<#comment>#comment>Ankara - Keçi"ren Telekom Müdürlüğü'ne kesilen telefonunu açtırmak için giden bir arkadaşımız anlatıyor:
... Önümdeki vatandaş, Telekom memuruna, "Genel Merkez'de görevli olduğunu, bir yakınının telefonunun kesildiğini, yardımcı olmasını" rica etti. Telekom memuru "Genel Merkez'deki görevini" sordu. Vatandaş şoför olduğunu söyledi.
Memur, elini ceket iç cebine atıp "üç hilalli" parti kimliğini çıkarıp gösterdi:
- Eee, ben de Genel Merkez'deyim ama seni hiç tanımıyorum!..Bu defa vatandaş (biraz mahçup) elini ceket iç cebine attı, TBMM kimliğini gösterdi:
- Aslında Genel Merkez'de değil de, Meclis'teyim... Şair milletvekilimizin şoförüyüm...
- Hah şöyle, dedi görevli, o zaman Genel Merkez deme.. Söyle bakalım, neydi senin sorunun? Vatandaş memurun kulağına eğilerek bir şeyler anlattı.
<#comment>#comment>Abdullah Öcalan 'ın İmralı'dan bir başka hapishaneye nakli düşünülüyormuş.. Bursa'lı okurumuz Ahmet Çalışkan telefonda:
- Biz Apo'nun başka bir yere naklini istemiyoruz, diyor...
- Neden?
- Çünkü sayesinde iyi balık yiyoruz... Gitmesini istemiyoruz...
- Ne ilgisi var Apo ile balığın...
- İmralı'nın çevresinde 12 mil yasak bölge ya... Bizim Mudanyalı balıkçılar bu yıl sahile iyi balık vurmasını İmralı çevresindeki alanın avlanmaya yasak bölge olmasına bağlıyorlar. O yüzden!
<#comment>#comment>Ekonomik Araştırmalar Merkezi STEAM'ın önceki gece Ankara Sheraton Otelinde düzenlediği söyleşinin onur konuğu Dünya Bankası eski Başkan Vekili Atilla Karaosmanoğlu idi... Atilla Bey'in çevreksinde kendisini can kulağı ile dinleyen konuklara aktardığı anılardan biri şöyleydi:
- Kore Hükümeti'nin, Dünya Bankası'ndan istediği kredinin görüşmelerinde bulunmak üzere bu ülkeye gitmiştim. Seul Havaalanı'na indiğimde minik bir gazeteci ordusunu karşımda buldum. Hemen hepsinin ortak sorusu, Kore ekonomisini nasıl bulduğum idi. Kendilerine, evet, bir kriz içinden geçiyorsunuz, ancak durumunuz sizin zannettiğiniz kadar da kötü değil yanıtını verdim. Ertesi akşam, onuruma verilen yemekte, yanımda oturan Kore Başbakan Yardımcı kulağıma eğilerek, sitemkar bir üslupla, siz ne yapmak istiyorsunuz Mr. Karaosmanoğlu, diye söylenmesin mi?
Kendisine, mesele nedir, dedim, şu yanıtı verdi:
- Biz burada aylardır ekonomimizin çok kötü durumda olduğunu söyleyerek, yapmayı düşündüğümüz ekonomik reformları vatandaşa kabul ettirmeye çalışıyorduk. Siz dün gece havaalanında, ekonomimizin o kadar da kötü durumda olmadığını söyleyerek bizi çok zor duruma düşürdünüz. Sizin bu
<#comment>#comment>Hükümet "Artık memuriyete girişler merkezi sınavla olacak" demişti iki yıl önce... 1999'un Ekim ayında yapılan ilk sınava 1 milyon 330 bin aday katılmıştı... Kişi başına katılım ücreti 12 milyon lira (O günkü dolar kurundan 25 dolar) idi... Adaylardan toplam 16 trilyon lira (33 milyon dolar) toplandı. Sınavlar yapıldı.
Sınavı kazanan 400 bin memur umutlu bir bekleyişe girdi... Günleri haftalar, haftaları aylar kovaladı... Aradan iki yıl geçti... Bu süre içinde 400 bin adaydan 66 bini işe yerleştirildi... 334 bini ise beklemeyi sürdürürken Devlet Bakanı Recep Önal, ekranlarda belirdi, sınavzede memurların gözünün içine baka baka şöyle konuştu:
- Yaptığımız sınavın geçerlilik süresi iki yıldı... Bu süre dolduğu için ilk sınavı kazanıp memuriyete başlatılmayanların hakları yanmıştır. Kendilerini önümüzdeki yıl açacağımız yeni sınava bekliyoruz!Genç adam iki yıl beklediğine mi yansın? Verdiği paraya mı?
Sömürülen umutlarına mı? Kendine söylenen yalanlara mı?
