İktidar partisi 2011 seçimlerine kadar muhalefetteymiş gibi davranıyordu.. İktidardayken muhalefet yapıyordu..
Dokuz yıl boyunca kurumları tek tek hedef aldı.. Hedefinde kimi zaman yüksek yargı vardı, kimi zaman YÖK..
Çoğunlukla askerler..
Sonunda iktidarın muhalefet edeceği kurum kalmadı.. Çünkü hepsinin başına kendine yakın gördüğü isimler geçmişti..
*
Uğraşacak kurum kalmayınca, iktidar partisi insanlarla uğraşmaya başladı..
2011 seçimlerinden sonra hayat tarzlarına yöneldi.. Kadınların kürtaj yapmasını, sezaryenle doğum yapmasını mesele etti..
Alkol alan herkese ayyaş gözüyle baktı.. Kızlı erkekli yaşamları kafasına taktı..
Hedefinde özel hayatlar vardı..
Özel hayatlar üzerinden muhalefetini sürdürdü..
Gezi patlaması bu politikanın sonucudur..
*
17 Aralık’tan sonra yeni bir döneme girildi.. İktidar birçok meseleyi ilk defa duyuyormuş gibi yapmaya başladı..
İlk defa karşılaşıyormuş gibi..
Geçen gün bu durumu bir fıkrayla anlatmıştım.. Gördüm ki; cuk oturmuş..
Fıkra şöyleydi..
Yeniçeri ağası sokaklarda dolaşırken bir Yahudi’ye rastlamış.. Ensesine patlatmış tokadı, boğazına yapışmış..
Yahudi can havliyle boğazımı niye sıkıyorsun diye bağırınca Yeniçeri cevap vermiş:
İsa peygamberi öldürdünüz..
Aman beyim demiş Yahudi; o 1500 sene önceydi..
Yeniçeri ağası inisiyatifini bozmamış:
Olsun ben yeni duydum..
*
İktidarın son günlerdeki hali bu..
Mesela; Türkiye son sekiz, dokuz yıldır gizli tanık terörü yaşıyor.. Kim olduğu, ne olduğu belli olmayan insanlar önemli davaların tanığı oldular..
Çoğu eline tutuşturulduğu metni okudu.. Çoğu gelen sorulara cevap veremedi.. Ama tanıklıkları kabul edildi..
Başbakan bu vahim durumu yeni anlamış olacak ki.. Geçen gün gizli tanık uygulamasını değiştireceklerini açıkladı..
İsa fıkrası gibi..
*
İmzasız ihbar mektupları.. Çoğu elektronik postayla yapılan.. O mektuplarla yüzlerce operasyon yapıldı.. O mektuplarla kozmik odaya girildi.. O mektuplarla kazılar yapıldı.. O mektuplarla mühimmat taşıyan askeri araçlar çevrildi, arandı.. O mektuplarla insanlar gözaltına alındı, tutuklandı, suçlandı, hapse atıldı..
Bu düzen 2005 yılından beri sürüyor..
Başbakan önceki gün katıldığı TV programında aynen şöyle dedi..
İmzasız ihbar mektupları çok tehlikeli..
İsa fıkrası gibi..
Yeni duymuş olmalı..
*
Şu telefon dinleme meselesinin de farkı yok.. İki yıl içinde 509 bin kişinin dinlendiği açıklandı.. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün talebiyle iki yıl içinde 1 milyon 73 bin dinleme yapılmış..
İktidar yanlıları bas bas bağırıyor..
Bu ne rezalet diye yazılar döşeniyorlar..
İsa fıkrası gibi..
Herhalde telefon dinleme meselesini yeni duymuşlar..
2009 yılının Ocak ayında CHP milletvekili Ekinci konuyu Meclis’e taşımıştı.. Toplumun korku imparatorluğu altında sindirilmek istendiğini söylemişti..
İktidar yanlıları aynı sözleri bugünlerde söylüyor.. Şantaj ve tehdide dayalı korku toplumundan söz ediyorlar..
Ne yapsınlar yeni duymuşlar..
İsa fıkrası gibi..
*
Peki telefon dinleme şikayetine o günlerde iktidar ne cevap vermişti..
Dönemin Ulaştırma Bakanı Yıldırım; ‘yanlış işiniz, yasal olmayan işiniz yoksa dinlenmekten korkmayın, istediğiniz kadar konuşun’ demişti..
İktidar yanlılarının aklı başına beş yıl sonra geldi.. Veya yeni duydular..
İsa fıkrası gibi..
İlker Başbuğ aday olursa
Genelkurmay Başkanlığı’ndan emekli olduktan sonra köşesine çekilmişti.. Kitap yazacak, emeklilik günlerini entelektüel faaliyetlerle geçirecekti..
İzin vermediler..
Haksız, hukuksuz biçimde hapse attılar, müebbet hapse çarptırdılar.. Terörist olmakla suçladılar.. Vicdanlar o kadar rahatsız oldu ki, Anayasa Mahkemesi tahliyesini sağladı..
İlker Başbuğ sessizce girdiği hapishaneden güçlü bir siyasi figür olarak çıktı..
*
Dün ‘Sessiz Çığlık’ eylemine katıldı.. ‘Er Mektubu Görülmüştür’ adlı kitabı imzaladı..
İlgi muhteşemdi, izdiham yaşandı..
Önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimi var.. Soru şu; İlker Paşa aday olur mu, olursa ne olur?
Meydanlara çıkıp mağduriyet edebiyatı yapmasına gerek yok..
Çünkü; gerçek mağdur..
10 Ağustos’ta Başbakan’la yarışır mı? Yarışırsa ne olur?
Siyasetin 30 Mart’tan sonraki gündemi budur..