24 Temmuz’da 100. yılını kutladığımız Lozan Antlaşması sanıldığından da büyük zaferdir.
Türkiye Birinci Dünya Savaşı’nın yenik ülkeleri arasından yenilgiyi kabul etmeyerek Kurtuluş Savaşı’na girişen ve esaret zincirlerini kıran tek ülkedir.
Ünlü İngiliz tarihçilerinden Arnold Toynbee bakın ne diyor:
“Hemen hemen her konuda Türk ulusal istekleri Lozan’da müttefikler tarafından kabul edilmiştir. Ve dünya tarihinde eşi olmayan bir olayla karşılaşılmıştır. Yenilmiş, parçalanmış bir ulusun, bu harabe içinden ayağa kalkması ve dünyanın en büyük ulusları ile tam eşit koşullar içinde karşı karşıya gelmesi ve Büyük Savaşın galiplerini dize getirerek her isteğini kabul ettirmesi şaşılacak bir şeydi.”
Almanya Türkiye’yi tarihinde ilk ve son kez o zaman kıskanmıştır.
Alman basını müttefik Türkiye esaret zincirlerini kırarken, kendilerinin bunu başaramamasını acı bir dille eleştirmiştir.
Türkiye’nin Cumhuriyet tarihini küçülterek Osmanlı’yı büyüteceğini düşünen anlayış kimi asılsız
Prof. Kerem Doksat, ünlü Rus bilgini Pavlov’un şartlı refleks deneylerini anlatıyor…
Pavlov, bir süre köpeklerine et verirken zil çalıyor.
Hayvanların zil sesi duyunca ağzının suyu akıyor.
Bir gün Pavlov Enstitüsü’nü su basar. Köpeklerin bir kısmı boğulur.
Kurtulanlar enstitüde toplanır. Pavlov zili çalar.
Köpeklerde tık yoktur. Şu sonuca varır Pavlov:
“Ağır travmalar şartlı refleksleri ortadan kaldırmaktadır.”
Prof.
Bodrum’da gezip görenlerin çok beğendiği ZAİ adlı bir yaşam alanı var. ZAİ zeytinin eski adlarından biriymiş. Bu yaşam alanı şöyle tanıtılıyor:
“Zai Yaşam, gastronomi, müzik, sinema, tiyatro, edebiyat ve sanat aynı çatı altında, 5 duyuya hitap ederek kurgulanan bir yaşam alanıdır. Yeni nesil kütüphanesi, sanat etkinlikleri, klasik müzik, jazz konserlerinin yanı sıra çeşitli deneyimler üzerine kurgulanan atölyeleri ile vazgeçilmez bir mekân deneyidir.”
Ancak ZAİ’nin bir sevimsiz tarafı var; 15 yaşından küçük çocuklar giremiyor
Sebep: Gürültü yapıyorlarmış.
***
ZAİ’yi kuranları kutlarız.
Ancak çocuklara konulan yasak çok ayıp.
Böyle mekânları çocuklara yasaklamak ne kelime, tam tersine, onların daha çok gelmesini teşvik etmeliydiniz.
İstanbullu bir Yahudi olan Rafael Sadi birkaç hafta önce hayatını kaybetti. Gazeteci yazar Rafael Sadi, İsrail’de yaşıyor, Odatv’de yazıları yayınlanıyordu
Aşağıda Rafael Sadi’nin 2004 yılında yazdığı “Ben Türküm Türkiyeli değil” başlıklı ibret verici yazısının kısa halini bulacaksınız.
“… Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşamakta olan insanlara ‘TÜRKİYELİ’ demek çok doğru bir ifade değildir. Şayet Türkiye dışında iseniz ve birçok değişik ülkeden gelmiş insanlar arasında Türkiye’den de gelmiş insanlar varsa o insanlara ‘TÜRKİYELİLER’ diyebilirsiniz.
‘TÜRKİYE’ içinde olanlara ‘TÜRK’ demek yerine ‘TÜRKİYELİ’ demek bazılarımıza ‘TÜRK DEĞİLSİNİZ’ demekle aynı şeydir.
