<#comment>#comment>Metin Güre adlı okurumuz American Life sigorta şirketi temsilcisi Orhan Özkaynak'a kendini sigorta ettirmiş... Sigorta taksitlerini elden ödemiş... Bir süre sonra Metin Bey'e bir mektup gönderen American Life şirketi Orhan Özkaynak'la ilişkiyi kestiklerini bildirmiş.. Orhan Özkaynak'ın tahsil ettiği paraları şirkete ödemediğini, bu paralarla sırra kadem bastığını bildirmiş, Metin Güre'den sigorta taksitlerini yeniden istemişti.
Okurumuz İnci Nur Üstün, aynı şekilde Orhan Özkaynak tarafından dolandırıldığını ve A.Life'a 600 dolarlık sigorta taksidini ikinci defa ödemek zorunda kaldığını bildirdi dün.
Arayanlarlardan biri de Anadolu Sigorta Baş Hukuk Müfettişi Prof. Hüseyin Ülgen oldu... Hüseyin Bey şirketin kendine bağlı acentanın tasarruflarından sorumlu olduğunu bildirdi ve dedi ki:
- Sigorta şirketi burada haksızdır. Mağdur durumda kalanlar mahkemeye başvururlarsa iki celsede davayı kazanırlar...Sigorta şirketi kendi aymazlığını vatandaşa ödetmemelidir.
Hikayeyi rahmetli Adnan Saygun anlatmış. Geçenlerde Müşerref Hekimoğlu aktardı:
<#comment>#comment>Bir hafta içinde peşpeşe çok değerli gazetecileri kaybettik... İslam Çupi, Vural Saygılı, Ahmet Kabaklı, Yılmaz Gümüşbaş, Nezih Demirkent, Kemal Diyarbekir... Kimisiyle akşam masalarında buluştuk. Kimisiyle aynı gazetede birlikte çalıştık. İslam Ağabey hepimizin dostuydu. Yılmaz Gümüşbaş ile az ama öz tanışırdık. Nezih Demirkent Güneş gazetesinde bir süre genel yayın müdürümüz oldu. Kemal Diyarbekir mesleğe sapına kadar dürüst bir muhabir olarak başladı, öyle de öldü. Belediye muhabiri olan Kemal Diyarbekir, hiçbir belediye başkanına gazeteci mesafesinden fazla yaklaşmadı. Hep doğruların peşinden koştu.
Vehbi Koç'un hayatını okurken ünlü işadamının 90'lı yaşlarda bile sık sık "hayatın kısalığı"ndan dem vurması insanı biraz şaşırtır. Doğruluğunu yaşlandıkça anlarsınız. Hayatın en uzunu da çok kısadır. Uzatmak elimizde değil... Ama kimi şeyler elimizde...
Geride soylu bir isim ve temiz anılar bırakmak...
Meslekte avantacılığa, yardakçılığa, yalakalığa örnek olmamak...
Gazeteciliği cep doldurmak için değil insanların mutluluğu için sürdürmek...
Bu mesleğin bir doğruyu yakalama ve halkı aydınlatma görevi olduğunu akıldan çıkarmamak...
<#comment>#comment>Başbakanlık ATA ve Cumhurbaşkanlığı GAP uçağının bakım ve onarımının THY tarafından yapıldığını, THY'nin GAP için yılda yarım trilyonu aşkın masraf yaptığını yazmış... ABD'de Başkan'ın uçağının bakım ve onarımının ABD Hava Kuvvetleri'nce yapıldığını anımsatmış... GAP ve ATA'nın Türk Hava Kuvvetleri'ne devredilmesinin yerinde olacağını kaydetmiştik.
Cumhurbaşkanlığı konu üzerinde durmuş. İşlemler tamamlanmış. GAP uçağı geçen hafta sonunda Hava Kuvvetleri'ne devredilmiş... Ne var ki ATA uçağı hala THY'nin üzerinde. Uçuş koordinasyonu ve tasarruf sağlanması açısından ATA'nın da Hava Kuvvetleri'ne devri şart. Başbakanlığın dikkatine...
Teleon'un naklen maç yayınını durdurması sonucu mağdur duruma düşen dekoder sahiplerinden Zekeriya Alkış, Bursa Osmangazi "Hakem Heyeti"ne başvurmuş. Konuyu inceleyen "Hakem Heyeti" Teleon'un dekoderi geri almasına ve maç nakletmediği süre için aldığı üyelik parasını iade etmesine karar vermiş.
Bursa Tüketicileri Koruma Derneği Başkanı Necati Yentürk dedi ki:
- Ülkemizde her ilçede kaymakamlığa bağlı bir "Hakem Heyeti" vardır. Mağdurlar doğrudan tüketici mahkemelerine başvurabilecekleri gibi önce "Hakem Heyeti"ne
<#comment>#comment>CHP'de sokağa dökülmeler başladı. Pazar günü Taksim'de görevden alınan il ve ilçe yöneticileri yürüyüş yaptı. Diğer illerden "Ankara'ya yürüyeceğiz" sesleri geliyor. Bu illerden biri Bursa... Geçen hafta sonu görevden alınan Bursa İl Başkanı Kemal Ekinci ile konuşuyoruz:
- Görevden alınma gerekçeniz nedir?
