<#comment>#comment>Lig maçlarının bitimine 6 ay kala Teleon, Federasyon'a olan 60 milyon dolar borcunu ödemediği için naklen yayın anlaşması feshedildi.
Vatandaş saf bir merak içinde:
- Acaba dekoder için ödediğim para geri ödenecek mi?
Yanıt traji komik:
- Dekoder için ödediğiniz para geri ödenmeyeceği gibi sezon sonuna kadar olan taksitleri de ödeyeceksiniz...
Yani maçları izlemeyeceğiniz halde izlemiş gibi taksit ödeyeceksiniz.
<#comment>#comment>Basın ve muhalefet "İstifa" diye tempo tutuyor.
Vatandaş istifa bekliyor.
Sayın Enerji Bakanı'nda hareket yok.
Zordur insanların alıştıkları koltuklardan kalkması. Üstelik bir kere kalktılar mı başlarına ne işlerin açılacağı belli olmaz.
Osmanlı tarihinde ünlü bir Şeyhülislam vardır: Feyzullah Efendi... Tüm yakınlarını devletin en iyi yerlerine yerleştirmiş. Devlete hortumu dayamış. Malı götürüyor. Dört bir yandan "Çekil" çağrısı geliyor. Oralı olmuyor. Tarihçi Naima bir gün karşısına alıp uyarmaya çalışmış. Dinlemiş dinlemiş Feyzullah Efendi. Ve sonunda demiş ki:
- Bizim durumumuz Akdeniz'de fırtınaya tutulmuş gemiye benzer. Kurtuluş kıyısına çıkabilmek için rüzgarın önüne düşmek zorundayız. Eğer makamdan uzaklaşırsak kıskançlara üstün gelme olanağı sağlarız. En iyisi ölünceye kadar dayanmaktır...
<#comment>#comment>İleri adlı yeni bir dergi yayımlanıyor... İki ayda bir çıkan kitap cesametindeki dergide Atilla İlhan, Özgür Erdem, Erol Manisalı, Nur Serter, Türkan Saylan gibi imzalar göze çarpmakta. Atatürkçü Düşünce Kulüpleri Federasyonu ADKF'nin yayın organı olan dergi amacını:
"Türkiye siyasetine alternatif program oluşturmak" diye özetliyor. Gündemin ana konuları üzerinde düşünce boyutları veriyor.
***
Dergide Doğan Avcıoğlu'nun enfes bir yazısı yer alıyor. Yazının küçücük bir bölümünü buraya alıyor, nasıl "Küçük Amerika" olduğumuzu Avcıoğlu'nun kaleminden öğreniyoruz:
...Ben "Küçük Amerika" deyişinin patentini son günlere değin Celal Bayar'a ait sanırdım. Bedii Faik'in yazısından öğreniyorum ki, patent, İnönü'nün Bayındırlık Bakanı Nihat Erim'e aitmiş.
"Demiryollarını at, karayollarına yat" biçimindeki, bize pek pahalıya mal olduğunu yeni yeni anlamaya başladığımız politikayı başlatan bakanımız, Amerikan malı hurda karayolu yapım makineleri gelince coşmuş ve "Küçük Amerika oluyoruz" demiş...
<#comment>#comment>Fransız Meclisi'nin Ermeni tasarısını onaylayacağı haftalar öncesinden belliydi. Kılımızı kapırdatmadık. Aklımız tasarının onaylandığını görünce başımıza geldi. Bu defa tuhaf ve ilkel tepkiler göstermeye başladık.
Neyse ki ortalığa yavaş yavaş sağduyu egemen oluyor.
Bu uzun yolculukta sabırlı davranmamız gerektiğini Amerikalı Profesör Justin McCarthy şu sözlerle anlatıyor:
- Ermeniler Batı'yı kendi tezleri doğrultusunda "eğitmek" için 80 yıldır uğraşıyor. Siz de Batı toplumlarını eğitmelisiniz. Bunun için 20 - 30 yıllık bir çaba gerekecek. Ama mecbursunuz.
Ankara yakınlarında Beynam Ormanı kıyısında üye çoğunluğunu milletvekillerinin oluşturduğu bir kooperatif var. Kooperatif eski bakanlardan İsmet Özarslan öncülüğünde kuruldu. Taşeronluğu Aktaş inşaata verildi.
<#comment>#comment>Enerji operasyonununda sıranın kendisine gelmesinden endişelendiği ifade edilen Mesut Yılmaz'ın taktiği "kriz yaratarak vakit kazanmak" olarak özetleniyor. Ecevit ve Yılmaz... Enerji operasyonu ilk başladığında "Bir Komutan" kaynak gösterilerek yayınlanan demeçleri "Demokrasi elden gidiyor" vaveylasıyla örtmeye çalışmışlardı. Şimdi de savcı fezlekesindeki çarpıcı gerçekleri ""Anadolu Ajansı gizli ifadeleri nasıl yayımlar?" diyerek gözden kaçırmaya çalışıyor Mesut Bey... Konuyu dün A.A'dan bir arkadaşımızla konuştuk... Dedi ki:
- Anadolu Ajansı daha önce bu tip pek çok haber verdi ve hiçbiri ne Sayın Yılmaz ne Sayın Rüştü Kazım Yücelen tarafından eleştiri konusu yapılmadı. Daha önemlisi hiçbir savcı, niçin böyle haberleri yayımlıyorsunuz diye hakkımızda soruşturma açmadı. Buna örnek olarak Hizbullah, Yahya Murat Demirel, Yurtbank ve Umut operasyonlarıyla ilgili yayımladığımız ilk ifadeleri verebilirim.
