Türkiye’de müzik dergiciliğinin milatlarından biri Roll dergisidir, hiç şüphesiz. Bugün ancak koleksiyonerlerin raflarında yer alan, sahaflarda sipariş üzerine toparlanan Roll, Express dergisinin ekiyken, 1996-2009 yılları arasında bağımsız dergi olarak yayımlandı.
Sarı sayfaları, kendine has ebadıyla (muhtemelen hesaplı olması bakımından tercih edilmişti kâğıdı ve firesiz ebadı) hemen gazete bayilerinin raflarında dikkat çekerdi. Yeni sayısının çıkması hasretle ve merakla beklenirdi.
Roll’un albüm tanıtımları, kısa haberleri, finaldeki listesi, muhtelif dosyaları yanında pek çok hizmetinden sadece birisi ama belki de en önemlisi türler, tarzlar, kültürler arasındaki sınırları yıkmasıydı.
Kim çizmişti mesela Ciguli’yle Bob Dylan arasına çizgiyi? Neden Joe Strummer ve Neşet Ertaş aynı bütünün parçaları sayılmıyordu da insanlar şuncular buncular diye ayrılıyordu?
Roll’un bu sınırlara, ki elbette müziğin hiçbir zaman umurunda olmayan sınırlardı bunlar, aldırış ettiği yoktu. Hikâyenin, anlamlı olanın, değerli olanın peşindeydi.
Elbette zayıf yanları vardı. Mesela yabancı isimlerle yapılmış röportajları Türkçeye çevirirken onları kendi tarzında bir üslupla konuşturur, kelimeleri, ifadeleri hayran olduğum bir şekilde eğip bükerek Leonard Cohen’den bir Türk entelektüeli lisanı ya da Lemmy’den bir Beyoğlu kabadayısı aksanı çıkarabilirdi. Bu röportajlarda cümleleri yüksek sesle okuyup “Bunu nasıl demiş olabilir?” diye tartıştığımız çok olurdu.
Buna zayıflık denir mi emin de değilim aslında. Benim hâlâ hoşuma giden bir şeydir kelime kelime çeviri yerine derinden ve bağlamsal Türkçeleştirme.
Roll’un Meşelik Sokak civarındaki ufacık ofisini hayal meyal hatırlıyorum. O ofiste, okurların gözünde her biri birer kahramanı olan yazarlar, çizerler gelip geçer, içinde yaşadıkları Beyoğlu’nu derginin sayfalarında da yaşatırlardı.
Derginin yayımlandığı tarihlere bakın, tesadüfi bir dönem de değildir 1996-2009 arası kültürel Türkiye’nin kültür hayatında bir dönemin yükselişini ve sonunu ifade eder. Beyoğlu’nun dönüşümünü de bu tarihlerde çok canlı bir şekilde izleyebilirsiniz. 2010’ların Beyoğlu’suyla 2010 öncesi Beyoğlu farklıdır.
Roll’un ve onun gibi pek çok derginin hayatta kalamamasının nedeni, sanırım teknik nedenlerden çok, tarihseldir. Basılı dergilerin online içeriklerle nasıl başa çıkacaklarını bilemediği yıllardı onlar.
Bu yazdıklarım bugünün stream bombardımanı altında sersemlemiş müzik dinleyicisine ya da okuruna ne ifade eder bilemem. Ama bu hatırlatmayı yapmaya mecbur hissediyorum kendimi. Çünkü Roll, Express, 1+1 ve Meşin Yuvarlak dergileri arşivlerini dijitale taşımaya başladı. Roll’un şimdilik ilk dört sayısından ve bu dergilerden içerikler birartıbir.org adresine yüklenmiş. Bugünün dijital medya mecralarına sığmayacak zenginlikteki içerikler umarım ilginizi çeker.