<#comment>#comment>Başbakan Bülent Ecevit ve yardımcısı Mesut Yılmaz bugüne dek Genelkurmay Başkanı ve diğer askerlerden gelen sert hatta incitici müdahaleleri bile büyük bir sükunetle içlerine sindirirken... Dün birden celallenip "Hukuk" ve "demokrasi" demeye başladılar...
Nedir olay? Enerji Bakanlığında 5 yüksek bürokratın gözaltına alınması olayıyla ilgili "Bir Komutan" ın:
- Düğmeye Enerji Bakanı Ersümer değil biz bastık, deyişi..
Ve peşinden şu sözleri:
- Bundan böyle pisliğe, rüşvete bulaşan kim varsa üstüne gitmeye kararlıyız... Bu olay PKK ile mücadele kadar önemli. Rüşvet çarkını ortaya çıkarmak için uğraşıyoruz. Devletin hayati stratejik kararları satılıyor... Çoçukların geleceği satılıyor...Bir generalin bir gazeteye bu şekilde demeç vermesi hukuk ve demokrasi adına eleştirilebilir. Ecevit ve Yılmaz'ın, "Komutan"ı ve gazeteyi eleştirmesi olağan görülebilir. Ne var ki iki liderin, bugüne dek çok daha keskin müdahaleler karşısında susup daha küçük dozajlı son demeci böylesine yüksek sesle eleştirmesi yadırgatıcı...
Sanki...
<#comment>#comment>Millet soruyor... Madem enflasyon yüzde 39, neden Köprü'ye yüzde 50 zam geldi... Faizler neden yüzde 60'ın üstünde?..
Önce bilinen bir öykü...
Diyarbakır'a giden uçakta televizyon muhabiri yolcularla röportaj yapıyor. Bir ara 80 yaşında bir Kürdün yanına yaklaşmış:
- Baba, Hükümet hakkında ne düşünüyorsun?- Hökümetimiz çok eyidir, demiş yaşlı Kürt, memleketi kalkındırdi, herkesi zengin etti...
Kamera uzaklaştıktan sonra yanındaki genç sormuş:
- Baba sen hükümet hakkında gerçekten böyle mi düşünüyorsun?Yaşlı adam şöyle bir etrafa bakmış... Hükümet hakkında ağzına ne geliyorsa söylemiş. Genç adam meraklanmış:
<#comment>#comment>Futbol Federasyonu ile Teleon maç nakillerinde anlaştı. Vatandaş da anlaşmaya (ve parasına) güvenip dekoder satın aldı. Maçları izlemeye koyuldu. Tabii ki vatandaş dekoder satın alırken Federasyonun anlaşmayı sağlam tuttuğunu düşündü. Kulüpler kadar izleyiciyi de güvenceye aldığını hesap etti.
Vatandaş dekodere elbette biraz da bu güvenle yatırım yaptı.
Derken olan oldu... Teleon su koyverdi. Anlaşma iptal edildi. Federasyon elindeki teminat mektubunu paraya çevirerek zararını karşılayacak. Peki dekoder sahipleri?
Onların halini soran yok...
Tüketiciler Derneği Başkanı Mehmet Sevim'le konuştuk konuyu...
- Dekoder sahiplerinin muhatabı Teleon'dan önce Futbol Federasyonu olmalıdır, dedi, çünkü anlaşmanın koşullarını koyan Federasyon'dur. Teleon uygulayıcıdır. Federasyon anlaşmayı yaparken dekoder sahiplerini de güvenceye almak durumundaydı.
<#comment>#comment>Kitapçı rafındaki kalın kitabın kapağı güncel çağrışımlar yapıyor:
"Hapishanenin Doğuşu"Yazarı: Michel Foucult...Kitabın arka kapağında şu satırlar okunuyor:
"...Modern iktidar çocuğu okulla, hastayı hastaneyle, deliyi tımarhaneyle, askeri orduyla, suçluyu hapishaneyle kuşatarak bireyselleştirmiş, kaydetmiş, sayısal hale getirmiş, egemen olmuştur. Her kişi bir yerde kayıtlı hale gelince herkes denetim altında olacak, gözetim altında tutulacaktır. Modern iktidar büyük gözaltıdır."
