<#comment>#comment>Nesin Vakfı'ndan bir grup genç geçen yaz Fas'a gitmişti. Avrupa Göçmen Gençler Değişimi Derneği'nce düzenlenen bu gezilerde amaç; birbirlerine çoğu zaman hoşgörüyle bakmayan ülkelerin gençlerini biraraya getirmek, dostluk duygularını pekiştirmek...
Yine aynı amaçla 50 dolayında genç, bu yaz Türkiye'ye gelip 15 günlük bir Anadolu turuna çıkacak.. Gezinin ön hazırlıkları için üç İspanyol, iki Alman ve iki de Faslı genç geçen Cuma İstanbul'a geldi. Havalimanında olanları Ali Nesin aktarıyor:
- Faslı dostlarımız Türkiye'ye kabul edilmedi. Herhangi bir gerekçe gösterilmeden havaalanında iki saat alıkonduktan sonra, hiçbir açıklama yapılmadan, valizleri dahi verilmeden gerisin geri ülkelerine gönderildiler. Bu arada bavulları da yanlış uçağa verildiği için kayboldu...
Bu rezaletin hesabını kim verecek? Merak ediyoruz...
Gezgin fotoğrafçı arkadaşımız Cemal Gülas'la sohbet ediyorduk.. Söz Türkiye'nin vardığı noktaya ve bundan sonrasına geldi. Acaba bu bataktan çıkabilecek miyiz? Cemal sözü eskimolara getirdi:
<#comment>#comment>Maltepe'deki Yayla Sanat Merkezi'nde sahnelenen "Bir Kış Öyküsü" adlı oyunun yönetmeni Haldun Dormen ve oyuncularından bir mektup aldık. "Milliyet Gazetesi'ndeki köşenizde, Hıncal Uluç'a cevap olarak yazdığınız yazı bizleri çok üzdü" diye başlayan mektubu imzalayan değerli sanatçılar sitem ediyorlar. Haklı olabilirler. Hıncal Uluç'u muhatap alan yazıda istemeden de olsa onlarla ilgili yanlış izlenimler vermiş olabiliriz. Özür dileyerek kaydedelim ki:
1) Tiyatroların dolmasını, halkın tiyatro salonlarını doldurmasını her sağduyulu insan gibi biz de yürekten istemekteyiz.
2) Oyunun özellikle son cumartesi - pazar iyi seyirci topladığını öğrendik. Bundan da mutlu olduk.
3) Oyunu izleyenlerle konuştuk. Herkes beğeniyor ve övüyor.
4) Ancak günümüzde oyunların başarısı kapalı gişe oynamalarına yetmiyor. Genel ekonomik durum, bilet ücretleri, tiyatro mekanının kente uzaklığı gibi faktörler doluluk oranında rol oynuyor.
5) Yine de bizim tartışma noktamız oyunun başarısı veya doluluk oranı değildi. Bizim muhatabımız, tiyatroyla ilgili olumlu bir yazımızı tersyüz ederek haksızlık eden bir meslektaşımız ve onun "mucize" iddiasıydı.
<#comment>#comment>Profesör Kenan Bulutay 1977 Ecevit Hükümeti'nde "İşletmeler Bakanı" olarak görev yapmıştı. Sonraki yıllarda 30'a yakın ülkede uzman olarak çalıştı. Halen Girne Amerikan Üniversitesi'nde ders veriyor.
Prof. Bulutay'ın piyasaya yeni bir kitabı çıktı: "Dünya Kazan Ben Kepçe..." Bu kitaptan birkaç çizgi aktaralım...
***
- Ne zaman uzaklaştırıldı Habip Burgiba iktidardan biliyor musunuz?
- Ne zaman?
- Aynı bakanlığa bir günde iki ayrı kişiyi atadığı zaman...
<#comment>#comment>Hıncal Uluç, sık sık yaptığı gibi, dün yine köşesinde bize dersler vermiş, zengin bilgi ve yorumlarına yarattığı mucizeleri eklemişti.
Hıncal gazetelerde daha çok tiyatro yazılmasını savunmuş. Buna kim hayır diyebilir? Peşinden (o her zamanki tevazuu ile) kendisinin tiyatroya katkısını anlatıyor:
"Tuhaf Bir Çift, ortalama 60 - 70 kişiye oynuyordu. Bir tek yazı yazdım gişe önünde kuyruklar oluştu. Bir Kış Öyküsü boş sıralara sahneleniyordu. Bir kez yazdım telefonlar kilitlendi... "Rezervasyonlarımız doludur" ilanları verilmeye başlandı.Bir tek kişinin bir tek yazısı mucizeler yaratabiliyorsa tüm medya tüm tiyatroları işlese ne olur bir düşün..."Hıncal'ın bu satırlarını okuyunca etkilenmemek, hatta kıskançlığa kapılmamak elde değildi. Mucizenin boyutları konusunda daha iyi fikir sahibi olmak için "Bir Kış Masalı"nın sahnelendiği Yayla Sanat Merkezi'ndeki bir arkadaşımızı aradık. Hoşbeşten sonra konuya girdik:
- Hıncal'ın yazısından sonra telefonlar kilitlenmiş öyle mi?
