Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı tuttu mu hiç?Ve siz onu hiç kokladınız mı?Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?Çimlere uzandığınız oldu mu?Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?Kaç kez kuşlara yem attınız?Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?Kimseyle barıştınız mı?Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl?İyi bir yılın, bu gibi "küçük" şeylere bağlı olduğunuhiç düşündünüz mü bu yıl?Çimenlerin üzerine... Acele edin...Er veya geç... Çimenler yayılacak üzerinize... Bu yılı sağlıklı geçirdiniz mi? Jacques Prevert Yeni yılınızın barış, mutluluk ve huzur içinde geçmesini dilerim. Saddam Hüseyin Geç kaldığınızı saate bakarak değil de takvime bakarak fark ediyorsanız; geçmiş olsun. Akif Kökçe Gazetelerin değişmez mönüsü... Yılbaşında büyük ikramiye
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Bu yılı sağlıklı geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Başbakanlık Müsteşarı Prof. Ömer Dinçer'in 1995 yılında bir sempozyuma sunduğu bildirideki İslamcı görüşleri tartışılıyor, Dinçer'in bu görüşlerin arkasında durduğunu söylemesi tepkileri artırıyor.
Gözcü gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, Prof. Dinçer'in son yıllardaki iş performansının bir dökümünü yapmış...
1997 - 2000 yılları arasında İGDAŞ Yönetim Kurulu'nda üye olan Ömer Dinçer, Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi'nde 142 sanıklı İGDAŞ davasında yargılanıyor. Hakkındaki suçlamalar: Nitelikli zimmet, sahte belge düzenlemek, ihaleye fesat karıştırmak...
Böyle bir davada yargılanan kişinin dava sonuçlanmadan Başbakanlık Müsteşarlığı gibi kritik bir göreve atanması devlet ilkelerine uygun mudur?
Prof. Ömer Dinçer, Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı sırasında aynı anda 9 ayrı şirketin yönetim kurulu üyeliğinde bulunmuş. İstanbul Ulaşım Sanayii, İstanbul Kültür ve Sanat Ürünleri, Kartal Halk Ekmek, İstanbul Dünya Ticaret Merkezi, İstanbul Spor Etkinlikleri, İstanbul Tekstüre Çorap Sanayii, Erken Tekstil, İstanbul Beton Elemanları, Belediyeler Bakım ve Ulaşım AŞ...
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Romanlar sürekli göç eden "seyyar" bir millet olarak bilinirler. Gönüllü asimilasyonu benimsemiş olan Romanların "etnik dertleri" ve talepleri yoktur. Kendi aralarında Romca konuşurlar. Kendi dillerinde "Rom" insan demektir. Roma ise halk anlamına geliyor. Türkçede Roman olarak anılıyorlar.
Eskiden yaygın olarak "çingene" deniliyordu ama bu tanım artık kabul görmüyor. Avrupa'da da Gypsy'nin yerini Roma ve Sinti aldı.
İlk yurtları Hindistan'ın Pencap eyaletinden yola çıkanlara Roma, Sint eyaletinden çıkanlara ise Sinti deniliyor. Yerleşik düzene ancak 20. yüzyılda geçtikleri biliniyordu. Ancak "National Geographic - Türkiye"nin Aralık sayısında çok çarpıcı bir durum ortaya çıktı.
Çanakkale'de yaklaşık 500 yıldır yerleşik düzene geçmiş bir Roman topluluğu yaşıyor. Kalenin hemen dibinden başlayan Çay Mahallesi Romanlara ait. Eğer daha eski bir yerleşim çıkmazsa Çay Mahallesi dünyadaki en eski yerleşik Roman bölgesi olarak tarihe geçmiş olacak. Arkadaşımız Nazım Alpman'ın kaleme aldığı "Türkiye'nin Romanları" dosyası, bizi neşeli bir üslupla tarihi gerçekler üzerinde gezdiriyor. Ama acısı da eksik değil... Örneğin 1934 tarihli İskân Kanunu'na göre
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Gençler kitap okuyorlar... Sinemaya, tiyatroya gidiyorlar... Televizyon izliyorlar... Seyahat ediyorlar... Düşünüyorlar... Peki bildiklerini, gördüklerini topluma nasıl ve ne kadar aktarıyorlar? Sık sık bu ülkede bir şeylerin yürümediğinden şikâyet ederken kendileri bir şeyleri düzeltmek için ne yapıyorlar? Onlar için bir küçük öykü...
Dr. Sadık Özen "Doktorluk Dediğin" adlı kitabında anlatır...
