Pazartesi akşamı CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın programındaydım.. Fezlekeleri konuştuk.. Balyoz davasını konuştuk..
HAVELSAN (bilişim ve sistem şirketi) eski Genel Müdürü Faruk Yarman da vardı..
Hükümeti cebren devirmeye teşebbüs suçundan 26 ay hapis yattı, 13 yıla mahkum edildi.. Yargıtay beraat istemiyle kararı bozdu.. Söz ona gelince soluksuz konuştu.. Biz de soluksuz dinledik.. Peki ne dedi?
Dedi ki; kamuoyu vicdanı yaralıdır. Bana paralel yapı yok, sana paralel yapı var.
Dedi ki; masumiyet karinesi deniyor, masum değil miydik? Tutuklandığımız karar hakim tarafından yüzümüze okunmadan önce TV kanallarında yayınlandı. Hesabını versinler.
Dedi ki; soruşturma gizliymiş, bizim soruşturmanın gizliliği yok muydu? İnsan onuru zedelenmemeliymiş, bizim insan onurumuz yok muydu?
Dedi ki; adil yargılandığımı düşünen insanların aynı hakimler önünde aynı savcıların soruşturmalarıyla yargılanması için Allah’a dua ediyorum. Eğer adil yargılanmadıysam Allah onları affetsin.
Televizyonlar-da tartışma bitmiyor.. Bir ara Gül mü, Erdoğan mı olur diye papatya açılıyordu..
Bu süreç bitti..
Herkesin ortak kanısı Erdoğan aday olacak..
Çünkü dönüşü olmayan yola girdi..
Dün Başbakan’ın 2019’a uzanan oyun planını anlatmaya çalışmıştım.. Başkanlığa, en azından yarı başkanlığa giden yolun kilometre taşlarını döşemeye başladı..
İktidar cephesinde durum bu..
Dönelim muhalefete..
Ne için? Yarı başkanlık veya başkanlık sistemine geçmek için..
Başbakan’ın oyun planı aşağı yukarı belli oldu..
Üç dönem kuralından vazgeçmediklerine göre Başbakan’ın önünde tek yol var..
Cumhurbaşkanı adayı olmak..
2015’te evine gidip oturmasını kimse beklemiyor..
Köşk’e çıkmayı deneyecek...
Çıkar mı?
Bu pazar konuşacağımız iki konu var.. Aslında çok konu var da iki temel konu diyelim..
Birincisi, 1 Mayıs..
İkincisi, Freedom House’un raporu..
İkincisinden başlayalım.. Her yıl yayınlanan rapor basın özgürlüğü açısından ülkeleri üç kategoride değerlendiriyor..
Özgür ülkeler..
Kısmen özgür ülkeler..
Özgür olmayan ülkeler..
Otoriter devletler zaman zaman gücünü test etmek ister.. Gücünü göstermek ister..
Dün de böyle bir gündü..
İktidar hiçbir neden yokken, hiçbir gerekçe göstermeden Taksim’i 1 Mayıs kutlamalarına kapattı..
Keyfi karardı..
İtirazlar yükseldi; Taksim parktır, meydandır, bizimdir sesleri çıktı..
İşte o andan itibaren otoriter devletin güç gösterisi başladı..
Toplu taşıma araçlarının yolu kesildi.. Taksim çelik duvarla örüldü.. Taksim’e giden bütün yollar kilometrelerce öteden kesildi..
Savcı Demir’in sehven de olsa Kılıçdaroğlu’nu şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırdığını duyunca..
Düşündürücü demiştim..
Savcının Radikal’den İsmail Saymaz’a söylediklerini okuyunca ‘düşündürücü’ olmanın ötesinde diyorum..
Savcı kendini yeni bir güç odağı olarak görüyor.. Hukuktan destek almadığı muhakkak, nereden destek alıyorsa ana muhalefet lideri de kim havasına bürünmüş..
Neredeyse bizim arkamızda yüzde 50 var istediğimizi yaparız deyiverecek!..
Üslup bu havada..
Şu sözlerinin altını çizdim..
Yarın 1 Mayıs.. 2010’da olduğu gibi.. 2011’de olduğu gibi.. 2012’de olduğu gibi bayram havasında geçmesi bekleniyordu ama..
Bu yıl böyle olmayacak..
Yürekler ağızlarda..
Çünkü iktidar Taksim’i yine kapattı.. Niye kapattı, ne gerekçeyle kapattı belli değil..
Taksim’i niye açmıştı sorusunun cevabı var..
2010 yılında işçilere hakkınız denmişti.. Bu meydanda şehit verdiniz.. Bu meydan sizin için önemli denmişti..
İktidar bununla da yetinmemiş, afiş bastırmıştı..
İktidar partisi, daha doğrusu Başbakan 2007 yılında farklı düşünüyordu..
2014 yılında farklı düşünüyor..
2007 yılında parlamenter rejimi savunuyordu..
Şimdi başkanlık sistemini istiyor..
Nerden biliyoruz?
BİR: İktidar partisinin 2007 yılındaki seçim beyannamesinde parlamenter sistemin güçlendirilmesini vaat etmesinden..
İKİ: 2007 yılında AKP için anayasa taslağı hazırlayan Prof. Dr. Ergun Özbudun’un açıklamalarından..