<#comment>#comment>Amerika dış dünyada birilerine savaş açabilmek için kendi insanlarının canına kıyabilir mi?
Yanıt, Amerikalı araştırmacı gazeteci James Bamford'un "Body of Secrets" adıyla yayımlanan yeni kitabında var... İnternette "abcnews.com" adresinde yayınlanan bu kitapla ilgili tanıtım yazısını okuyoruz:
"...Northwoods Operasyonu kod adıyla anılan (1960'larda yapılan) planlarda... ABD donanmasından bir geminin havaya uçurulması ve hatta Amerikan şehirlerinde terörist eylemler düzenlenmesi bile vardı... Bu tezgahların amacı, ulusal ve uluslararası kamuoyunun Fidel Castro'ya karşı açılacak savaşı desteklemesini sağlamaktı..."
ABD ordu yönetimi, o sıralarda uzaya gitmeye hazırlanan astronot John Glenn'in yörüngeye fırlatılma anında "öldürülmesi" gibi bir bahane yaratıp bunun sorumluluğunu Küba'ya yıkmayı dahi düşünmüş..
Ne var ki Genelkurmay Başkanı Lyman Lemnitzer başkanlığındaki komutanlar heyetince yapılan ve 13 Mart 1962 günü Savunma Bakanı Robert Mc Namara'ya sunulan planlar sivil yönetimce kabul görmemiş. Amerikalı onlarca masum bu nedenle kurtulmuş... O yıllarda imha edilmesi unutulan bu planlar yıllar sonra James Bamford'un eline geçip kitap konusu
<#comment>#comment>Daniel Colagrassi usta bir fotoğraf sanatçısı.. Usta bir aşçı... Aynı zamanda şairdir... Yazar arkadaşımız Mine Kırıkkanat'la evlendikten sonra İstanbul'un hemşehrisi oldu. Geliş gidişlerinde çektiği fotoğrafları geçen yıl sergiledi. Bu yıl da İstanbul şiirlerini biraraya topladı. Paris'te yaşayan karikatür ustası Selçuk Demirel'in enfes desenleriyle hoş bir kitap ortaya çıktı.
İşte o kitaptan, Hüseyin Baş'ın çevirdiği bir Daniel şiiri:
***
Sövmesini bilmiyorsan eğer/ İstanbul'da.../ Gerektiği zaman gerçekten!/ Selam vermez sana kimse.
Öfkelenmesini biliyorsan eğer/ İstanbul'da.../ Gerektiği zaman gerçekten!/ Dinlemez kimse sözünü.
Dövüşmesini bilmiyorsan eğer/ İstanbul'da / Gerektiği zaman gerçekten!/ Kimse saymaz seni.
<#comment>#comment>Adana'lı yurttaş Taner Göde, 120 milyon lira tutan sabit ücret kesintisini Türkcell'den geri almak için Adana Asliye Ticaret Mahkemesine dava açmıştı
İlk duruşmada yargıç davacıların, 75 milyonu bilirkişi ücreti olmak üzere, 90 milyon lira yatırmalarını şart koştu. (Daha sonraki duruşmada da bilirkişi ücretini davacı başına 300 milyon liraya yükseltti.)
Taner Göde ve diğer davacılar (yaklaşık 100 kişi) ilk duruşmada istenen 90 milyon lirayı çok bulup yatırmadılar.
Davacılar (90 milyon lirayı 20 gün içinde yatırmadıkları için) dava reddedildi.
Dolayısıyla Türkcell'e 67 milyon 500'er lira vekalet ücreti ödemeye mahkum edildi.
Yurttaşlar sabit ücretleri kurtaralım derken Türkcell'e 67,5'ar milyon lira borçlu çıktılar.
<#comment>#comment>Cemal Külünkoğlu çok ilginç bir işadamı... Yılın 10 ayı Amerika'daki inşaat şirketinin başında... Yılın iki ayı Rize'de, sahibi olduğu Çay TV'nin başında... Arada Azerbaycan'a gidip geliyor, orada kurduğu ısıcam fabrikasını kontrol ediyor. Amerika'daki işlerini anlatırken bir yaraya parmak basıyor:
- Orada gıda ithalatı yapıyordum ama bizim kuru gıdacılardan kazık yedim, inşaat işine döndüm... Şimdi küçük evler yapıp satıyorum...
Bu girizgahtan sonra gelelim sadede.
Karadenizli işadamanın esas bize anlatmak istediği konuya...
