Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Antalya’ya inerken insanları mutlu bir kent bulmayı hayal ediyoruz... Deniz, güneş ve kum... Turist ve döviz... Otel, motel, tatil köyü... Her gün ortalama 170 uçağın turist getirip 170 uçağın turist götürdüğü bu kentte de mutluluğu bulamazsanız başka nerede bulacaksınız... Yıllar önce İstanbul’da Richmond Oteli Müdürü olarak tanıdığımız Rezan Kulaksız şimdi bizi Talya Oteli Müdürü olarak karşılıyor... Sohbetimizde Antalya’yı Türkiye’deki kentlerin en yaşanabiliri olarak ilan ediyor...
Öğle yemeğinde Vali Ertuğrul Dokuzoğlu ile resmi ve sivil kuruluşların yetkililerini dinliyoruz... Sayın Vali’nin başta gelen şikayeti Antalya Alanya karayolunun hâlâ bitmemiş oluşu... Devlet hastanesinin yetersizliği... Ne var ki duyduğumuz "olumlu" sesler olumsuzları bastırıyor... Akdeniz Otelciler Birliği Başkanı Ahmet Barut turizmin geçen yıla göre sıçrama yaptığını, bu kış yeni bir sıçrama beklediklerini anlatıyor. Birkaç yıldır gelişen "Her şey dahil" sistemi sonucu turistin tatil köylerinden çıkmadığı o yüzden esnafın meteliğe kurşun attığı eleştirilerine katılmıyor:
- Efendim turizmde farklılık yaratalım, sanat ve kültür turizmine yönelelim, Aspendosöta Sultans Of the Dance gibi bir gösteri olduğunda turist pekâlâ otelden çıkıp oralara kadar gidiyor... Hem turist Antalya’ya esnaf için gelmiyor ki...
Vali Dokuzoğlu söz arasında Antalya’nın bu yıl üniversite giriş sınavlarında şampiyon olduğunu kaydederek Milli Eğitim Müdürü Süleyman Akyüz’ü övüyor. Antalya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ni Türkiye’nin yüz akı olarak niteliyor.
Rektör Prof. Yaşar Uçar da masamızda. Kendi hastanelerinin Türkiye’nin organ naklinde en ileri kuruluşu olduğunu kaydediyor. Yemek boyunca hep güzellikleri dinliyoruz... Ama Cumhuriyet Meydanı’nda TIR’ımıza geçince hava değişiyor. Bu defa dert yağıyor Antalya’ya...
Müteahhit Aydın Deveci Antalya’da hiçbir şeyin fiyatının belli olmamasından herkesin kafasına göre zam yaptığından, yakınıyor. Giderek küçülüyorum, diyor...
Bir başka konuğumuz soruyor:
- Liberalizm hiçbir şeyin fiyatının belli olmadığı sistemin adı mıdır?
Bir şirkette 300 milyona çalışan iki çocuk sahibi yakışıklı ama yorgun muhasebeci anlatıyor:
- Ev kiram 150 milyon... Aylık masrafım 600 milyon...
- Peki nasıl geçiniyorsun?
- Yetmeyen parayı kredi kartıyla tamamlıyorum. Kartı az az ödüyorum. O karttan o karta nakil yapıyorum... Her ay 300 - 400 milyon lirayı böyle tamamlıyorum...
- Sonunda borç milyarlara dayanacak... O zaman ne yapacaksın?
- İşte ben de onu düşünüyorum...
İletişim öğrencisi Elif Mirmahmutoğlu gazeteci veya televizyoncu olmak istiyormuş. Ancak bunun için de galiba daha önce güzellik yarışmasına katılmam gerekir, diyerek muzipçe gülümsüyor.
Tezcan Taş öfkeli bir genç. Hoş fikirler veriyor:
- Okullara mutlaka Anayasa ve vatandaşlık dersi konulmalı, Vatandaş haklarını öğrenmeli... Millet konuşurken suç işlerim diye korkudan konuşamıyor...
Herkes siyasetçiden şikâyet ederken Halim Duba suçun büyüğünün vatandaşta olduğu kanısında:
- Adam işyerine odacı alırken sıkı sıkı soruşturuyor... Ama hiçbirimiz bizi yönetecek kişileri seçerken kim olduklarını soruşturmuyoruz...
Antalya Türkiye’nin belki de dertleri en az olan kenti... Ama yine de insanlar burnundan soluyor... Çünkü Antalya’nın cömertliği de çok fazla insanı doyurmuyor...