Önce meselenin ne olduğunu anlatayım..
Mart ayının ilk pazarı ‘ne olacak memleketin hali’ başlıklı bir yazı kaleme almıştım..
Kısaca şöyle demişim: Eskiden iki kişi bir araya gelince memleketin halini konuşurdu, bir süredir bu muhabbet rafa kalktı.. Sohbetlerden düştü..
Gezi eski muhabbeti geri getirdi..
Üstüne de 17 Aralık gelince memleket iyice siyasileşti.. Ne olacak memleketin hali muhabbeti geri döndü..
*
Bunları dedikten sonra 17 Aralık operasyonuna değinmişim.. Rüşvete karıştığı söylenenler serbest bırakıldı, suç vasfının değişebileceği gerekçesiyle tahliye edildiler..
Suç ne suçlama ne?
Onu bilmiyoruz; iddianame çıkmadı ki.. İddianame çıkmadı ama şüpheliler çıktı ..
Diye yazmışım..
*
Yazı bu minvalde gidiyor.. Gelelim can alıcı yerine..
Başbakan ile oğlunun telefon görüşmeleri de ortalığa döküldü. Başbakan montaj dedi.. Yani, çeşitli zamanlarda yapılan görüşmeler cımbızlanmış, bir senaryo çerçevesinde bir araya getirilmiş..
Diye yazmış ve sormuşum:
Montajsa..
Bilal Erdoğan,’ sıfırlamadık babacığım. Şöyle ki 30 milyon Avro gibi bir miktar’ var sözünü hangi vesileyle söylemiş, montaj yapanlar bunu hangi konuşmasından , kiminle yaptığı konuşmadan cımbızlamışlar..
*
Erdoğanlarla ilgili bölüm bu kadar..
Avukatı hemen düzetme ve cevap hakkı için İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurmuş..
Mahkeme reddetmiş..
Nesini düzeltilecek ki, ortada bir iddia yok ki.. Bir itham yok ki..
Avukat, bir üst mahkemeye gitmiş.. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne.. Mahkeme itirazı kabul etti, metnin yayınlanmasına karar verdi..
Gerekçesi?
Şu: Kamu yararı basına insanları suçlu gibi gösterme hakkı vermezmiş.. Basın özgürlüğü suç işleme özgürlüğü şeklinde kullanılamazmış..
Kavram olarak doğru.. Doğru da bu yazının neresi suç, hangi cümlesi..
Şurası diyen bir hukukçu çıkmaz..
Gelelim mahkemenin yayınlayacaksın dediği düzeltme metnine..
Asıl sorun orada.. Asıl vahamet..
Gönderilen metnin yazımla uzaktan yakından ilgisi yok.. Yazımın tek cümlesine dahi itiraz edilmiyor.. Tek bir satırı düzeltilmiyor..
Ne yapılıyor?
Genel geçer laflarla suçlama.. Belli ki, avukat bir metin hazırlamış, nerede müvekkillerinin adı geçse o metni yolluyor..
Yazıyla ilgisi olsun olmasın..
Mesela deniliyor ki; özellikle ülke gündeminde siyasi iktidara karşı yürütülen kirli savaşta her yolu meşru sayan, yalan ve iftirada birbirleriyle yarışan sözde gazetelerin bu iddiaları, yürüttükleri psikolojik savaşın bir parçasıdır.
Bu açıklamanın bu yazıyla ne ilgisi var..
Hakim nasıl bir bağlantı kurmuş anlamadım..
Devam edeyim..
Müvekkillerime karşı yayınlanan bu kin ve nefret yazısının arka planındaki kirli düşüncelerin ve hesapları kamuoyunun takdirine bırakıyoruz..
Sayın Hakim..
Bu yazıda kin ve nefret içeren tek bir satır gösterin.. Bıraktım satırı tek bir kelime..
Sayın Hakim, yayınla dediğiniz metni yayınlıyoruz ama şunu bilin ki o metin düzetme metni değil resmen hakaret metni..
Soruyorum; ben hangi psikolojik savaşın parçasıyım.. Kamuoyunun takdirine bıraktığınız kirli düşüncelerim ve hesaplarım ne!..
Sayın Hakim söyleyin de ben de öğreneyim..
*
Sayın Hakim diyorsunuz ki; basın özgürlüğü suç işleme özgürlüğü şeklinde kullanılamaz..
Ben de diyorum ki, cevap ve düzeltme hakkı da suç işleme özgürlüğü şeklinde kullanılamaz..
Çünkü yayınlamasına karar verdiğiniz metinin yazımın tek satırını düzetmiyor.. Tek satırına cevap vermiyor..
Sadece hakaret ediyor.. Suç işliyor..
*
Neyse; her şeyde bi hayır vardır.. En azından mahkemenin yayınla dediği tekzip metni mart ayında sorduğum soruyu kuvvetlendirdi:
Ne olacak memleketin hali..
CEVAP/DÜZELTME METNİ
Milliyet Gazetesi’nin 02.03.2014 tarihli nüshasında ve gazeteye ait internet sitesinde yer alan, Mehmet Tezkan tarafından kaleme alınan “NE OLACAK MEMLEKETİN HALİ” başlıklı, gerçekle alakası olmayan, iftira niteliğindeki yazı ile Müvekkillerim TC Başbakan’ı RECEP TAYYİP ERDOĞAN VE NECMEDDİN BİLAL ERDOĞAN’a ağır ithamlarda bulunulmuş, gazetecilik ilkeleri, hukuk fütursuzca çiğnenmiştir. Yazı içeriğinde gerçekle alakası olmayan beyanlarda bulunularak, müvekkillerim kamuoyunun husumetine maruz bırakılmıştır. Gazetede yer alan bu satırlar bir durum ya da olay anlatımından çok, müvekkillerimi zan altında bırakmak maksadıyla kaleme alınmıştır. Özellikle ülke gündeminde siyasi iktidara karşı yürütülen kirli savaşta her yolu meşru sayan, yalan ve iftirada birbiri ile yarışan sözde gazetelerin bu iddiaları, yürüttükleri psikolojik savaşın bir parçasıdır. Hukuk, basın ahlakı ve vicdanın olmadığı bu iftiranın hedefi herkesçe malumdur. Müvekkillerime karşı yayınlanan bu kin ve nefret yazısının arka planındaki kirli düşünceleri ve hesapları kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Netice olarak bu hareketlerin gazeteniz vasıtasıyla kamuoyuna duyurulması hukuka aykırıdır. Bu yazı 5187 sayılı Basın Kanunu, basın meslek ve ilkelerine aykırıdır. Adalet ve tarafsızlığa saygılı olma, kişi ya da kuruluşları aşağılayıcı yalan haber yapma veya iftira niteliği taşıyan yayın yapmama, özel amaçlara hizmet eden ve haksız rekabete yol açan yayın yasağı ilkelerine uygun değildir. Söz konusu hakaret içeren bu yazı ile ilgili tüm yasal haklarımızı hızlı, eksiksiz ve etkin bir şekilde kullanacağımızı da dikkatlerinize sunarız. Kamuoyuna saygılarımızı sunarız.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN ve NECMEDDİN BİLAL ERDOĞAN VEKİLİ Av. Ahmet ÖZEL
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024