İki delikanlı (biri Sadık Özen) arkadaşlarını geçirmek için Ankara'da otobüs terminaline koşuyorlar. Ancak uzaktan saati görünce "eyvah" diyorlar. Çünkü otobüsü kaçırmışlardır. Ne var ki yaklaştıklarında otobüsün henüz kalkmadığını görüyor, terminaldeki kocaman saatin yanlış olduğunu anlıyorlar...
Arkadaşlarını geçirdikten sonra terminal müdürüne gidip durumu anlatıyorlar. Terminal müdürü:
- O saati oraya biz koymadık, Çimento Sanayii koydu, birkaç kez telefon edip bozuk olduğunu bildirdik, aldırış eden olmadı, diye kendini savunuyor.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Başbakanlık Müsteşarı Prof. Ömer Dinçer'in 1995 yılında yazdığı bir makaledeki görüşleri CHP'li Ali Topuz tarafından açıklanınca hayli yankı yarattı. Prof. Dinçer diyor ki:
- İktidara gelmek yolun sonu değil, yeni bir başlangıçtır... İktidara gelince tüm dünya Müslüman olsa da, düşmanlara karşı üstünlük sağlansa da, Müslümanlık kavgası münkire, harama, kötüye karşı devam eder...
Siyasi iktidara Müslümanlık adına kavga öneren Prof. Dinçer'i Ali Topuz istifaya davet etti. Ömer Dinçer'in göreve devam etmesi acaba ne ifade ediyor? "Dinin fiziği", "Demokrasinin Kimyası", "Biz Avrupalıyız" gibi kitaplarında bu konuları çağdaş mercek altına alan Dr. Mehmet Ali Kılıçbay diyor ki:
- Yalnız Sayın Dinçer değil iktidarın bütün üyeleri her adımda laikliği çiğniyorlar. Laiklik devletin bütün dinlere eşit uzaklıkta durmasını gerektirir. Siyasilerin kimliklerini ve oylarını beyan etmeleri laikliğe aykırıdır. Başbakan'ın "terörün İslamisi olmaz" gibi sözleri dahi açıkça laikliği ihlaldir...
- Ayrıca bizim Cumhuriyet'le bir problemimiz yok diye konuşuyorlar?
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün icraatını gözucuyla uzaktan izliyorduk. Bir fırsatta kendisinden dinledik... İlginç bulduk...
Şişli belediye sınırları içinde kalan 52 okulun fen ve bilgisayar laboratuvarları ile kütüphanelerini yaptırmış. 2 okul kalmış eksiği olan. Bunlardan birinin bilgisayar la- boratuvarını da Beşiktaş Teknik Direktörü Mircea Lucescu tamamlayacakmış...
12 bin 500 çocuğu, hiç ücret almadan, geçen 23 Nisan'da Anıtkabir'e götürmüş.
Cami cemaatine yönelik kültür turları sürüyormuş. Belediye'nin 30 otobüsünden 10'unu cemaate tahsis etmiş. Otobüsler her gün 300 kişiyi Edirne'ye götürüyor, orada Selimiye Camii ziyaret edili- yor, aynı gün geri dönülüyor...
İbadet yerleri temizlik ekibi kurmuş. 140 cami sırayla temizleniyor, halıları yıkanıyormuş.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Saadet Partisi lideri Necmettin Erbakan Ankara Numune Hastanesi'ne yürüyerek gitmiş. Ama hastane içinde tekerlekli iskemleyle dolaşmış. Hatta merdivenlerden bile tekerlekli iskemleyle indirip çıkarmışlar kendisini.
Teşhis: Beyin enfarktüsü, hipertansif kalp hastalığı, hipertansiyon, böbrek yetmezliği vs... vs... Her biri hapiste yatmasına engel ama parti liderliği yapmasına mani olmayan ağır mı ağır hastalıklar! Hekimler de hipokrat yeminli ciddi tıp adamları belli... Raporu bastırmışlar...
Necmettin Erbakan'ın hapse girmesini istemeyiz... Ama manzaranın düşündürdüklerini de göz ardı edemeyiz.
Kişisel dürüstlüğün istisnası yoktur. İnsan falanca yerde namuslu, filanca yerde yalancı, falanca yerde doğrucu olamaz... İnsan bir yerde neyse, her yerde odur. Hele liderlikte tutarlılık şarttır.
İkincisi; Hoca ve öğrencileri yıllardır kendilerini "inançlı Müslüman" olarak takdim eder. Bu kimliğin zıttı "Allah'sız komünist"tir. Ama o Allah'sızlar, yani "solcular", yıllardır işkenceden geçmiş, hapse girmiş, idama gönderilmiş fakat inançlarından dönmemişlerdir. İnançlı ve halk adına siyasete soyunmuş adam zoru görünce çocukça rollere tenezzül etmez. Teslim