- Yani, yaptığımız şey suç değildir, diyorsunuz? - Değildir. Eğer bir suç varsa bunun da soruşturma mercii başbakanlık değil adli makamlardır. Ne var ki kopartılan onca gürültüye karşın, şu ana kadar yayınımızla ilgili hiçbir savcı hakkımızda soruşturma
<#comment>#comment>Vaktiyle Bağdat'ta bir halife huzur odasının duvarlarını resimlerle süslemeye karar vermiş.
Biri Doğu'dan, biri Batı'dan iki ressam getirtmiş... Tüm ömrünü doğduğu kasabada geçirmiş bir Çinli ressam.. Ve dünya üzerinde ayak basmadık yer bırakmamış bir Yunanlı... Halife konuk ressamları alıp huzur odasına götürmüş, karşılıklı iki duvarı gösterip;
- Biriniz şu duvarı, diğeriniz de karşıkini boyasın. Bittiğinde Saray erkanı resimlerinizi karşılaştıracak, hanginizinki beğenilirse bir çuval altın onun olacak, demiş.
Ressamlar üç ay içinde istenen resmi bitirebileceklerini söylemişler.
- Güzel, demiş halife. Birbirinizden etkilenmeyin diye salonu perdeyle ikiye böleceğiz ve sizi üç ay rahat bırakacağız...Üç ay çabuk geçmiş. Saray erkanı seçim için toplanmış. Önce Çinli ressamın eseri önüne gidilmiş: Enfes bir cennet manzarası.. Rengarenk çiçekler, ağaçlar, masmavi gökyüzü ve besberrak bir pınar...
Saray erkanı adeta büyülenmiş. "Kesinlikle bundan güzeli olamaz!" düşüncesiyle "Eh, ötekine de bir bakalım bari!" deyip perdeye doğru ilerlemişler. Salonu ikiye bölen perde kaldırılmış.
<#comment>#comment>- Bor madenleri özelleştirilmeye kalkışılırsa protesto için Meclis çatısı altında açlık grevi yapacağım.Bu çarpıcı iddianın sahibi DYP Şanlıurfa milletvekili Mehmet Yalçınkaya'ya arkadaşımız Fahrettin Fidan soruyor:
- Siz genel olarak özelleştirmeye karşı değilsiniz herhalde? - Hayır, değilim.
- Ama bor madenlerinin özelleştirilmesine karşısınız. Neden? - Konuyla ilgilenenlerin bildiği gibi bor son derece stratejik bir maden ve dünyadaki bor rezervlerinin yüzde 70'i ülkemizde. Bunu kendimizin işlemesi varken özelleştirilip yabancılara, yani Amerikalılara satmaya kalkmamızı kabul etmek mümkün değildir. Böyle birşey yapmak kapitülasyonlara geri dönüş demektir. Açlık grevi kararımı gazetelerden okuyan ABD'ye yerleşmiş bir profesörümüz bana bu konuyla ilgili bir rapor gönderdi. O raporda da bor madenlerinin özelleştirilmesinin yanlışlığı çok açık şekilde ortaya konuyor.
- Açlık grevi eylemi tehdidine dışarıdan ve partinizden ne gibi tepkiler aldınız? - Eti Holding yetkilileri, Maden - İş Sendikası yönetici ve çalışanları, Aydınlar Ocağı vs. Ülkesinin çıkarlarını düşünen sağcı - solcu pek çok kişi ve kuruluştan olumlu tepkiler
<#comment>#comment>Son af yasasına karşı çıktığı için partisiyle ilişkileri bir anda şekerrenk olan DSP İstanbul milletvekili Mustafa Düz kesin ihraç istemiyle Parti Disiplin Kurulu'na verildi. Düz ile arkadaşımız Fahrettin Fidan konuştu:
- Af yasasında sizi en çok rahatsız eden şey neydi? - Soyguna, vurguna karışmış bürokratların af kapsamına dahil edilmeleri. Beni ikna etmek için makamına çağıran Hüsamettin Özkan'a bunu açıkça söyledim. Bana bunun izahını yapın dedim, yapamadı.
- Sizce o bürokratlar af kapsamına niçin dahil edildiler? - Çünkü onlar o yolsuzlukları tek başlarına yapmadılar, bazı siyasilerle ortak yaptılar. Eğer af kapsamına dahil edilmeselerdi, onlar da o siyasilerin kimler olduğunu açıklayacaklardı.
- Sözünü ettiğiniz o siyasiler arasında DSP'li olan da var mı? - Var.
- Size bu yüzden tavır aldılar demek...- Bakın, ben kendisinin daveti üzerine birkaç kez Hüsamettin Özkan'ın makamına gittim. Orada tanık oldum ki, Mesut Yılmaz'la, kendi genel başkanından daha içli - dışlı. Aralarında adeta bir telefon köprüsü kurmuşlar, sürekli birbirlerini arayıp birşeyler konuşuyorlar.
- Ne tür şeyler? - DSP'li birini