Şehir Tiyatrosu Ümraniye Sahnesi 12 Nisan’dan itibaren Shakespeare’in ünlü eseri Hamlet’i oynamaya başlıyor. Bize not geçen okurumuz:
- Bilet almak için internete girdim, nisan ayındaki tüm oyunlar için bilet tükenmiş, tiyatromuz adına sevindim, diyor.
Son yıllarda tiyatroya ilginin azaldığı söylenirken İstanbul’un çevre ilçelerinden birinde tiyatroya ve Hamlet’e bu ilgi gerçekten sevindirici.
Hamlet deyince. Tiyatro tarihimizde yeri vardır.
Rahmetli Aydın Boysan anlatır:
“Bizim Narlıkapı Tiyatrosu’nda Ermeni tiyatroları Shakespeare oynuyorlardı. Kumkapı, Samatya Ermenilerin çok yaşadığı yerlerdi. Bir gün bir Ermeni Tiyatrosu Shakespeare oynadı, o onu öldürdü, bu bunu öldürdü, kızla oğlan kaldı, ama oyun bitmesi gerekirken bitemedi. Neden bitemedi? Çünkü lüks lambası söndü. Elektrik yoktu. Sahne lüks lambasıyla aydınlatılıyordu. Karanlıkta oyun bitemeyince, çare aradı rejisör, bir mum yaktı, sahneye çıktı, sahnede ölenlerden birine
Tarih 5 Nisan 1946. İstanbul tarihi günlerinden birini yaşıyor. Çünkü o gün ünlü Missouri kruvazörü İstanbul’a geliyor. ABD o zaman dünyada zenginliğin, barışın, yardımseverliğin en büyük sembolüdür. Türk halkı ise “Sovyetler Birliği Boğazlardan üs ve toprak istiyor” haberleri arasında endişeli günler geçirmektedir.
Missouri adeta bir kurtarıcıdır. Cami minarelerinden pavyon kapılarına kadar her yere ‘Welcome Missouri’ diye mahya asılmış, esnaf Amerikalı konuklardan para almaması için uyarılmış, polislere İngilizce dersi verilmiş, Missouri için PTT tarafından hatıra pulları hazırlanmış, İnhisarlar İdaresi de Missouri adıyla sigaralar hazırlamıştır. Fakir semtlerin elektriği kısılmış, Taksim Meydanı gibi alanların aydınlığı çoğaltılmıştır. Amerikalı subay ve erler bütün nakil vasıtalarında parasız seyahat edebileceklerdir.
Missouri İstanbul’da 4 gün kalacak, dağıtılacak kartlarla halk günde 2 saat bu dost gemiyi ziyaret edebilecektir. Bir gazete yazarı gemiyi ziyarete gidenlerin Amerikan bayrağını selamlamaları
Adam 200 gramlık cihaz yapmış. Cebimize koymuş.
Hem radyo, hem televizyon, hem takvim, hem saat, hem telefon, hem müzik kutusu, hem pusula, hem fotoğraf makinesi, hem film oynatıcısı, hem navigasyon aleti, vb.
Hangi gün, saat kaçta yağmur yağacak, sıcaklık kaç derece olacak, rüzgârlar hangi yönden esecek, ülke ülke, şehir şehir, ilçe ilçe bildiriyor.
Sokağa çıktın diyelim, adımlarını sayıyor. Geçen hafta şu kadar adım attın, bu hafta bu kadar, geçen ay şu kadar, hepsini söylüyor. İyi duyuyor musun, diye kulak muayenesi bile yapıyor.
Borsa’yı dövizi, altını, gümüşü saniye saniye bildiriyor.
Bankaya uğramadan para trafiğini yönetiyorsun.
Binlerce sayfalık ansiklopediyi karıştırma zahmetine girmeden istediğin bilgiyi sana bir saniyede çıkarıp veriyor.
Hepimizin cebinde birer tane var.
Kalabalık bir semtte aile hekimi olarak çalışan doktor yakınımızla sohbet ediyoruz. Öyle şeyler anlatıyor ki…
Doktor olmadığımız için bir kez daha şükrediyoruz.
Aile hekimlerine seçim öncesi alelacele verilen görev var.
Denildi ki: “Yatalak hastalar için sandığa gidemez diye imza vereceksiniz, süreli yatalak mı, süresiz yatalak mı, onu da belirteceksiniz.”
