu seçmişti.
Philip Agee konferansında iki önemli noktanın altını çizdi...
Birincisi.. Soğuk Savaş bitmemiştir.. Artık Kuzey - Güney savaşı şekline dönüşmüştür. Kuzey'in Üçüncü Dünya ülkelerindeki kurtuluş hareketlerine karşı savaşı sürmektedir...
İkincisi... Soğuk Savaş döneminde yürütülen silah yarışı Sovyet ekonomisini iflasa sürüklerken Amerikan ekonomisini bir tür "Askeri Keynesçilik" ile canlandıran etki yapmıştır. Ancak 1989'da soğuk savaşın sona ermesinin ardından ekonomiyi canladıracak askeri harcamalar yapılmasını gerektirecek bir düşman bulunamamıştır. Saddam Hüseyin bu bağlamda çok küçük bir düşmandı. 11 Eylül saldırısı sonrasında başlatılan yeni süreç, Agee'ye göre, soğuk savaşın yerini alacaktır. Bu süreç 10 - 15 yıl sürecek ve askeri harcamaların yeniden hız kazanmasını sağlayacaktır.