Hayatı kolaylaştıracağı hesaplanan e-scooter’lar startup’lar, teknoloji şirketleri ve belediyeler tarafından şehirlere büyük umutlarla salınmıştı. Geleceğin taşıtları, çevreci çözüm, ulaşımda devrim! Başlarda inandık da buna. Hepimiz destekledik. “Ne kadar güzel, hem elektrikle çalışıyor, havamızı kirletmiyor, hem de sessiz” dedik. “Bununla her yere çok kolay ve hızlı gidilir. Trafikte delirmek artık yok” dedik. Bir de ne dedik? “Arabayı almaya gerek yok, parkla mı uğraşacağız” dedik. İşte bunu dediğimizde, ne dediğimizin farkında değildik aslında. Bütün konu buydu: Park. Bunu beceremedik. Ne teknoloji becerebildi, ne startup’ların zekâ küpü sahipleri kurucuları çözebildi park sorununu.
Kadıköy Belediyesi kiralık elektrikli scooter’ları yasakladığında bir sürü tepki geldi ama halk ayağına dolanan e-scooter’lardan illallah demişti. Her yere atılmış, sokaklara, kaldırımlara, evlerin önüne, olabilecek her boş köşeye atılmış, yığılmış e-scooter’ların hayatı kolaylaştıracağına bu kadar zorlaştıracağını kimse hesap etmemişti. İkinci konu da kuralsızlıktı. E-scooter sürücüleri buldukları her yere hızla daldılar. Kurallara uymadılar.
Önceki gün Paris halkı, kiralık elektrikli scooter’ların şehirdeki varlığını oyladı. E-scooter’lara yüzde 90’lık oranda bir “Hayır” tokadı geldi. Yüzde 51, 55, 60 değil. Yüzde 90. Neredeyse bütün bir şehir e-scooter’lardan nefret etmiş.
Paris 2018’de e-scooter ya da “trotinette”leri ilk kabul eden şehirlerden biri. Ne büyük umutlar. Yukarıda belirttiğim gibi, geleceğin çevreci ulaşımı diye müjdelenmiş zamanında. Ancak bu taşıtı sorumsuzca kullananlar, olur olmadık yere bırakıp gidenler, özellikle birtakım insanların bunu bir eğlence ve oyuncak gibi görmesiyle mesele hızla çığırından çıkmış. Kazaların artışı alarm vermiş. 2022’de üç tanesi ölümlü 453 kazanın rapor edildiği belirtiliyor.
1.6 milyon Parislinin 20 ilçede oy kullandığı oylamada tek soru var: Elektrikli scooter’lara evet mi, hayır mı? Resmi sonuçlara göre yüzde 91’e varan oranlarla hayır çıkan referandum yasal açıdan bağlayıcı değil ancak belediyenin bu mesajın sonucunda yasak getireceği kesinleşti. Paris’in sosyalist belediye başkanı Anne Hidalgo bisikletli ulaşım ve paylaşımlı bisiklet modellerini teşvik ediyor ancak e-scooter’lar sanırım bir daha ortalıkta görünmeyecek.
Paris benzeri bir dokuya ve nüfusa sahip büyük şehirlerin tamamında bu tip yasakların gelmesi sürpriz olmaz. Fransa’da Ulaştırma Bakanlığı, ülke genelinde diğer şehirlerde de benzer bir değerlendirmeye gidileceğini ve yasaklar gelebileceğini açıklamış. Paris’te pek çok insan kaldırımlarda, Seine Nehri kıyısında ve parklarda, kurallara uymayan e-scooter sürücülerinden şikâyet ediyordu yıllardır. İstanbul’da her gün duyduğumuz şikâyetlere çok benzer konular.
E-scooter gelecekte ulaşımı sırtlayan önemli bir aktör değil, izin verilen yerlerde sıkı kurallara tabi olarak kullanımı serbest bir alternatif araç olacak gibi duruyor. Her ne kadar bu startup’ların yöneticileri yasakları getirenleri gericilikle, geleceği anlamamakla, akıntıya kürek çekmekle suçlasa da benim gözlemime göre “ne olursa olsun yeni iyidir”cilik ve bu konudaki startup’çılık mantığı büyük bir darbe almış oluyor. Yeterli pilot uygulama olmadan, halka sormadan, uzun vadeli sonuçlar hesaplanmadan yapılan, kâr oranını bir an önce artırmak için alelacele büyütülen işler, işte böyle tarihin çöplüğüne gitmeye mahkûm.
İnsanı merkeze almayan, uzun vadeli sonuçları hesaplanmayan, kendi kendini yücelten her teknolojik gelişmenin sonu da aynı olursa bu hiç şaşırtıcı olmayacak.
TikTok taktiği
Aynı ekranda üstte bir video, altta başka video var. Üstteki videoyu izletmek için aşağıya da dikkat çekici bir “havuç video” koyuyorsun. Yoksa kullanıcılar izlemiyormuş. Çünkü dikkatleri çok dağınıkmış. Doğrudur. Bunu bir veri olarak müzik dünyasından da biliyoruz. 1 (bir) dakikalık rap şarkının başka ne açıklaması olabilir? 60 saniye bile uzun çoğu Z kuşağına. Mümkünse 30 saniyelik bir tekerleme daha etkili olur.
İki videolu iletişim başka bir boyut. Bebeklere yemek yedirirken çizgi film izletmek diye bir şey evet var. Bebeğin gözleri ekranda, ağzına kaşığı veriyorsun. Oh kafa rahat, çocuk doydu.
TikTok, genellikle Z kuşağıyla ilişkilendiriliyor. TikTok’a bak, Z kuşağını anla deniyor. Bu kuşağa yönelik iletişim -eğer buna iletişim denebilirse- böyleyse, o halde TikTok’ta 20 yaşındaki koca-bebeklerin ağzına kaşıkla mama veriliyor.