Cumhurbaşkanı Gül, Kuveyt ziyaretinde, akşam saat 22.00’de, geziye katılan 9 gazetecinin sorularını yanıtladı. Toplantı daha çok sohbet havasında geçti.
Kuveyt
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Kuveyt’teyim. Cumhurbaşkanı’yla gece 22.00 dolaylarında bir araya geldik. Dokuz gazeteciydik, keyifli sohbet oldu diyebilirim.
Sohbet diyorum çünkü klasik basın toplantısı havasında değildi. Çaylarımızı yudumlarken sadece soru sormadık, zaman zaman kendi görüşlerimizi de ifade ettik.
Konuşulacak o kadar konu vardı ki, ayrılırken bir gece sonra yine buluşmak için sözleştik. Cumhurbaşkanı’nın söylediklerini başlıklar altında topladım.
‘Titizlikle yapılmalı’
Seçim sonuçlarına birçok yerde yapılan itirazlar hakkında ne düşünüyor?
Övündüğümüz şey şu sonuçta 1950’den beri seçim yapıyoruz. Millet de netice ne olursa olsun büyük bir olgunlukla karşılıyor. Gördüğüm kadarıyla itirazlar oluyor. Kaybeden ve kazanan yakın olunca itirazlar olacaktır, normal karşılamak gerekir. Titizlikle sayımlar yapılmalı varsa itirazlar neticelendirilmeli. Nihayetinde hâkim teminatı altında seçimler yapılıyor. Bütün partilerin temsilcileri var. Sayılan oylarda bir şeyler varsa, götürülürken torbalarda falan olabilir. Dikkatle sonuçlandırılmalıdır. ABD’de bile Başkan Bush’un ilk seçimini hatırlarsınız seçiminde neler oldu. 140-150 oyla başkan seçildi. Sonra oylar tekrar sayıldı. Sonra da o başkan savaşa girdi. Bunların hepsi normal görülmeli. Önemli olan titizlikle takip edilip itirazların neticelendirilmesi.
‘Biraz daha sert oldu’
Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyor?
Milletin takdirini herkes olgunlukla karşıladı. Herkes kendisine göre bir ders çıkaracaktır. Olağandışı bir seçim kampanyası oldu. Türkiye’deki seçim döneminin kırıcılığı 1950’den beri hep böyle, hangi döneme bakarsanız bakın. Bu geleneği değiştirmediğimiz sürece maalesef bazı eşikleri aşamayız. Benim kanaatim o. Ama bu sefer daha da farklı oldu, daha da biraz sert oldu. Bu ister istemez Türkiye’nin algısı ile ilgili problemler de yarattı. Şimdi seçimler bitti halk söyleyeceğini söyledi. Herkes de saygıyla karşıladı.
‘Tahribatı onarmak gerek’
Türkiye’nin kendi esas uzun vadeli kendi gündemine dönmek gerekir. Normalleştirmemiz gerekir. Kurumların hepsinin kendi işinin başında ve Türkiye’nin esas büyük meselesi de ekonomik meselesidir. Türkiye’nin herhangi bir yetkide istikrar ve güveninin bozulmadığını göstermek ister. Güveni ve istikrarı özellikle birlikte kullandım. Anlamlarını biliriz ama istikrar ve güven ile birlikte Türkiye’nin tekrar reform günlerine dönüp herhangi bir AB ülkesi seviyesine gelmesi için yapmak istediği şeyler Türkiye’nin kendi ajandasındadır. Ajandası belli aslında. Dışarıda oluşan algı bozukluklarını süratle düzeltmek gerekir. Yoksa bu hasarlar ileride tamiri zor hasarlara dönüşür. Kayıp olur. Onun için ‘Türkiye siyasi geleneğinin sert kampanyalarından birini daha Türkler yaşadı orada bıraktılar’ dedirtmemiz lazım herkese. Unutmayalım ki ekonomik şeyler adım adım gelir. Bir günde ortaya çıkmaz onlar. Eğer güven, istikrar, gelecekle ilgili şeylerde problem görülmeye başlanırsa o zaman ekonomik sıkıntılar gelir. Onun için bunu hemen önlememiz lazım. Türkiye’nin normalleşmesi, bozulan algıları süratle düzeltmemiz gerekir. Benim esas vereceğim mesaj budur. Yoksa zaman kaybedilmeye çalışılır. Şu ortadaki kayıp dönemleri geri getiremiyorsunuz. Ama üst üste böyle kayıp olursa o zaman birikimi ve maliyeti çok olur. Tahribatı onarmak gerek.
‘Aday mayısta belli olur’
Cumhurbaşkanlığına aday olacak mı?
Ondan önce şunu söylemek gerekir, bana bir- iki sene önce de soruyordunuz. Zamanı gelince konuşuruz diyordum. Şimdi bu seçim aradan çıktıktan sonra bundan sonraki seçim Ağustos’ta cumhurbaşkanlığı seçimi olduğuna göre bunun da günü geldi. Bu da konuşulacaktır tabii. Ne zaman derseniz; seçim yeni çıkmış. Seçimin neticeleri bile ilan edilmemiş. Bunlar bir ilan edilir. Nihayetinde o günlere gelmiş olduk. Nisan ayının sonunda Mayıs ayının başında bunlar netleşmiş olur. Nasıl olur, ne olur, ne olur, bunları cumhurbaşkanlığı seçiminden önce oturur konuşuruz; Başbakan’la da diğer arkadaşlarımla da ona göre karar veririz. Cumhurbaşkanlığı ile her şeyin artık konuşulacağı gün geldi. Herkes bununla uğraşacak. Mayıs ayı içerisinde herhalde bunlar netleşir.
