Bir ülkede yolsuzluk ve rüşvet iddialarının üzerine gidilemiyorsa.. Gidilmemesi için yasa değişiklikleri yapılmışsa..
Bir ülkede iktidarı elinde bulunduranlar devlet içinde çete var, otonom yapı var, paralel yapı var diye her gün bas bas bağırıyorsa..
Bir ülkede savcı ve hakimlerin başka yerlerden aldıkları talimatla karar verdikleri söyleniyorsa..
Bir ülkede altı binden fazla polis görevden alınmışsa.. Pasif görevlere çekilmişse..
Bir ülkede başbakanlık müsteşarı, il emniyet müdürünü arayıp ‘savcının yazısını çöpe at, yerine getirme’ talimatı vermişse..
Bir ülkede toplumu sarsan, toplumu bölen büyük siyasi davaların ‘kumpas’ olduğu açıklanmışsa..
Bir ülkede insanlar düzmece belgelerle beş yıl, altı yıl hapiste tutulmuşsa..
Arkanıza yaslanın, şöyle bir düşünün..
Manzara tamamen farklı olsaydı.. Tayyip Erdoğan muhalefette olsaydı.. Muhalefet partisinin liderliğini yapsaydı...
2014 Türkiye’sinin bu halini görünce ne yapardı?
Neler söylerdi?
*
Erdoğan muhalefetteyken..
- İktidarın dört bakanı hakkında Meclis’e fezlekeler gönderilseydi..
Cumartesi akşamı CHP’nin İstanbul adayı Mustafa Sarıgül’ü dinledik..
İstanbul’a yapacaklarının bir kısmını anlattı..
Projelerinin bir bölümünü açıkladı..
Etkileyici sunumdu ama beni en çok etkileyen meydanlara önem vermesi oldu..
Bilirim ki; meydan demokrasidir..
Bilirim ki; meydan özgürlüktür..
Bilirim ki; meydan kenttir..
İktidar partisi 2011 seçimlerine kadar muhalefetteymiş gibi davranıyordu.. İktidardayken muhalefet yapıyordu..
Dokuz yıl boyunca kurumları tek tek hedef aldı.. Hedefinde kimi zaman yüksek yargı vardı, kimi zaman YÖK..
Çoğunlukla askerler..
Sonunda iktidarın muhalefet edeceği kurum kalmadı.. Çünkü hepsinin başına kendine yakın gördüğü isimler geçmişti..
*
Uğraşacak kurum kalmayınca, iktidar partisi insanlarla uğraşmaya başladı..
2011 seçimlerinden sonra hayat tarzlarına yöneldi.. Kadınların kürtaj yapmasını, sezaryenle doğum yapmasını mesele etti..
Başbakan, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile yaptığı konuşmayı doğruladı..
Doğrulamakla kalmadı, doğal olduğunu söyledi..
‘Adalet Bakanım ile görüşmem gayet doğal.’
Başbakan, Bakanı’ndan ne istiyor?
SPK ile Aydın Doğan arasındaki davayı takip etmesini..
Bakın.. Adalet Bakanı ile görüşmem doğal demiyor..
Adalet Bakanımla diyor; kendi Adalet Bakanı’yla..
Yeniçeri ağası sokaklarda dolaşırken bir Yahudi’ye rastlamış.. Ensesine patlatmış tokadı, sersemleyince de boğazına yapışmış..
Yahudi can havliyle bağırmış; niye boğazımı sıkıyorsun.
Yeniçeri ağası cevap vermiş..
İsa Peygamberi öldürdünüz..
Aman beyim demiş Yahudi o 1500 sene önceydi..
Yeniçeri ağası istifini bozmamış..
Olsun ben yeni duydum..
Zeytinyağı gibi üste çıkmak istiyorlar ama nafile!.. Yine aynı yönteme başvurdular.. Yaftalayarak; sindirme, susturma, korkutma..
Eskiden, eskiden dediğim bir yıl öncesine kadar..
Hak, hukuk, adalet diyenleri.. Hukuk ihlallerine dikkat çekenleri...
Darbeci, askerci, Ergenekoncu diye yaftalıyorlardı.. Gözdağı verip susturmaya çalışıyorlardı..
O zaman kutsal ittifak vardı..
Bu işi beraber yapıyorlardı.. Kutsal ittifakın cemaat kanadıyla iktidarcı kanadı diz dizeydi.. Gazetelerinin birbirlerinden farkı yoktu..
Hep birlikte hücuma geçerlerdi.. İtiraz edenleri bezdirmeye çalışırlardı..
MMilli Eğitim Bakanlığı’nda görev yapan tüm yöneticileri (yanılmıyorsam üç kişi hariç) görevden alan yasa Cumhurbaşkanı’nın önünde..
Yasa resmi gazetede yayınlandığı gün.. Sadece Ankara’da görev yapan kadrolar değil.. Tüm il ve ilçe milli eğitim müdürleri de yerlerinden oluyor..
Açığa çıkıyorlar..
Cumhurbaşkanı yasayı onaylarsa..
Kozan İlçe Milli Eğitim Müdürü..
Bolvadin..
Çıldır..