Kitabı okumaya yeltenince önce gözünüz korkuyor. Çünkü tam 445 sayfa... Bizim okumaya korktuğumuz kitabı Mehmet Ali Kılıçbay oturup Fransızca'dan sayfa sayfa çevirmiş. Kılıçbay Gazi Üniversitesi'nde hoca... Aynı zamanda TV 8'de haftada bir tartışma programı düzenliyor. Çok aydınlatıcı, özgün kitaplar yazıyor. Tartışmalara katılıyor. Türkiye'nin en verimli düşünce adamlarından biri... Ve o hengamede oturup böyle cilt cilt çeviriler yapıyor. Telefonu çevirdik; sevgili okul arkadaşımıza bir selam sarkıttık. Hoşbeş ettik...
- Yahu Mehmet Ali senin kaç kitabın var?
- Sanırım 14 tane oldu...- Peki kaç çevirin var?
<#comment>#comment>Müslüman, hıristiyan, musevi... Onlarca dinin yüzyıllarca yanyana yaşadığı bu topraklarda yılbaşı kutlaması hala sorun oluyor. Hala insanlar yeni yılı kutladıkları için dinden imandan çıkmakla ya da hıristiyan olmakla suçlanıyor.
Çetin Altan'ın son kitabı "Kullar ve Sultanlar" da Fatih Sultan Mehmet'in "Avni" mahlası altında yazdığı bir şiir yer alıyor. Şiiri birlikte okuyalım, Fatih'in 15'inci yüzyılda Galata'yı anlatırken dinlere bakışındaki özgür yaklaşımı birlikte görelim:
***
Bağlamaz Firdevs'e gönlini Galata'yı gören
(Galata'yı gören, gönlünü cennetin en gizemli bahçesine bile bağlamaz)
Servi anmaz anda ol servi dilarayı gören
<#comment>#comment>F Tipi cezaevlerine nakledilen mahkumlar için "siyasi tutuklu" deyimi mi kullanılmalı yoksa "terörist" mi? Konu zaman zaman tartışılıyor. Bazılarımızda bu tutukluların tümünün şiddet eylemlerine katıldığı için hüküm giydiği izlenimi mevcut. Oysa durum farklı. TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi FP Milletvekili Mehmet Bekaroğlu bayram günlerinde verdiği demeçte bakınız ne diyor:
- Türk Ceza Yasası'nın 168. maddesinin ikinci fıkrası "Cemiyet ve çetenin sair efradı" için on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası öngörmektedir. İşte cezaevleri bu maddeden tutuklanmış veya hüküm giymiş üniversite öğrencileriyle dolu. Bir mitinge katılan, bir pankart asan, bir konferansta konuşan gençler de, Manisalı gençler örneğinde olduğu gibi bu maddeden hüküm giyip mahkum oluyorlar. Böyle olunca en az 9.5 yıl cezaevinde yatıyorlar. İnsan öldürmemiş, silahlı eylem yapmamış yüzlerce gencin bu maddeden tutuklanıp mahkum edilmesi cezaevlerinde siyasi hükümlü sayısını mantar gibi artırıyor ve bir çok olay için kaynak oluşturuyor."
***
Hapistekilerin kaçı şiddet olayına bulaştığı için orada.. Kaçı şiddete bulaşmadığı halde "potansiyel suçlu" ol
<#comment>#comment>Önümüzdeki kurban bayramında tekrar "Bayram Gazetesi" düzenine dönülüyor. Gazetecilerin tatili geri veriliyor...
Müjdeyi dün Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli'den aldık. Sevindik.
Bayram öncesi de yazdığımız gibi... Gazeteciler yıllardır 2'si Şeker, 3'ü Kurban bayramında olmak üzere 5 gün bayram tatili yapardı. Bu kısa aralıklarda elbet gazetelerin matbaa işçileri de tatil imkanı bulur, makinalar bakımdan geçirilir, o arada gazeteci cemiyetleri "Bayram Gazetesi" yayımlayarak bir miktar gelir elde ederdi.
Bu hak 9 yıl önce Sabah gazetesi'nin Genel Yayın Müdürü Zafer Mutlu ve Sahibi Dinç Bilgin'in girişimiyle ortadan kaldırıldı. Gazeteler bayramda da yayınlanır oldu. "Bayram Gazetesi" tarihe karıştı.
Ama bu ayıp ne 5 günlük tatili paraya dönüştürenlere hayır getirdi. Ne gazetecilere, ne okurlara. Bu bayram günlerinde fark etmişsinizdir. Gazeteler konserve haberlerle yayınlandı, köşe yazarları konu bulmakta zorlandı.
***