- Gerekçe olarak basına asılsız haberler verdiğimizi öne sürüyorlar...
- Mesela?
- Genel Başkan'dan randevu istemiştik. Vermediler. Baykal yanlıları bizi küçük düşürmek için Genel Başkan'ın bize randevu vermediğini yerel basına sızdırdılar. Genel Merkez hiçbir soruşturma yapmadan bu haberi bizim sızdırdığımız iddiasıyla görevden aldı.
Baykal yönetimi 30'dan fazla il 100 dolayında ilçe yönetimini yukardaki türden komik sebeplerle lağvetti. Yaklaşık 2500 seçilmiş yönetici görevden alındı. Yerlerine sahte üye yazımı yapacak ve örgütü Baykal açısından dikensiz gül bahçesine çevirecek yetenekte kişiler atadı.
<#comment>#comment>İki babacan kedi yanyana yatmış sohbet ediyorlar... O arada minik bir fare bunlardan birinin bıyıklarının altından koşa koşa geçmiş.. Dönüşte aynı yerden yine koşa koşa geçerken babacan kedi pençeyi yapıştırdığı gibi yavru fareyi cansız yere sermiş. Arkadaşı sormuş:
- Neden öldürdün hayvanı? Ne olur bıyığının altından geçse?
- Yol olurdu, demiş babacan kedi...
Bizim kimi devlet adamlarında bu kadar basiret yoktur...
Nice kepazelik onların aymazlığı yüzünden "yol" oldu yakın tarihimizde...
Kimileri için de mazeret...
<#comment>#comment>Mudanya'dan Emir Doğan Savaş'ın notuna dün yer vermiştik... Bugün okullarına yakıt parası gönderemeyen devletin, İkinci Dünya Savaşı yıllarında onca yokluğa rağmen Anadolu'daki okullara "piyano" gönderdiğini anımsatıyor, o piyanoların sonraki yıllarda (kendi bitirdiği Şükrü Çavuş İlkokulu'nda olduğu gibi) çürümeye terkedildiğini söylüyordu.
Dün de Kocaeli'den Sefer Debreli aradı:
- İzmit Ulugazi İlkokulu'nu 1952'de bitirdim. Okulumuzu Atatürk kurmuş. Onun armağanı bir kuyruklu piyanomuz vardı. Şimdi hurdalıkta...
İstanbul'dan Dr. Fikret Altan telefonda:
- Babaannem Melahat Kunter, Samsun'da 5 yaşında piyano öğrenimine başlamış. Dev bir kuyruklu piyanosu varmış. 1965'te İstanbul'a gelirken taşıma güçlüğü nedeniyle Samsun Kız Meslek Lisesi'ne bağışlıyorlar. 1987'de Samsun'da askerliğimi yaparken bu liseye de uğradım: "Piyano ne halde? Göreyim" diye.. Bir bacağı kopmuş, bir köşeye atılmış, perişan vaziyetteydi.
***
<#comment>#comment>Mudanya'dan Emir Doğan Savaş anlatıyor:
- Geçenlerde yıllar önce okuduğum ilkokulumun koruma derneğinden iki öğretmen
beni ziyarete geldi. Sorunlarını anlattılar, dertleştik. İlginç bir konuya değindiler. Devlet 1940 yılında Mudanya'ya iki, köylerine (Siği ve Tirilye) iki olmak üzere dört ilkokula 4 adet piyano göndermiş. Okullarda tiyatro salonları açmış. Ne yazık ki sonradan bu salonlar kapatılmış, piyanolar tozlanmaya terkedilmiş...
Okurumuz ekliyor:
- En acısı 60 yıl önce İkinci Dünya Savaşı'nın orta yerinde onca yokluğa rağmen okullarına piyano gönderebilen devletin bugün bu okullara yakıt parasını dahi gönderemeyişidir.
Emir Doğan Savaş'ın mektubu üzerine kendisine e mail çekerek sorduk:
<#comment>#comment>İzmir Barosu Başkanı Avukat Noyan Özkan imzasıyla dün yayınlanan bildiri:
"Bugün gazetelerde yayınlanan habere göre; Nakşibendi şeyhi Esat Coşan'ın Süleymaniye Camii haziresinde toprağa verilmesini öngören Bakanlar Kurulu kararı imzaya açılmıştır.
Anayasanın eşitlik ilkesine, devrim kanunlarına ve defin mevzuatına aykırı olarak ölü bir insana ayrıcalık tanıyan bu kararname girişimini şiddetle kınıyoruz.
Anayasa dışı kararnamenin yürürlüğe girmesinin önlenmesini talep ediyoruz. İzmir Barosu, yasadışı kararname girişimi ile hukuksal platformda mücadele edecektir."
***
Bu satırları okuduktan sonra kafamıza takılan sorular...