Cemal Külünkoğlu ABD vizesini yenilemek için birkaç gün önce Ankara'da ABD Büyükelçiliği önünde kuyruğa girmiş. Şakır şakır yağmur yağıyor. Bir ara karşıdaki "cafe" ye gitmiş. Kenarda duran bir şemsiye görmüş. Şemsiyeyi ödünç istemiş. Vermişler. 10 milyon lira da teminat bırakmış. Vize işini bitirdikten sonra "cafe" ye geri dönmüş. Şemsiyeyi iade ederken kasadaki bayana 1 milyon lira bahşiş bırakmış. Bayan ıkınıp sıkınmış:
- Efendim patronumuz şemsiye karşılığı 2 milyon lira almamızı istedi...
<#comment>#comment>BBC'si, Fox TV'si, CNN'i ve de bir sürü anlı şanlı gazete, "Usema Bin Laden'in elindeki atom bombalarını" günlerdir ballandıra ballandıra bitiremedi...
İyi de bütün dünyanın yüreğine oturan bu haber de nereden çıktı?..
İnternetteki "The Daily Rotten" editörlerinin farkedip ortaya çıkardığı traji-komik gerçek:
"...Bin Laden'in elinde atom bombası bulunduğu haberi, Kabil'de terkedilmiş bir El Kayda sığınağını gezen muhabirlerin orada bulduğu "Dünyayı tahrip edecek termonükleer bir alet yapalım!" başlıklı İngilizce makaleye dayanıyor. İşin komik tarafı.. Bu makale 1979'da bir bilim dergisinde "Weekend Scientist" başlığıyla çıkan mizah yazılarından biri... Yazıyı kaleme alan arkadaşımız, şaka olduğu açıkça anlaşılan ifadelerle "mahalledeki imkanları kullanarak 10 aşamada atom bombası yapma" ve "tamamlanmış aleti çoluk çocuktan gizleme" yollarını anlatıyor..
Şaka olduğunu çoluk çocuğun bile anlayabileceği bu notları Kabil'deki sığınakta bulan İngiliz muhabirler, "Bin Laden'in nükleer dokümanları" deyip üstüne atlıyorlar ve hemen haber haline getirip merkeze bildiriyorlar. Sonrası malum...
<#comment>#comment>ABD Başkanı George W. Bush' un Afganistan operasyonunda yalnızca müttefik birlikleri değil "Başkanlık Dua Takımı" nı da arkasına aldığı ortaya çıktı!.. Ne midir bu?..
Efendim, bu nefes gücü sağlam (!) bir tür "özel harekat" kuvveti... İnternet üzerinde (www.presidentialprayerteam.org) adresine konuşlanmış... Sadece Ekim ayında 1.1 milyon tıklamayla ABD'nin şu ara en fazla ziyaret edilen web sitelerinden biri...
Amacı; Başkan Bush ve savaşçı ekibi için her gün ülke nüfusunun en az yüzde 1'ine dua okutmak..
Sürekli güncellenen site, "adına dua okunacak isimler" listesini her hafta başı tazeliyor.. Son listede Colin Powell, Donald Rumsfeld gibi isimler en başta yer alıyor... Dua Takımı'nın varlığından bizi haberdar eden Güvenlik Teknolojileri Bülteni'nin ilaveten düştüğü küçük not:
"ABD Başkanı'nın ABD tarihinin zekası en düşük başkanı olduğunu daha önce ABD IQ Vakfı teyit etmişti. ABD'ye yolu düşenlerin ülke genelindeki genel zeka düzeyi hakkında pek parlak izlenimler edinemediği de bilinen bir başka gerçek.. (İnsan kendinde olmayan şeyi ithal eder...Dünyada en fazla beyni kim ithal ediyor?..) Başkanlık Dua Takımı da bu gerçeklerden yola çıkmış
<#comment>#comment>"Turizm Bakanı'yken İngiltere'ye gittim. AB vatandaşları pasaport kontrolünden bir dakika bile beklemeden geçerken, elimde kırmızı pasaport olmasına rağmen beni 15 dakika bekletip hesap sordular."
ANAP Genel Başkan Yardımcısı Erkan Mumcu, önceki gün Erzurum'da böyle yakınmış.
Eee... Vatandaş aynı muameleye tabi tutulduğunda "Bana ne, benim kırmızı pasaportum var" der, sesinizi çıkarmazsanız...
Hırsızlara - uğursuzlara, çete mensuplarına, mafya babalarına yeşil hatta kırmızı pasaportlar dağıtırsanız... Olacağı bu değil mi?
Şimdi niye şaşırıyorsunuz? Ve kimi kime şikayet ediyorsunuz?
<#comment>#comment>Televizyonda konuşan Diyanet İşleri Başkanlığı temsilcisi söz başörtüsüne geldiğinde:
- Başörtüsü Allah'ın emridir, diyor.
Başka bir kanalda İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Yaşar Nuri Öztürk 'ü dinliyoruz:
- Başörtüsü zorunlu değildir, diye konuşuyor...
Yaşar Nuri'nin kitapları Diyanet Vakfı kitapçılarında satılmıyormuş.
Bu bir yana...