Melih Aşık
Alanya'nın en güzel köşelerinden Fuğla Koyu'nda, Avsallar Belediyesi kiralık dükkanlar yaptırıyor... Dükkanlar kıyıya 50 metre mesafede, kumların üzerine inşa ediliyor. İnşaatın Kıyı Koruma Yasası'na aykırı olduğu yüzlerce metre öteden görülüyor. İçinde biraz olsun doğa sevgisi, estetik kaygısı ve yurtseverlik duygusu taşıyan insanlar, bırakınız diğer yasaları, yapılan işin doğa yasasına aykırı olduğunu ilk bakışta anlıyor. Ancak DYP'li Başkan ve Meclis üyelerinde böyle kaygılar bulunmuyor olmalı ki, takım halinde kıyıyı taşlaştıran yapılanmayı onaylamış ve uygulamaya koymuşlar.
Alanya'nın yerel televizyonu ATV bu konuya el attı. Günlerce yayın yaptı. Alanya'yı sevenler de kaleme kağıda sarıldı, Turizm Bakanlığına inşaatı durdurması için şikayette bulundular. Turizm Bakanlığı Antalya Valiliğini, Valilik Alanya Kaymakamlığını uyardı. Kaymakamlık Bayındırlık İskan Müdürlüğüne bir tespit yaptırdı. İskan Müdürlüğü raporunda malumu ilan etti;
"Sözü geçen inşaat, Kıyı Koruma Yasası'na ve 3194 sayılı imar yasasına aykırıdır..."
Peki sonra?..
Hiç... Alanya'dan dün telefon açan bir dostumuz inşaatın gizliden gizliye sürdürüldüğünü anlatıyordu. Kaymakamlığın da inşaata göz yumduğu söyleniyor. Siyasi partiler zaman zaman belediyelerin yetkilerini genişletmekten söz ederler. Az yetkiyle bu kadar sorumsuz davranan ve bu kadar tahribat yapan belediyeler acaba yetkileri genişleyince neler yapmaz?
Acaba yetkilerini genişletmeden önce belediyelerin mafyanın eline geçmesini önleyecek tedbirleri geliştirsek çok daha isabetli davranmaz mıyız?..
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'nden iki öğrenci, bir doktora tezi için TBMM'de milletvekillerine anket uygulayacaklardı. En çok beş dakikada doldurulabilecek formları tüm bürokratik engelleri aşıp milletvekillerine ulaştırdılar. Sonra ne mi oldu? Ne olduğunu Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı Başkanı Doçent
Tülay Özüerman'ın TBMM Başkanı
Mustafa Kalemli'ye yazdığı mektuptan okuyoruz:
"Ne var ki, milletvekillerine ulaştırılan anketlere umulan ilgi gösterilmemiş ve dağıtılan 250 anketin ancak 53 tanesi toplanabilmiştir. Doğal olarak yapılan çalışma bilimsel bir sonuca ulaşmamıştır. Olayın üzücü yönü bazı milletvekillerimizin dağıtılan anket kağıtlarını uçak, kağıt kayık yapmaları, üzerine çöpten adamlar çizmeleridir.. Bu anketin tamamlanması için yardımlarınız..."
Acaba bazıları neden çöpten adamlar çizdiler. Kendi resimleri olarak mı?
İster önden sayın, ister arkadan, isterse yukarıdan... Pireyi deve yapmakla nam salmış
Erbakan hocaya da saydırsanız sonuç pek değişmeyecek: Taş çatlasa 4 - 5 bin kişilik bir kalabalık.
Üstelik de çoğunluğu taşıma su misali civar illerden getirilmiş.
Sekiz yıllık kesintisiz eğitimi protesto amacıyla dün Ankara'da düzenlenen gösterileri izleyen arkadaşımız
Fahrettin Fidan "RP ve dinci medyanın mitinge asgari 100 binlik katılım olacağı" tahmininin tutmadığını bildirdikten sonra notlarına şöyle devam ediyor:
... Bu kadarcık bir kalabalık için alınan önlemlere gelince...Ankara'nın güney kesimindeki yolların neredeyse tamamı trafiğe kapatılmış. Meclis'in dört bir yanı, Genelkurmay'ın önü, Kızılay Meydanı, Meşrutiyet Caddesi...Özetle, yüzbinlerin katıldığı eylemlerde dahi görülmemiş önlemler, düzenlemeler.
Amaç sanki eyleme ve eylemcilere destek çıkmak...Üstelik de İçişleri Bakanı'nın bir gün önce, yasadışı hiçbir harakete izin verilmeyeceğini ilan ettiği eyleme...
Bir tek taşları bağlamamışlar!
Eylemcilerle polisin ilişkisi ise bir başka alem... Bir samimiyet, bir muhabbet ki, sormayın... Polisin mültefit tavrını eylemciler karşılıksız bırakmıyor..."Yaşasın Şeriat"tan sonra en sık atılan iki slogan, "
Asker polisi yargılayamaz!" ve "
Asker kışlaya"oluyor...
Eylemin devam ettiği saatlerde CHP Genel Sekreteri
Adnan Keskin' le eylemi konuşuyoruz.
Keskin burnundan soluyor adeta:
-
Böyle rezalet olmaz. İçişleri Bakanlığı hani yasa dışı hiçbir şeye göz yummayacaktı? Koskoca Ankara sabahtan beri bir avuç insan tarafından adeta esir alındı ama hiç kimse buna engel olmuyor. Birileri devleti acz içinde göstermek için özel bir çaba içinde sanki.Esas rezalet ve vahşet ise mitingin sonuna doğru yaşanıyor. Önce göstericilere medyayı hedef gösteren kimi polisler peşinden medyaya bizzat saldırıyor. Kameramanlar insafsızca coplanıyor. Bazı meslektaşlarımız ciddi şekilde yaralanıyor. Ankara'da hala "Refahyol polisi"nin görev yaptığı böylece anlaşılıyor. RP ve DYP'nin askere ve medyaya karşı polisi kullanma hevesleri tehlikeli bir geleceği haber veriyor.
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr