Nasıl halkçılık?

8 Ağustos 1997

Melih AŞIK

Bülent Ecevit'in seyahatlerde VİP salonuna uğramayıp normal yolcularla aynı salonu kullanması, tarifeli uçakta normal koltukta seyahat etmesi, Mersedes makam otusunu reddetmesi hoşa gidiyor...
- İşte halka yakın lider... İşte Halkçı Ecevit, dedirtiyor iyi niyetli vatandaşlara...
Ancak... Bu halkçı yaklaşım ve halk sevgisinin biraz da günlük hayata yansıması bekleniyor tabii ki... Ama nerede?
Öğrenci harçları geçen yıla göre yüzde 80 - 100 oranında arttırılıyor...
Tekel'in Bitlis sigara fabrikasında Rothmans'ın payını 150 milyar liraya satınalmasının, yani Rothmans'a 150 milyar lira hediye edilmesinin, Ecevit'in isteği üzerine gerçekleştiği söyleniyor..
Öte yanda Ekonomi Şovmeni Güneş Taner'in enflasyonu yüzde 100'e ulaştırma çalışmaları da Bülent Beyin gözleri önünde cereyan ediyor. Güneş Taner dün Yavuz Donat'a verdiği bin dolarlık demeçte yine "acı ilaç" tan söz ediyor, enflasyonu yüzde 100'ün altında tutmaya çalışacaklarını söylüyor. Acı ilacı tabii ki para babaları değil emeğiyle geçinen vatandaş içecek. Ve enflasyon yüzde 99'da kalırsa Taner'i "Aman ne başarılı!" diye omuzlarında dolaştıracak!
İnsanoğluna ölümü gösterip onu sıtmaya razı ederlermiş. İkinci Dünya Savaşı

Yazının Devamı

Sekizlik demagoji

7 Ağustos 1997

Melih AŞIK

Öğretim üyeleri Derneği Başkanı Prof. Burhan Şenatalar, sekiz yıllık kesintisiz eğitimle ilgili bir "demagoji" konusunda açıklayıcı bilgi verme gereğini duymuş... Dedi ki:
- Bu işi MGK'nın gündeme getirdiği, empoze ettiği, eğitimcilerin bu konuyu yeterince tartışmadığı iddia ediliyor. Tersine eğitimciler bu konuyu yıllardır tartıştığı gibi somut önerileri de ortaya koymuşlardır. Tam üç yıl önce İstanbul'da görev yapan 1035 öğretim elemanı bu konuda bir bildiri yayınlamıştı. Size birazdan onun belgesini fakslayacağım...Belge elimize ulaştı. Ayrıca anımsatalım. İlk öğretimin sekiz yıl olması 1973 yılında çıkan Milli Eğitim Temel Kanununu'nda öngörülmüş, 1996'daki Eğitim Şurası'nda da "kesintisiz" olarak karara bağlanmıştı.Prof. Şenatalar sohbet sırasında bu yöndeki tartışmalarda ıskalanan bir başka konuya değiniyor:
- Bazı Batı ülkelerinde de eğitimin kesintili olduğu söyleniyor. Doğrudur. Örneğin Avrupa Birliği'ne bağlı ülkelerin bazılarında ilk öğretim kesintisiz, bazılarında ilk ve ikinci eğitim şeklinde ikiye bölünmüş şekildedir. Ancak bu ülkelerin hiçbirinde ilk sekiz yılda meslek eğitimi yoktur. İlk sekiz yılda din adamı yetiştirme gibi bir girişim ise hiç mi hiç

Yazının Devamı

açık pencere

6 Ağustos 1997

Melih Aşık

Refah Partili siyasetçi ve yazarlar olsun, Mehmet Altan, Etyen Mahçupyan, Cengiz Çandar gibi RP doğrultusunda düşünen yazarlar olsun, imam hatip ortaokullarının kalkmasının tek tip insan yetiştirmeye yönelik bir adım olduğunu savunuyorlar. "Tek tip" iddiası, 8 yıla karşı en büyük itiraz noktalarından birini oluşturuyor...
Peki bu konuda herkes tek tip mi düşünüyor? Elbette hayır...
Bakınız örneğin Radikal'de Haluk Şahin meseleye hangi tip bakıyor:
"... Sakın asıl imam hatipleri savunanların bir kısmının gönlünde tek tip insan yatmasın? Kadınların hepsi aynı fabrikadan çıkmışcasına bir örnek örtünmüş, erkeklerin hepsi aynı berberden çıkmışcasına bir örnek sakallı kalabalıklar... Diyorlar ki 15 yaş mesleki yönlendirme ve kabiliyet keşfi için çok geçtir. Bu söylediklerinde haklılık payı olabilir. Ancak bunun imam hatiplerle ilgisi ne? Çocuklar imam ve hafızlığa özel yetenekleri olduğu saptandıktan sonra mı imam hatip okullarına gidiyorlar? Ve dahası: Bugünkü imam hatip ortaokullarında çocukların müzik, dans, güzel sanatlardaki kaabiliyetlerini saptamak için ne gibi çalışmalar yapılıyor?"Bu ikinci tip bakışa ne dersiniz?

Adam birahanede birasını yuvarlıyor, her bitirdiği

Yazının Devamı

Hande ve Barış...

5 Ağustos 1997

Melih Aşık

Bir küçük gazete ilanı bugünün Hande Mumcu, Barış Selçuk ve Salih Peker'in ölümlerinin üçüncü yıldönümü olduğunu anımsatıyor. Show TV muhabiri Hande Mumcu, Kameraman Salih Peker ve Hürriyet muhabiri Başar Selçuk, görev yolunda bir trafik kazası sonucu üç yıl önce bugün aramızdan ayrılmışlardı. Kendi hataları sonucu değil... Şehirlerararası yolculuk için kendilerine acemi bir şoför veren müessesenin basiretsizliği yüzünden....
Show TV yaptığı hatayı Hande, Barış ve Salih'in ölümlerinin ilk yıldönümünde biraz olsun hafifletmişti. Erol Aksoy Vakfı aracılığıyla bir ödüllü gazetecilik yarışması düzenlemişler, bizim de katıldığımız bir kokteylde ödülleri sahiplerine dağıtmışlardı. Yarışma her yıl tekrarlanacaktı. Böylece hem Hande, Barış ve Salih anılacak, hem yeni gazeteciler yüreklendirilecekti. Bu yarışma unutuldu... Acaba neden? Erol Aksoy Vakfı bu taahhüdünden vaz mı geçti? Eğer öyleyse bunun nedenini açıklaması gerekmez mi? Yoksa ilk yıl düzenlenen yarışma, tazminat ödemekten kaçış için bir gösteri miydi? Akla bu dahi geliyor...
Televizyonculuğu reyting ve para peşinden koşmaktan ibaret bir meslek sanmak, bu uğurda harcanan gencecik insanları yılda bir defa olsun

Yazının Devamı

Okur gözüyle...

3 Ağustos 1997

Melih Aşık

Haftanın son günü gelen, güncel tartışmalarla ilgili üç faks notunu özetleyerek buraya iliştirelim. Okurumuz K. Canıtez diyor ki:
- Konuşulanların aksine ben polisin yeterince eğitilmediği savlarına katılmıyorum. İyi eğitildiğini cuma gösterilerini önlemeye çalışırken hissettim. Polisimiz dinci gruplara karşı her zaman olduğu gibi yine fevkalade nazikti. Özgürlük ve hak isteyenlere karşı ise her zaman sert. Bu davranış biçimi tesadüf olamayacağına göre, demek ki bu yönde eğitiliyorlar. Sorunun "psikolojik" olduğu teşhisine de katılmıyorum. Sorun "ideolojik."Bir başka okurumuz, T. Sarıca da sözü camilere getiriyor:
- Neden her mahalleye bir cami kondurduklarını anladınız mı? Camileri birer kışla veya askeri karargƒh olarak kullanacaklar da ondan. Kışlalar tamam... Şimdi cumaları içindeki cemaati sokağa dökmeye geldi sıra...Ve bayan okurumuz Tülay Erdem soruyor:
- Sekiz yıl konusunda dinci gruplar yığınla yalan söylüyor ve sözü "Kuran okumak yasaklanıyor" a kadar getiriyorlar. Peki ama hükümettekiler bu propagandaya karşı neden doğruları dile getirerek halkı aydınlatma yoluna gitmiyor? Neden meydanı yalanlara bırakıyorlar? Ayrıca ben de "Çocuğuma dokunma" kampanyası

Yazının Devamı

Polise dair...

2 Ağustos 1997

Melih Aşık

Bundan önceki Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel emniyet örgütünü düzeltmek için ciddi bir çaba içindeydi. Yapıdaki hastalıkları teşhis etti, reform programları hazırladı. Ne var ki, hala tam bilinmeyen kimi sebeplerden Çiller hükümetinin hışmına uğradı. Çabası yarım kaldı.
Alaaddin Yüksel'in Türk Polis Teşkilatının yeniden yapılandırılmasına ilişkin raporunun pekçok aksaklık ve bunların tedavi yöntemleri sıralanıyor. Raporun bir yerinde şunlar söyleniyor:
... kabul edilmesi gerekir ki polis eğitiminde üst seviyede bir kalite ve standart maalesef sağlanamamıştır. Bunun başta gelen sebeplerinden birisi polis okullarında eğitim sürelerinin çeşitli fiili ve hukuki sebeplerle kısa tutulmasıdır. Polis okullarındaki eğitim sürelerinin 6 ile 9 ay arasındaki sürelerde sık sık değişikliğe uğratılması hali izahtan varestedir. Özetle polisini 6 ayda yetiştiren ve göreve çıkaran dünyada hiçbir çağdaş polis örneği yoktur..."Polis örgütü bugün bu ve benzer sorunlarla başbaşadır. Acaba mevcut hükümet bu sorunlara neşter vurma cesareti gösterebilecek mi? Eğitimi arttırabilecek, iç disiplini sağlayabilecek mi? Devlet Bakanı Eyüp Aşık dün Yeni Yüzyıl'da Bilal Çetin'in sütununda yer

Yazının Devamı

Olağanüstü Ç'ler...

1 Ağustos 1997

Melih Aşık

Araştırmacı Cem Çobanlı''nın 1996 yılında meydana gelen ilginç olaylardan derlediği "Olağandışı Yıllık'96" adlı kitabı hem şaşırtıcı olayları hem gözlerden kaçan bir çok "detayı" gözümüzün önüne seriyor. İnsanın okurken sık sık "vay anasına sayın seyirciler" diyesi geliyor. Kitabın 100. sayfasında "Olağandışı Ç harfleri" adlı bölümde bakın neler var:
Çatlı Abdullah: Eski ülkücü lider. 1977'de Bahçelievler katliamında 1 TİP'linin öldürülmesi, İpekçi ve Papa suikastlerinin planlayıcısı olduğu ileri sürüldü. Susurluk kazasında öldü.
Çakıcı Alaaddin: Eski ülkücü lider. Bir çok kişiyi vurdurttuğu ileri sürülüyor. Nerede olduğu bilinmiyor.
Çiftçi İbrahim: Eski ülkücü militan. Savcı Doğan Öz'ü öldürmekten dört kez idama mahkum olup beraat etti. MHP yöteticisi ve işadamı.
Çelik Oral: Eski ülkücü militan. İpekçi ve Papa suikastlerinde yargılandı. Eroin kaçakçılığından yurt dışında hapis yattı. Türkiye'ye döndü, özgürlüğüne kavuştu.
Çaylan Yavuz: Eski ülkücü militan. İpekçi cinayetinde Ağca'nın bindiği otomobili kullandı.
Çelebi Musa Serdar: Eski ülkücü lider. Papa davasında M. Ali Ağca'nın itirafları üzerine tutuklandı. Almanya'da yaşıyor.

Yazının Devamı

Neden okumazlar?

31 Temmuz 1997

Melih Aşık

Kadıköy Türkiye'nin eğitim ve kültür düzeyi en yüksek ilçelerinden biri, diye söze başlıyor okurumuz, ve devam ediyor:
- Sabahları işime Kadıköy'den deniz otobüsü ya da normal vapura binerek gidiyorum. Dikkat ediyorum vapurda halkın ancak yüzde üçü veya beşi birşey okuyor. Eskiden gazete pahalı o yüzden okuyamıyorlar diye düşünürdüm. Oysa artık bir bardak su fiyatına da gazete var. Ve bu gazetelerin en kötüsünden bile insan birşeyler öğrenir. Ancak halkımız vapur yolculuğu süresince boş boş etrafa ve karşısındakine bakmayı tercih ediyor. Biz neden böyleyiz?Okurumuzun mektubu Profesör Mehmet Ali Kılıçbay'ın Radikal gazetesndeki yazısıyla çakışıyor. Prof. Kılıçbay yazısında halkımızın neden okumadığını şöyle yorumluyor:- Paradoksal bir durum olarak okul ve aile eğitimi bu insanlara herşeyi öğretmektedir, tıpkı bir kedinin herşeyi annesinden öğrenmesi gibi. Bu ülkede bilgi tamamen değişmez ve sonlu gerçekler halinde aktarılmaktadır. Yani insanlara aktarılanlar hem doğrudurlar, bu yüzden değişmezler hem de bunların bir sonu vardır, bu yüzden yeni bilgi olmaz. Orta öğrenim kimya ders kitaplarında hala maddenin bölünmeyen en küçük parçasının atom olduğu yazılıdır. Oysa

Yazının Devamı