Ara sıra gazetelerde tek sütun haberlere rastlanır:
- İş bulma vaadiyle adam dolandırdı...Yalnız şahıslar mı becerir bu işi? Siyasi iktidarların da benzer marifetleri yok
<#comment>#comment>Cumhuriyet'e ve Mustafa Kemal'e hakaret eden Almanya merkezli kimi internet siteleri herkesce biliniyor... Avrupalı Türk İşadamları Birliği, "www. Seriat","www.mustafakemal" gibi adlar taşıyan bu siteleri kısa süre önce Alman Anayasayı Koruma Örgütü Başsavcısı Kaj Nehm'e şikayet etti. Siteler Metin Kaplan'ın sağ kolu Hüsnü Özer adına kaytlıydı.
Alman Başsavcı şikayete verdiği yanıtta siteleri incelediklerini, "Gerekirse silahlanacağız", "Gerekirse öldüreceksin" gibi deyimlere rastladıklarını, ancak bu deyimlerin Kuran'ı Kerim'de de bulunduğunu, eyleme geçmedikleri için bu gruplara terörist muamelesi yapamayacaklarını ve siteleri kapatamayacaklarını bildirdi. Başsavcı Nehm, yanıtında, "Onlar da Şah, Mao, Lenin, Mustafa Kemal gibi liderlerin terörist olduklarını iddia ediyorlar" gibi ilginç cümlelere de yer verdi.
Şikayeti yapan Avrupalı Türk İşadamları Birliği Başkanı Ahmet Güler aldıkları bu yanıt üzerine ne mi yaptı?
Almanya'daki Amerikan Büyükelçisi John Kornblum'a bir mektup yazdı...
Ve diplomatik bir dille kendisine "Afganistan'a kadar gitmeyin daha önce burada bombalanacak yerler var" gibisinden bir mesaj iletti...
Ahmet Güler şimdi
<#comment>#comment>Çok uzak bir ülkede/ Yaprakları sararmıştır ağaçların/ İnce bir yağmura durmuştur bulutlar/ Şimdi çok uzak bir ülkede/ Yaz yemişlerinin tadını bırakarak/ Dökülmüştür yollara kuşlar.
Çok uzak bir ülkede/ Yazdan kalma son yemiş/ İsmini bilmediğim bir kuşun gagasındadır/ Yol almakta bilmediğim ülkelere gemiler/ Kumandanım/ Mavi bakışlarını gözlerinin Resimlerinden sildiler.
Şimdi sana çok uzak bir ülkede/ Bahçelerde yeşeren filizlerini kopardılar/ Yeşeren bakışlarını kopardılar ağacımdan/ Ayrıldık.
Şimdi sana çok uzak bir ülkede kumandanım/ Ücra bir köşesinde ülkenin/ bir heykelinin altında/ Özgürlüce/ Kurtuluşa dair söylediklerini/ Kutsal bir yemin gibi/ Ezberledim tek tek
Şimdi sana çok uzak bir ülkede/ Herkes seni ağıtlarken kumandanım/ Hastalıklı bir son bahar yağmuru altında/ Yüce bir koşuya çıkıyorum.
T.Ayhan Çıkın
<#comment>#comment>- Ey ruh, gelsinse üç defa vur!
- Tak! Tak! Tak! Hayırdır çocuk, niye çağırdın beni?
- Memleketinin halini gör diye çağırdım Atam.
- Tamam da cezaevi avlusundan başka konuşacak yer bulamadın mı?- Avlu değil Atam burası Ankara'nın kalbi, Başbakanlığın önü...- O zaman bu demir parmaklıklar, bu polisler nedir?- Bütün bu önlemler Başbakanımızın güvenliği içindir.
- Ne güvenliği çocuk?- Bilemezsin Atam, halk onu görünce ya üzerine bişey atıyor ya kendini bir yerlerden atıyor...
- Halk kendisine bu kadar kızıyorsa niye istifa etmez ki?- İstifa etmez, zira az zamanda daha yapacağı çok iş vardır! Henüz yapamadığı zamlar, işten atamadığı işçiler - memurlar, hapisten çıkaramadığı hırsızlar...
<#comment>#comment>Süleyman Şahin, Meclis Genel Kurulu inşaatını taşaron firma olarak Mesa - Nurol'a veren Emlakbank'a bağlı Emlakkonut A.Ş'nin un Genel Müdürü'ydü... İnşaat sırasında yapılan yolsuzluklara göz yummayıp, üstüne üstlük bir de yeni Bakanı Faruk Bal' ın bazı isteklerine direnince, birkaç ay önce görevinden alındı, ardından da emekliliğini istemek zorunda kaldı. Şahin' i bulduk ve sorduk:
- Sizin meşhur "Koltuk Davası" sonunda af kapsamına girdi, Mustafa Kalemli ve "ekibi" bu işten paçayı sıyırdı. Ne diyorsunuz?
- Ne diyeceğim, vatana - millete hayırlı olsun! 8.5 milyon dolara yapılabilecek iş 40 milyon dolara yapıldı, aradaki fark birilerinin cebine girdi. O birileri de affı şahane'ye uğradı.
- Bu arada siz ne yapıyorsunuz?
- Genel Müdür'ken şirketimizde çalışan stajyer öğrenciler ile işçilere usulsüz olarak yol parası ödediğim, böylece devleti zarara soktuğum için karakollarda ifade veriyorum. Oysa bu uygulama benden önceki dönemde de yapılıyordu! Tam komedi.