Melih Aşık
Kapatılma davasıyla karşı karşıya kalmak, hatta kapatılmak Refah Partisi kadroları için yeni birşey değil... Bu pratiği geçmişte de yaşadılar.
Oral Çalışlar'ın
"RP, Nereden Nereye" adlı kitabına göre...
Nakşibendi tarikatı lideri Şeyh
Mehmet Zahit Kotku'nun müritlerinden
Necmettin Erbakan, şeyhinin isteği üzerine 1970 yılında MNP'yi kurar. Daha bir yıl geçmeden.. 1971'de parti hakkında kapatma davası açılır. Araya 12 Mart askeri darbesi girince dava hız kazanır ve parti
"Laikliğe ve Atatürk devrimlerine aykırı hareket ettiği" gerekçesiyle kapatılır.
Erbakan da yurtdışına çıkar...
O günün koşullarını
Oral Çalışlar kitabında şöyle anlatıyor:
"Atatürkçü olduklarını söyleyen 12 Mart generallerinin asıl hedefleri MNP değildi. Sıkıyönetim komutanlıkları, solu ve demokratik kuruluşları hedef aldı. Yüzlerce aydın mahkemelerce tutuklandı. Yüzlerce genç hapse atıldı, işkencelere uğradı. Türkiye İşçi Partisi kapatıldı, yöneticileri mahkum edildi. İslamcı MNP'nin kapatılmasının TİP'in kapatılmasını dengelemek amacıyla gerçekleştirildiği yorumları yapıldı. Askeri yönetimin asıl hedefi solcular olunca İslamcı Erbakan ve arkadaşları için kötü günler çabucak geçti. Zaten hiçbiri tutuklanıp yargılanmamış, yalnızca partileri kapatılmıştı..."
Çalışlar, bu arada
Süleyman Arif Emre'nin o günlerdeki ilginç bir gözlemini naklediyor. Demektedir ki
Arif Emre:
"MNP'nin kapatılmasına Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri
Refet Ülgenalp Paşa karşı çıkmıştı. MİT Mensubu
Nuri Emre bana bu konuda
Refet Paşa'nın düzenlettiği bir raporu göstermişti. Bu raporda
Refet Paşa,
`sol anarşinin hız kazandığını, bunu önlemek için dini eğitime ağırlık verilmesi gerektiğini' belirtiyordu."
Erbakancılar, MNP'den sonra malumunuz Milli Selamet Partisi'ni kuracaklar, bu parti de 12 Eylül'de kapanacaktır. Ancak 12 Eylül yönetimi okullara mecburi din dersi koyarak,
"solu önlemek için din eğitimine ağırlık verme" politikasını sürdürecektir.
Solu önlemek için
"parlak bir buluş" la yıllar yılı din eğitimine ağırlık veren
"devlet", bugün kendi eğittiği dincilere söz geçiremiyor. İmam Hatiplerin orta kısmını kapatmak istiyor, kapatamıyor. Yanlış hesap Bağdat'tan Tahran'a geçmiş olup, geri dönmüyor.
İstanbul'un Fındıkzade semtinde bir caddeye boydan boya gerilmiş bez afiş:
"İmam Hatip ve Kuran Kursları kapatılsın... Medya Patronları..."
Birileri bu pankartla medya patronlarını ve medyayı hedef gösteriyor. Doğruları söylemek, dürüst olmak, ilkeli davranmak, gibi kaygıları yok. Her türlü yalanı mübah görüyorlar. Gazeteler peşpeşe saldırıya uğradıkça da herhalde keyifleniyorlar. Semt halkı bu pankartın bir haftadır asılı olduğunu söylüyor. Tuhaf bir biçimde... Kimse de oralı olmuyor.
Gazeteciler karşılaştıklarında bazan şöyle diyaloglar oluşuyor:
- Merhaba Kartelci basın, n'aber?
- İyidir valla Besleme basın, n'olsun?
Besleme basın, beslenme yetersizliğinden şikayetçi. O yüzden var gücüyle büyük gazetelere yükleniyor. Karşılığında Hükümet tarafından yemleniyor. Besleme Basın, Kartelci basını iktidardan teşvik almakla suçluyor. Bu suçlamayı ahlak adına yapsa neyse... Ama aynı kaynaktan avanta kopartmak için yapıyor. Leyleğin ömrü
"lak lak", Beslemelerin ömrü
"Kartel" le geçiyor...
Yazara Emailm.asik@milliyet.com.tr