Hazine avukatlarının maaşlarının düşüklüğünü yazmıştık. Bu fedakar ve cefakar görevliler yazıya teşekkür ederken "Bu kadarcık maaşla çalışanlar baştan teslim olur" cümlemizin yanlış anlamaya yol açabileceğini kaydetmişler. Hiçbir avukatın maaş az diye görevi ihmal etmeyeceğini vurguladılar. İnanıyoruz. O cümle genel durumu tespit için konulmuştu yazıya.
Konuyla ilgili önemli bir noktayı da Avukat Şahin Mengü anımsattı...
- Bir başka yanlış da devleti savunan avukatların kurumlarına bağlı olmalarıdır. Örneğin, her bakanlığın, her genel müdürlüğün kendi avukatı vardır. Bu avukatlar sık sık eski bakan veya genel müdürlere karşı açılan davalarda görev almaktadır. Kurum avukatının boynu, bir süre amirliğini yapmış kişiye karşı elbet biraz büküktür. Bir fincan kahvenin bile malum, kırk yıllık hatırı vardır. O yüzden kurumunu gereğince savunamaz. Çözüm: Devlet avukatları bağımsız bir müsteşarlıkta, bir havuzda toplanmalıdır.
İsveçli Şair Sun Axelsson kocaman bir şiiri birkaç sözcüğe sığdırmış:Bakışının başkalarına ulaşması için Önce senin içinden geçmesi gerekir.
ANAP Genel Başkan Yardımcısı Ersin Taranoğlu Gözcü gazetesine demeç vermiş:
- Rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık ve suistimal gibi suç işleyenler, sonradan affedilmiş dahi olsalar partimize üye yapılmayacaktır.
Okurumuz A. Kemal Çetin durumu yorumluyor:
- Pasta küçüldü... Parti ileri gelenleri artık dışardan kendilerine rakip gelmesini istemiyor...
Bugün banka boşaltmaktan kovuşturulan hortumcuların, yarın aramızda tekrar "saygın birer işadamı" olarak yer alacaklarına kuşkunuz olmasın. Hisarbank, İstanbul Bankası, TYT, Marmara, Odibank örnekleri ortada...
Hikaye Hasan Pulur'dan... Kadın satışından para kazanan birine kahvehanedeki arkadaşları "pezevenk" der durur, adam da bunlara kıs kıs gülermiş. Bir gün nedense sinirlenmiş:
- Pezevenk yazın ulan şu masaya , demiş
Arkadaşları masanın üzerine kocaman harflerle "pezevenk" yazmışlar.
Adam yazının üzerini teker teker bonknotlarla kapatıp sormuş:
- Ne yazıyor burada?
- Okunamıyor, demiş yanındakiler...
- Daha ne konuşuyorsunuz ulan, demiş ve etrafı susturmuş adam...
Kemal Derviş kredi bulmak için iki Amerika gezisi yaptı. Sonuç yok... Okurumuz Cüneyt Bey diyor ki:
- Sayın Derviş Amerikalara kadar neden zahmet ediyor.. Kartal cezaevine kadar uzansa aradığı parayı bulur. Aradığı parasal kudret banka boşaltanların gizli kasalarında mevcuttur...
Malumunuz banka boşaltanların kimi içerde kimi dışarda...
Paralar mı? Zulada... Gizli kasalarda... Yurt dışı hesaplarda...
Zekeriya Temizel bu paraları alabilmek için batan banka patronlarının mallarına haciz koyan bir tasarı hazırlamış. Ancak Bakanlar Kurulu tasarıyı geri göndermişti. Haberi:
"Yedikleri yanlarına kar kaldı" başlığıyla geçen hafta gazetemizde yer aldı...
Hortumcuların iktidardaki dostları, hala hortumlanan paraları vatandaşa ödetmek hevesinde. Gözleri hala vatandaşın cebinde... Ayıptır ayıp...
Murat Demirel krizden 5,5 trilyon kazanmış...İçerde olan o değil ki, sensin içerde olan sevgili vatandaşım, sen...
Cihan Demirci
Arkadaşımız Fahrettin Fidan Ankara büromuzun karşısındaki lokantaya telefon ederek yemek siparişi verdi. Az sonra elinde yemek paketiyle odasına giren 13 - 14 yaşlarındaki çocuğa sordu.
-Yemek fişi kabul ediyor musunuz?
Çocuk, soruya soruyla karşılık verdi:
-Tıkıt mı yani abi?
Bereket ki, arkadaşımız biraz İngilizce biliyordu; çocuğun, İngilizce'de, "ticket" diye yazılan, "tikıt" diye okunan diye okunan "bilet"i kastettiğini anladı... Türkiye'de ingilizce bilmeden çevreyle anlaşmak giderek zorlaşıyor. Haberiniz olsun...