Bu filmi daha önce görmüştük.. Daha doğrusu yaşamıştık..
İktidar toplumun üzerine ikinci kez abanıyor..
İlkini Ergenekon sürecinde yaşadık..
Ergenekon yok demiyorum.. Ama iktidar öyle abarttı ki; zannettik ki her taşın altında Ergenekoncular var..
Zannettik ki, Ergenekoncular ülkeyi kelepçelemiş..
Zannettik ki, ülke esir düşmüş.. Bütün kalelerini, bütün kurumlarını Ergenekoncular işgal etmiş..
Hatırlayın.. Dört beş yıl önce pompalanan hava buydu..
Gözünün üstünde kaşın var diyene bile seni gidi Ergenekoncu seni diye parmak sallanıyordu..
Haktan, hukuktan, insaftan söz etmek neredeyse suç sayılacaktı..
*
İktidarın amacı belliydi..
Ergenekon üzerinden toplumu sindirmek, yıldırmak, küstürmek.. Kurumların belini kırmak..
Kısaca toplumu zapturapt altına almak..
Muhalif ses bırakmamak..
*
Ergenekon gitti yerine cemaat geldi..
İktidar aynı oyunu oynuyor.. Cemaat yapılanmasını abarttıkça abartıyor..
Ergenekon’da olduğu gibi planlı yapıyor..
Paralel devleti, bütün kaleleri işgal etmiş, bütün kurumları ele geçirmiş, ülkeyi kelepçelemiş gibi gösteriyor..
Bakın.. Paralel devlet yok demiyorum..
Cemaat başına buyruk işler yapmamış demiyorum..
Yapmış..
Nereden biliyorsun derseniz, iktidarla omuz omuzayken, kol kolayken yaptıkları işleri örnek gösterebilirim..
Ürettikleri delilleri, yazdıkları iddianameleri, insanları itibarsızlaştırmak için sızdırdıkları tapeleri gösterebilirim..
*
İktidar paralel yapıyla uğraşmasın da demiyorum.. Dibine kadar gitsin..
Gitsin ama iktidarın yaptığı bunun ötesinde..
Cemaat sopasıyla hepimize parmak sallıyor.. Toplumu sıkıştırmaya çalışıyor.. İşine gelmeyen her türlü kararı, her türlü düşünceyi cemaat torbasına atıp sindirmeye çalışıyor..
*
Ergenekon’da yaşadığımız süreci bir kez daha yaşatmak istiyor..
Kurmak istediği totaliter rejimdir..
Mağdur olan biziz iktidar değil
İktidar cemaat örgütlenmesi üzerinden mağduriyet yaratmaya çalışıyor.. Bizi böyle dinlemişler, şöyle dinlemişler diyor..
Mahremlerine girdiklerini iddia ediyor..
Durun bir dakika..
Yıllardır mağdur olan, iktidar-cemaat ittifakının bedelini ödeyen kim?
Yatak odamıza kadar dinlenen kim?
Biziz..
*
Hatırlayın.. Bakkal manavla konuşamaz hale gelmişti.. Telefonda konuşmayalım sözü klasikler arasına girmişti..
Şikayet ettiğimiz zaman yüzümüze okkalı bir laf patlatmışlardı: Gocunacak bir şeyiniz yoksa dinlenmekten korkmayın..
*
Şimdi aynı iktidar kalkmış, sabah akşam eski ortağını şikayet ediyor..
Kime ediyor?
Bana, sana, bizlere..
Bunlar şöyle namussuz böyle namussuz diye bağırıp çağırıyor..
Başbakan’ın çok sevdiği, çok kullandığı bir kelimeyle cevap vereyim..
Kusura bakmayın..
Biz dinlenme korkusu yaşarken, eşimizle bile sohbet ederken kelimeleri özenle seçerken, güne, bakalım kabak kimin başına patlayacak endişesiyle başlarken neredeydiniz?
İktidarın Taksim takıntısı
İki yıl önce Taksim’de güle oynaya 1 Mayıs kutlanınca..
Üstüne üstlük iktidar 1 Mayıs’ı tatil günü ilan edince..
Oh ne güzel demiştik..
Bu defteri de kapattık.. Taksim takıntısı son buldu.. Bir fay hattı daha kırıldı diye düşünmüştük..
Meğer öyle değilmiş..
İktidar inşaat bahanesiyle geçen yıl Taksim’i kapattı.. Kapatmakla kalmadı, bütün yolları kesti, köprüleri kaldırdı, deniz ulaşımını yasakladı, fiili sıkıyönetim ilan etti..
Niye böyle bir karar aldı, niye bu kadar sertleşti kimse anlamadı.. Çünkü bir yıl önce kimsenin burnu bile kanamamıştı..
Taksim’de hiçbir sıkıntı yaşanmamıştı..
*
1 Mayıs’ın üzerine Gezi protestosu eklenince Taksim Meydanı meydan olmaktan çıktı..
Fenomen oldu..
İktidar onur meselesi yaptı.. Güç testine çevirdi.. Bilek güreşi haline getirdi..
Yasaklı meydan yaptı..
Bu 1 Mayıs’ta da Taksim’i işçilere açmama nedeni budur.. Polis gücüyle zafer kazanma arzusu!..