"Çıtayı ayarlamak"

24 Haziran 1997

Melih Aşık

"Kurulacak olan hükümet, icraat hükümeti değil, seçim hükümeti olmalıdır. Baskın seçime karşıyız ama erken seçim için en uygun tarih bizce 1997'nin Ekim'idir. Ayrıca 8 yıllık temel eğitimi hemen hayata geçirilmesini, bunun yanısıra da devletin temel niteliğiyle ilgili hırsızlık ve yolsuzluklara bulaşmış milletvekillerinin dokunulmazlıklarını derhal kaldırılmasını istiyoruz."
Bunlar, Mesut Yılmaz'ın kurmaya hazırlandığı yeni hükümetle ilgili CHP'nin öne sürdüğü istekler... Mesut Yılmaz ise koşulsuz uzlaşma isteğinde. Peki CHP neden kısa süreli olacağı kesin bir hükümeti desteklemek için koşullar öne sürüyor. Amaç siyasi ajantaj sağlamak mı?
Ali Topuz'a yöneltiyoruz soruyu.
- Sayın Mesut Yılmaz'ın başkanlığında kurulacak hükümetin Refahyol'dan mutlaka farkı olmalıdır. Bunu da en başta 8 yıllık temel eğitim ve yolsuzluklar konusunda ortaya koymalıdır. En azından bu iki konuda Refahyol gibi davranacaksa, o zaman yeni hükümete ne gerek vardır?
- Peki, birkaç ay sonra seçime gidecek bir hükümet bunları yapabilir mi?
- Yeter ki istesin! Çünkü bütün bunlar birkaç haftalık iştir bize göre...
- Ya seçim hükümeti diye bastırmanız?

Yazının Devamı

Rüya tabiri...

22 Haziran 1997

Melih Aşık

Diyadin'den Şaban:- Rüyamda ünlü bir futbolcuyum ve transferim geliyor. İlk tercihim, canım kadar sevdiğim kulübümde kalmak... Bu sevgiyle transfer komitesinin karşısına oturup pazarlık yapmaya başlıyorum. Yöneticilerden biri, "Eee, ne kadar istersin bakalım Şaban?" diye sorunca, "Önemli değil efendim" diyorum, "şöyle masraflarımı karşılayacak kadar bir ödeme yapın, yeter.. Kulübüme ve Türk futboluna hizmet etmek benim için herşeyden daha önemli.."Yöneticiler seviniyor. "Bravo Şaban!" deyip beni alkışlıyorlar. "Türk futbolu senin gibi yıldızlarla gurur duyuyor..." Sonra da masraflarımın dökümünü istiyorlar. Sayıyorum:
"Biri babama, biri amcama, biri dayıma, biri de enişteme olmak üzere, Boğaz'a nazır dört adet villa... Gece kulüplerindeki harcamalarım, idare ettiğim üç hatunun giyim, makyaj ve mücevher masrafları.. Bodrum'daki yazlık ve Uludağ'daki kışlık evlerimin bilimum bakım harcamaları... Sekiz beygir gücünde son model bir araba.. Üç adet yarış beygiri... Ve nihayet.. Akaretler Yokuşu'nda muhallebici dükkanı..."Komite Başkanı purosundan derin bir nefes çekiyor. "Hımm.." diyor, "bayağı masrafın varmış senin.." Ve soruyor: "Hepsi iyi güzel de.. amcana, dayına ve

Yazının Devamı

Blöf olmasa...

21 Haziran 1997

Melih Aşık

Akılları başka yerde olan iki acemi pilot (muhtemelen Necmettin ile Tansu), uçağı bir türlü dengede tutmayı beceremiyorlar. Sonunda kontrolden çıkan uçak yere çakılıyor.
Kaptan pilot ve yardımcısı enkazın altında yaralı olarak inim inim inliyorlar.
Ama ikinci pilot çektiği acıya rağmen kendini zorlayarak kaptan pilota "Gel, yerimizi değiştirelim. Uçağın yönetimini ben devralayım" diyor. Kaptan pilot çaresiz bu öneriyi kabul ediyor!..
Bu öyküyü Hürriyet'te Tufan Türenç'e anlatan CHP Milletvekili Onur Kumbaracıbaşı ekliyor:
"Anlaşmasına anlaşıyorlar ama ortada uçak yok ki. Neyi kullanacak ikinci pilot?.."Teşbih ve teşhis yerindedir.
Bu satırlar yazılırken Mesut Yılmaz Köşk'ün kapısından içeri giriyordu.
Emanetin Mesut Yılmaz'a verileceği söyleniyordu.

Yazının Devamı

Yeni skandal (2)

20 Haziran 1997

Melih Aşık

"Yeni skandal" başlıklı haberimiz geçtiğimiz pazar günü köşemizde yer almıştı. Adını veremediğimiz bir okurumuz Çocuk Esirgeme Kurumu'nun açtığı memuriyet sınavından çıkar çıkmaz olanları şöyle aktarmıştı:
"Yanıtları kurşun kalemle yazmamızı istediler. Bununla da yetinmediler, adımızı yazdığımız köşeyi kapatıp zamklamamıza izin vermediler. Yani sınav komisyonu kimin kağıdını okuduğunu önceden bilecek, gerekli kişiler için gerekli düzeltmeleri kolaylıkla yapabilecek. Torpil çalışacak..."
Deniz Som dünkü Cumhuriyet'in Vaziyet köşesinde, aynı sınavla ilgili bir başka haber veriyor...
"Safranbolu'daki arkadaşımız Bahri Küpeli'nin bildirdiğine göre...Devlet Bakanı Sacit Günbey'in denetiminde yapılan sınavın sözlü bölümünde adaylara şu sorular soruldu:
.Bir Hristiyan nasıl Müslüman olur?.Kelime-i tevhid nedir?.Kelime-i şahadet nasıl getirilir?"
Bir nokta da buraya koyuyor, geliyoruz yine dünkü Hürriyet'te Yalçın Bayer arkadaşımızın aynı sınavla ilgili yazısından bir bölüme...
"...Örneğin Kırklareli'nde alınacak 5 hemşire, 12 hizmetli ve bir daktilograf sınavına 300'den fazla aday katıldı. İmam Hatip Lisesi'nde yapılan yazılı sınav sonuçları öğleden sonra açıklandı. Pazartesi

Yazının Devamı

Kural kuraldır!

19 Haziran 1997

Melih Aşık

Mühendis okurumuz Murat T., "10 Haziran 1997 günü akşamı yaşadığı bir benzerine ancak Türkiye'de rastlanabilecek" olayı fakslamış. Hayretle okuyoruz:
"Ankara Konur Sokağı'daki Emniyet mensupları çocuklarının kaldığı yurtta barınan bir kız arkadaşımla ODTÜ'deki CSO konserine gitmeye karar verdik. Ben evimden çıkacağım, uğrayıp onu alacağım, sonra birlikte gideceğiz. Randevulaştığımız saatte yurdun danışmasına geldim, buradaki bayana, kız arkadaşımın adını vererek içeri anons yapmasını istedim. "Nesi oluyorsunuz", diye sordu, "arkadaşı olurum", diye yanıtladım. Bana, kusura bakmayın, biz buradan anons yapmıyoruz, dedi. Kadın böyle diyor ama, bu arada dışarıdan gelen telefonları vızır vızır sahiplerine bağlıyor.
Peki, nasıl haber vereceğiz, diye sordum, dışarı çıkıp ankesörlü bir telefondan beni arayacaksınız, ben de sizi görüştüreceğim, dedi. Bunun üzerine, hemen cep telefonuma sarıldım, karşımdaki bayanın numarasını çevirdim. Telefon çaldı, bir adım önümdeki bayan telefonunu açtı, buyrun, filan filan yurdu, kimi arıyorsunuz, dedi...Der demez de beni görünce, şaşkınlık içinde, aaa siz mi arıyorsunuz beyefendi, dedi. Tam bu sırada, yurt görevlisi olduğunu zannettiğim,

Yazının Devamı

Erbakan çaktı...

18 Haziran 1997

Melih Aşık

İslamcı Basın Necmettin Erbakan'ı başbakanlığı sırasında doğal olarak sürekli savundu. Hatalarını görmezden geldi. Ama artık yolun sonuna gelindi. Bilançolar çıkıyor. Akit'te Abdurrahman Dilipak, "Erbakan nerede yanlış yaptı?" başlığı altında ilk kez Erbakan'ın yanlışlarının dökümünü yapıyor... Özetle diyor ki:
* Koalisyon için bu kadar acele etmemeliydi ve Çiller'e bu kadar güvenmesi yanlıştı.
* En büyük yanlışlarından biri, yolsuzlukları örtmesi idi. Kendisiyle çelişti. En büyük sermayesi olan "dürüstlük" imajını zedeledi.
* Susurluk olayındaki tavrı da Erbakan'ı yıprattı.
* En büyük yanlışlıklardan bir diğeri, belli çevrelerin cüretkarlıklarını arttıran, onlara prim veren suskunluğu idi.
* (Erbakan'ın aslında devletçi, milliyetçi bir lider olduğunu, askerlere karşı kıskançlıkla karışık, gizli bir hayranlık duyduğunu, askerlerin ise "bazı konularda" büyük hassasiyet sahibi olmaları dolayısıyla Erbakan'ı hiç anlamadıklarını söyledikten sonra...) Erbakan hep basını suçladı. Orduyla aralarında bir ihtilaf olmadığını, uyumlu bir çalışma sergilediklerini, ordunun hizmetinde olduklarını söyledi durdu. Aslında basını konuşturan, onlara bu açıklamaları yapan, belgeleri

Yazının Devamı

Mert'in marifeti...

17 Haziran 1997

Melih Aşık

Tansu Çiller'in oğlu Mert Çiller, rafting yapmak için gittiği Artvin'in Yusufeli ilçesinde yine olay çıkarmış... Mert'in son vukuatının tanığı olan CHP Yusufeli İlçe Başkanı Yusuf Koçoğlu, dün telefonda olayı Açık Pencere'ye şöyle anlattı:
- Perşembe günü, geceyarısı buraya gelmiş. O saatte bir meyhaneyi açtırıp korumalarıyla birlikte içmeye başlıyor. Sabaha karşı meyhanenin balkonuna çıkıp bir şarjörü boşaltıyor. Ertesi gün Çoruh Nehri'nde rafting yaptıktan sonra yine meyhaneye koştu. Akşam saat 20.00 civarıydı. Ben karşıdaki restoranda oturuyorum. Silah sesleri duyunca hemen cama koştum; baktım, yine elinde silah, ateş ediyor. Bulunduğu yer apartmanlarla çevrili, balkonlarda insanlar var. Dayanamadım, "Ne yapıyorsun sen? İnsanları vuracaksın!" diye bağırdım. Umursamadı bile. Savcıyı bulup durumu anlattım. "Müsterih ol, gerekeni yaparız!" deyip beni yatıştırdı. Restorana döndüğümde ateş etmeye devam ediyordu. Bu arada tedirgin olan vatandaşlar aşağıda toplanmaya başlamış. Polisler ise geçmiş karşıya; Mert'i seyrediyorlar. Kalabalık içinden bazı vatandaşlar, Mert'e ve korumalarına ait otomobilleri yumruklamaya başladılar. Bunun üzerine alelacele toplanıp apar topar

Yazının Devamı

Rüya tabiri...

15 Haziran 1997

Melih Aşık

Rüyamda, Genelkurmay'da slayt operatörüyüm...
Çeşitli kesimlere verilen irtica brifinglerinden sonra, o günkü brifinge irticacıların bizzat kendileri çağrılıyor... Şeriat yanlısı politikacılar, gazeteciler ve tarikat şeyhlerinin katıldığı brifingin açılış konuşmasını yapan General, "Sayın davetliler..." diye başlıyor söze, "Bildiğiniz gibi, bugün ülkemizde ciddi bir irtica tehlikesi yaşanmaktadır. Mustafa Kemal'in halkına emanet ettiği bu Cumhuriyet, ülkemizi Ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyenlerin tehdidi altındadır. Dış destekli bir köktendinci hareket, demokrasinin yerine şeriat düzeni yerleştirmeyi hedeflemektedir..."Salonda çıt yok... Herkes komutanı dinliyor:
"İnsan hakları ve demokrasi açısından, bireylerin özgür düşüncelerine saygı duymak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Gelgelelim, bizim başka bir zorunluluğumuz daha var; Atatürk'ün hedeflediği çağdaş uygarlık düzeyi... Gönül ister ki, beş liderin seçtiği Meclisimiz de kişisel çıkarları bir yana bırakıp, bizim gibi düşünsün... Günü değil, yarınları kurtarmaya çalışsın... Maalesef bunu başaramıyorlar... Neden, başaramıyorlar?.. Çünkü Türkiye'de politika, yurt sevgisinden çok, para ve makam sevgisine dayalı

Yazının Devamı