Doktor yakınımız diyor ki:
- Benim 4 bin hastam içinde 80 yaşını aşmış 500 dolayında kişi var. Bir kısmı yatalak. Benim onlar için rapor verebilmem için hepsini tek tek ziyaret hatta muayene etmem gerekir. Ben hem günlük hasta kabullerini yapıp hem de ev ev dolaşıp yatalak hastaları nasıl görebilirim?
- Bunda amaç neymiş?
- Tam bilmiyorum ama duyduğum kadarıyla sandık evlerine gidecekmiş.
Peru polisinin iddiasına göre, Türkiye’ye gönderilmek üzere seramik şekli verilerek paketlenmiş 20 milyon dolar değerinde kokain yakalanmış.
Şu sırada tesadüfen Mülkiye’den arkadaşımız Sumru Akıncı Noyan’ın raflara yeni çıkan “Aklımda Kalanlar” adlı kitabını okuyoruz. Sumru Noyan, mezuniyetten sonra Dışişleri Bakanlığı’na girmiş, başarılı bir diplomat olmuştu. Büyükelçilik sırası geldiğinde de Dışişleri’nden izinli olarak Birleşmiş Milletler’e geçti, Uyuşturucu ile Mücadele Programı’nda (UNODC) üst düzey bir göreve getirildi.
12 yıl görevde kalan Sumru Noyan başarıları nedeniyle merkezi Viyana’daki örgütün başkan yardımcılığına kadar yükseldi.
Sumru Noyan, kitabında, İran, Afganistan, Lübnan, Myanmar, Pakistan Tacikistan, Kamerun, Etiyopya derken sayısız ülkede uyuşturucu ve insan kaçakçılığının kontrolü için yaptığı çalışmaları ve görüşmeleri anlatıyor. Bir kadın için hayli zor zamanlardan geçmiş. Afganistan’da uyuşturucu trafiğinin de
Kadıköy’ün Bahariye - Moda taraflarında hemen her apartmanın altına kafe açıldı. Buralarda kitapçı, eczane, ayakkabıcı, kırtasiyeci ne varsa kirayı ödeyemedi, dükkândan atıldı. Yerini kafeler aldı. Biraz sermayesi olanlar kulübe kadar dükkânların içine dışına beş on iskemle sığdırıp kafe yaptılar. Bu kadar kafe müşteriyi nereden bulacak, diye düşünüyorduk. Bilememişiz. Bu kafeler sabah akşam müşteri buluyor. Hafta sonları boş masa kalmıyor. “Satacak balın olsun, sineği Bağdat’tan gelir” diye bir söz vardır. O misal. Kafe açanın müşterisi ta kentin öbür ucundan geliyor. Tutucu semtlerin gençleri de geliyor, burada özgürlük havası soluyor.
İnsan sosyal bir varlıktır. Kişiliğini topluluk içinde bulur.
Cumhuriyet döneminde açılan halkevleri, halk eğitimini sağlamak yanında gençleri bir araya toplamak ve yakınlaştırmak açısından çok önemli birer mekân olmuştu. Buralarda gençler sadece sohbet etmez, müzik, folklor, sanat, edebiyat çalışması yapar,
Bankada zaman zaman bizle muhatap olan bir memur arkadaş vardı. Yaklaşık 45 yaşlarında, genç, dinamik bir adam. Dün bankaya uğradığımızda:
- Sizinle de vedalaşalım, deyiverdi.
- Hayrola ne oldu?
- Erken emekli oldum, önümüzdeki hafta ayrılıyorum.
- Yok canım, bu genç yaşta emekli öyle mi?
- E ben 12 yaşında başladım çalışmaya. Otuz küsur yıldır çalışıyorum.
- Peki, ne yapacaksınız emekli olunca?
- Dinleneceğim, evde çocukla ilgileneceğim.
Yıllardır tanıdığım bir parti yöneticisi dostum hiç beklemediğim bir teklifte bulundu:
- Köşe yazarlığından hâlâ bıkmadın mı yahu, gel seni milletvekili yapalım.
Şaşırdım:
- Sağ ol, dedim, ama o yükün altından kalkamam. Çok özveri isteyen çok zahmetli bir iş sizinki.
- Ama sağladığı avantajlar o denli büyük.
- Mesela?
- Emekliliği de ekledin mi 120 bin lira maaşı var. Lokantamızda fiyatlar on yıl öncesinin fiyatları. Seyahatler için harcırah alırsın. Telefon ücretini Meclis öder. Çalışma odan, sekreterin, danışmanın olur. Tabii daha önemli avantajları da var.
- Mesela?