‘Manşetlerden öğrenmem’
Haber vermeden sürpriz adım atar mı?
Açıkçası ben Başbakan’a yapmam, O da bana yapmaz. Bu tip öyle meselelerde oturup konuşuruz. Manşetlerden öğrenmem.
Türkiye’de bu gerginlik sürer mi?
Her seçimden sonra bu gibi iddialar olabilir. Söylediğiniz yolsuzluk falan gibi şeyler olabilir. Bunlar hiçbir şüphe bırakılmayacak şekilde araştırılmalı ve neticeleri hukuk nizamı içinde ortaya çıkması gerekir. Diğer konuyla ilgili de bir hukuk devletinde herhangi bir McCarty veya cadı avı diyorsunuz. Böyle şeyler hukuk devletinde zaten olmaz. Ama hukuk devletinde suç işleyenlerin de muhakkak karşılığını görmesi ve karşılığının da hukuk devleti içinde verilmesi gerekir. Bunlarla ilgili her şey, her gün konuşulacak mitingler yapılıp nutuklar atılacak değil. Bunlarla ilgili hukuk devleti nizamı içinde ne yapılacaksa o yapılacaktır. (Ama siyasetin gündeminden düşmeyecek sorusuna devamla) Seçim oldu bitti, süt liman oldu ortalık demiyorum. Ama devamlı böyle yaşanamaz; Türkiye devamlı böyle yaşayamaz. Yarından sonra hemen cumhurbaşkanlığı kampanyasının başlayacağı yok. Bunlar olacaktır ama hukuk devleti içinde çözülmesi lazım. Varsa yolsuzlukla ilgili meseleler bunlar hukuki meselelerdir. Mahkemeler prosedürler belli. Ortaya çıkacaktır. Herkesin farklı düşüncesi olabilir. Ondan dolayı kimseye ceza verecek halimiz yok ki. Ama bir taraftan da işlenen suçlar var.
Yasakların bitmesi lazım
Twitter ve YouTube yasağı konusunda Cumhurbaşkanı Gül şunları söyledi: “Bu yasakların da bitmesi lazım. Bu yasakların kalkması lazım. Türkiye’de eğer bu konudaki yasalar çıkmamış olsaydı 2007’de çıkan yasa bize sıkıntılar açıyordu. YouTube’da bir şey çıkıyordu tamamen kapatmak zorunda kalıyorduk. O yasanın getirdiği sorunları gidermek için bu yasa çıkarıldı. Bu yasada da birtakım yanlışlar yapıldı ama bir hafta içinde düzeltildi. Şimdi artık bu Twitter, YouTube yasağının bitmesi lazım. Bu süre içinde hem bakana hem de ilgili daireye de söyledim. Bunlarla sağlıklı kanalların oluşturulması lazım. Şimdi Türkiye’de temsilcileri oldu.”
Bu olaylar ne çıkarır belli değil
Ağustosta erken seçim olur mu?
Bunu görüyorum yazılıyor. Bunu konuşmadık. Nihayette erken seçim kararı kanun ile olur. Meclis’te bir kanun çıkıyorsa Meclis’te çoğunluğu olan partinin karar vereceği bir şeydir. Benim bildiğim bu seçimden önce de bugünlerde de bu tip senaryolar konuşulmuş, edilmiş; şöyle yapalım böyle yapalım diye bir şey yok ortada. Bir karar düşünülmüş verilmiş değil. Ama olaylar ne çıkarır bu ayrı bir konu. Nihayette seçim neticelerinden sonra böyle bir şeye Meclis’te çoğunluğu olan karar verir.
‘Benim de düşüncelerim var’
Peki, Cumhurbaşkanı Gül Başbakanlığı düşünür mü?
Yanıtı şöyle: bir şey söylemem. Oturup bunları konuşalım bakalım. Hele bir seçim neticeleri ortaya çıksın resmiyet kazansın. Ondan sonra muhakkak kendi aramızda bir değerlendirme yaparız. Muhakkak ki benim de düşüncelerim vardır. Hiç kimse duyarsız değil ki bu tip şeylere. Türkiye normal gündemine dönsün derken bir taraftan da böyle bir seçim var, ne olacak dememek lazım. Çok sayıda parti teşkilatının milletvekillerinin, belediye başkanlarının katıldığı bir seçim topyekûn oldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminin memleketin her tarafını altüst edecek şekilde olmaması gerekir. Önemi ve değeri açısından demiyorum. Geçmişte kavgaların sebebi bu oldu. Onu görmezlikten gelmiyorum. İnsanların meşguliyeti açısından diyorum. Şu kadar belediye başkanı, milletvekili, meclis üyeleri bire bir herkes seçime giriyor. Onu söylemek açısından dedim. Yoksa şüphesiz ki hep tartışmalı oldu.
Dışişleri içeriden dinlenmiş
* Dışişleri’nde telekulak: Şu anda tam tespit etmediler ama ilk bulguları bu. Camdan uzaktan dinleme olmadığı tespiti. Ortaya çıkacaktır. Bunlar bilimsel bulgularla ortaya çıkar.
* Bürokraside tasfiyeler olacak iddiası: Nasıl olacağını göreceğiz. Muhakkak yöneticiler idare ederken beraber olduklarına güvenmeli. Herhangi bir güven sarsıntısı geçiriliyorsa ona göre değişiklik yapacaklardır. Onu bu çerçeve içerisinde normal karşılamak gerekir. Diyelim ki bir Dışişleri Bakanı eğer bir güven bunalımı varsa kadrolarını değiştirebilir. Birini bir yerden alıp verdiğinde eğer bir yanlış hak kaybı varsa itiraz merci var. Danıştay’a başvurup yerlerine idare edildiler.