- Ne kilitlenmesi?
- Eee, oyun kapalı gişe oynamaya başlamış...
<#comment>#comment>"Bazı AB üyeleri ülkemize karşı önyargılıdır ve her zaman Türkiye karşıtı hareketler içindedir. Bu ülkeler aslında Türkiye'ye ve AB üyeliğine sıcak bakmamaktadır... Geriye kalanlar da Türkiye'nin üyeliğini kerhen desteklemektedir. Türkiye'nin AB üyeliğini içtenlikle destekleyen bir tane AB üyesi yoktur."
Bu sözler Harp Akademileri Komutanı Org. Nahit Şenoğul'a ait... Askerlerin bu bakışını Prof. Yüksel İnan' la konuşuyoruz:
- Batı, bize karşı gerçekten önyargılı mı?
- Bu soruya tümden, "hayır" yanıtını vermek mümkün değil. Ama zannediyorum ki bizim Batı'ya olan önyargımız onların bize olan önyargısından biraz daha fazla.
- Örneğin?
- Hatırlarsınız, 20 - 30 yıl önce futbol takımlarımız Avrupa'da maç kaybettiklerinde, bize karşı önyargılılar, der hemen Avrupalı hakemleri. Ama ne zaman ki takımlarımız Avrupa takımlarının kalitesine yaklaştı, hakemleri suçlamaktan büyük ölçüde vazgeçtik.
<#comment>#comment>Ebebiyatımızın özgün kalemlerinden birini daha yitirdik. Necati Cumalı şiir, roman, öykü, tiyatro oyunu türlerinde kaleme alınmış onlarca eseri miras bırakıp ebedi yolculuğa çıktı.
Tüm yazı hayatı boyunca "örnek" insanlarla işi hiç olmamış, tüm derdi; kusurları, iyi ve kötü taraflarıyla sıradan insanı anlatmak olmuştu...
Cumalı'nın yapıtlarından üç ayrı film (Adı Vasfiye, Mine, Dul Bir Kadın) çıkarmış olan değerli sinemacı Atıf Yılmaz, onu bakın nasıl anlatıyor:
- Necati uzun yıllar İzmir'de avukatlık yaptı. Davalar için köylere kasabalara gidip geliyordu. Edebiyatındaki gerçekçilik, inandırıcılık ve yerellik biraz da avukatlık birikiminden gelir. Bir sürü avukat var oralarda; sağlam bir bakış açısı ve yazarlık mayası olmadığı için yaşadıkları o benzersiz iklimi değerlendiremiyorlar. Necati'nin öyle bir mayası olduğu için titizlikle gözlediği yaşamsal ayrıntıları çok iyi değerlendirdi.
***
Necati Cumalı, 1973 yılında kendisiyle yapılmış bir röportajda demokrasinin sıkıntılarını bakın nasıl anlatır:
<#comment>#comment>Alman Focus Dergisi, düşünce gücünü geliştirmenin yollarını açıklayan bir yazı yayımlamış. İşte herkesin uygulayabileceği ipuçları:
* Sabahları gözleriniz kapalı duş alın. Lifinizi, sabununuzu, şampuanınızı el yordamıyla bulun. Böylece dokunma duyunuz gelişir.
* Sağ elini kullananlar sol, sol elini kullananlar sağ elle diş fırçalamayı, saç taramayı denesin. Beynin farklı bölgeleri uyarılmış olur.
* İşe giderken farklı yollardan gitmeye çalışın. Böylece beyninizi otomatik pilot sisteminden çıkarırsınız.
* Aracınıza bindiğinizde gözlerinizi kapatın. Kontağın, sileceklerin, radyonun, el freninin yerlerini düsüncelerinizi yoğunlaştırarak bulun.
* İşlerinizi farklı bir sırayla yapın. Hergün gördüğünüz ancak üzerinde düşünmediğiniz eşyaların yerlerini değiştirin.
<#comment>#comment>Vezir padişaha çıkmış:
- Efendim, hazinede para yok, yeni vergilere ihtiyacımız var...
- Eee iyi de, ne vergisi koyalım?
- Boğaz Köprüsü'nün başına adam koyalım, gelip geçenden 1 akçe alalım.
Aradan bir süre geçmiş... Padişah merak etmiş :
- Ahaliden bir tepki var mı?