TÜRKİYELİ kavramı ile Türkiye içindeki değişik etnik gruplara farklı hatırlatmalarda bulunulmak istenmiş olduğu ve ülke insanın resmen bölünmek istendiği aşikârdır.
Lütfen dikkat edelim, birileri Türkiye ile oynamak istiyor. Yarın öbür
Siyaset uğraş olarak gözden düşse de milletvekilliğine ilgi artıyor.
Sebebi mi? Çünkü vekillik cazip.
Zahmeti az, nimetleri çok.
O nimetlerden bazılarını sıralayalım.
Milletvekilinin aldığı ödenek (maaş) en yüksek devlet memurunun almakta olduğu miktar kadar. Yani 73 bin 379 lira (zam görmemiş hali).
TBMM tarafından görevli olarak yurt içi ya da yurt dışına giden vekillere ayrıca harcırah da ödeniyor.
Eğer bir vekil zaten emekliyse hem aylık ödeneğini hem de milletvekili emekliliğinden doğan maaşını alabiliyor.
Görev süresi biten bir milletvekili, emeklilik şartlarını sağlamışsa 51 bin 790 lira (son zamla 65 bin lira) maaş alıyor.
Tatil yörelerinde en başta Bodrum’da 15 Mayıs’ta başlayan inşaat yasağına rağmen bazı şantiyelerde inşaat çalışmaları sürüyor.
Cumhuriyet’te şu haber gözümüze ilişiyor:
“Kentte son iki ay içinde yasağa uymadıkları belirtilen 624 firma hakkında tutanak tutulup belediye ekipleri tarafından ‘kabahatler kanunu’ gereği 1295’er lira para cezası kesildi. Ekipler toplam 808 bin 80 lira cezai işlem uyguladı.”
Haberi okuyunca inşaat yasağının neden uygulanamadığını da şıp diye anlıyoruz. 1295 lira ceza, neredeyse bir işçinin bir günlük ücreti demek. Ceza değil teşvik primi bu. Eski bir Belediye Başkanı dostumuzla konuşuyoruz.
- Belediye Meclisi cezayı çok etkin rakamlara yükseltebilir, diyor, kaldı ki belediye inşaatın cezaya rağmen devam etmesinin önüne geçebilir. Elinde her türlü imkân vardır. Demek ki Belediye kaçak inşaata karşı etkin mücadele vermiyor. Bodrum Belediyesi CHP’lidir. Önümüzdeki martta yerel seçim yapılacak. CHP’nin belediyelerde iddialı olmasının bir şartı var:
İkinci cihan harbi
tüm hızıyla sürüyordu
köylüler yarı aç, yarı tok
yolda zor yürüyordu
ellerinde dokuma torbaları
sırtlarında yamalı urbaları
çaresizlik içinde
ağanın kapısına vardılar
Milyonlarca İstanbullu biraz nefeslenmek, bir parça Osmanlı tadı almak isterse nereye koşar? Herhalde öncelikle rahmetli Çelik Gülersoy’un yoktan var ettiği bahçelere, köşklere, kahvelere, otellere. Gülersoy’un, başkanı olduğu Turing Kurumu’nun imkânlarıyla yıkılmaktan kurtarıp ayağa kaldırdığı ve İstanbul’a kazandırdığı tesislerden bazılarını anımsayalım:
“- Yıldız Parkı ile içindeki Malta ve Çadır Köşkleri, Pembe ve Yeşil Seralar
- Emirgan Korusu ile içindeki Sarı, Beyaz ve Pembe Köşkler;
- Çubuklu Korusu ve Hidiv Kasrı;
- Çamlıca Tepesi Tesisleri;
- Fenerbahçe Parkı ve Romantika Kahvesi
- Kapıkule Tesisleri
- Sultanahmet Yeşil Ev Oteli, Ayasofya Konakları, Konukevi Oteli, Sarnıç Restoran.